Geleceğini bilmeden beklemek.. Geleceğini bilmeden bir gemi için hazırlanmak ve gelmesi umuduyla diğer bütün gemileri kaçırmak. Beklediğin gemiden bir haber bile olmamasına rağmen, diğer gemilerin geldiğinden bile haberin olmaz. Gelip gittiklerinden. Üzülmezsin onları kaçırdığına, beklediğinin gelmemesine üzülürsün. Belkide o seni bekliyordur. Gözleri yolda kalmıştır belki beklemekten. Gözünü kırpmadan bekliyordur ve sen gitmiyorsundur. Her şeyini vermeye razı biri neden gelmesin ki? İki seçenek var; ya artık onun gözünde yoksun ya da artık O yok. Varlığına her gün şükredeceğine yokluğunun kahrını çekiyorsun. Ah be gönül. Sen nelere kadirsin. Sırf sevdiğin üzülmesin diye kendinden geçtin. Kendinin üstüne basıp da geçtin. Az basmışlardı, ezmişlerdi seni.. Birde sen bastın kendi kendine. Ah be gönül. Ah be. Gözlerinin içini görseydin kıyar mıydın onun o güzel gözlerine yaşlar doldurmaya?
İş günüydü ve biz erkenden kalkıp hazırlanmıştık. Dosyaları vermeye idari katına çıktık. Kapıyı çalıp içeri girdik. Adam biri ile görüşüyordu. Bir doktorla ve yıllık iznine çıkabileceğini gerekli dosyaları hazırladığını söylüyordu. Daha sonra bizimle ilgilendi ve yeni arkadaşlarımızla tanıştırmak için bizi servise götürdü. Biraz önceki görüştüğü doktorun izne ayrıldığını söyledi. "Hastane küçük olduğundan, personel sayımızda azdır. Çok yoğun olmaz buralar, iki doktorumuz var biri biraz önce konuştuğum, yıllık izne çıktı diğeri buradaki Mahir Bey. İkiside çok iyi doktorlardır ve ilk görev yeriniz olduğu için onlardan çok şey öğrenebilirsiniz. Eğitimlere gideceksiniz ve iki doktordan biri sizlere eşlik edecek." Bizden hariç 2 tane daha sağlık teknisyeni vardı. Onlarla tanıştıktan sonra işimize koyulduk. Gelen iki pansumana baktım ve bir enjeksiyon yaptım. Yemek saatinde yemeğe çıktık ve biz masaya oturduk. Tam yemeğe başlayacaktık ki birden yanımıza biri geldi ve "Oturabilir miyim? Müsaade var mı acaba?" dedi. Ben tepkisiz kaldım ve Elmas "Tabiki buyurun." dedi. Mahir Bey'di bu. Yanıma oturmuş ve "Afiyet olsun." demişti. İnsanların yüzüne çok uzun zamandır bakmıyordum, her baktığımda herkeste Tahir'i görüyordum çünkü. Mahir Bey'de bile Tahir vardı. Onun parfümünden kullanıyordu ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti. Çünkü o parfüm Ona aitti ve hep öyle kalması gerekiyordu. Dünya üzerinde başka kimsenin kullanmaması gereken bir parfümdü ve keyfim kaçmıştı. Tepsimi alarak kalktım ve yemeklere hiç dokunmadığım için aşçılara vererek bahçeye çıktım. Artık gözlem yapmıyordum. Çünkü görme yetimi kaybetmiştim. Baksam da göremiyordum. Kalbimin gözleri Tahir'den sonra bir daha açılmamak üzere kapanmıştı. Kimse beni ilgilendirmiyordu ve kimse hakkında soru sorup bir şeyler öğrenmek istemiyordum. "Yemekhanede neden öyle yaptın? Mahir Bey'e çok ayıp oldu. Müsaade alarak otursa bile yaptığın kabalıktı." dedi Elmas bana kızan gözlerle bakarak. "Umurumda değil." dedim. Uzun cümleler kurmak yerine artık kısa cevaplar veriyordum herkese. Gerçekten de umurumda değildi. "Canın sonradan duyarsan daha çok sıkılacağı için söylüyorum daha sonradan şaşırıp kalma olur mu?" dedi Elmas. Ne söleyebilirdiki canımı sıkacak? Canım daha ne kadar sıkılacaktı? "Gerek yok." dedim. "Emin misin, bak sonra üzülme. Hazırlarsın kendini söylersem." dedi. Öğle arası bitmişti ve oturduğum yerden kalkarak başımla 'Hadi gidelim.' hareketi yaptım. "Peki, sen bilirsin." dedi Elmas.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahilde Bir Bank
RomanceDilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kı...