Havaalanından dışarı çıkmak üzereyken beni karşılamaya gelen kalabalığı gördüm. Kalabalık dediğim siyahlara bürünmüş 3 adamdı. Anlaşılan babam kaçmamdan korkmuştu. Amerikadaki hayatıma ara verip güney koreye dönmem yetmezmiş gibi bide bana tasma takmak istiyordu ve bunu çekinmeden gözler önüne seriyordu. Sonuçta o herzaman her istediğini elde etmişti , büyük bir şirketin işlerini temizleyen , büyük bir çetenin başıydı. Tek hatasıysa bendim. Belayı kendine çeken oğlu 'Lee Ji Young' . Beni hala görememiş , tanıyamamış 3 adama doğru yürüdüm. İçlerinden biri tereddütle
" Efendi Ji Young?" diye çekingen bir sesle sormuştu. Olabildiğince alaylı bir yüz ifadesi takınarak " Anlayamadın mı?" sorusunu sormamla çeketinin cebinden çıkardığı resme bakıyordu. Baktığı resim benim , en son babamın isteği üzerine gönderdiğim resimdi. Kısacası 2 yıl önce... Baktığı resimden biraz farklıdım. Hmm farklılıgım omuzlarımda olan perçemli siyah saçımla bitmiyordu. Dudağimdaki siyah piercingi ((( yn : dogru yazdim demi ? ))) saymazsak olmazdı. Ha bide sağ kulağımdaki, gözlerimle aynı renk olan yeşil küpe... Amerikada okula böyle gitmeniz sorun olmazdı ama bana korkuyla bakan gözlerden anladığım kadarıyla burda sokakta yürümek bile sorundu. Benden yaklasik 5 cm uzun olan adama daha dikkatli baktim, tahminen 183 olmaliydi. Etraftaki insanalara baktigimda kisa olanin ben olmadigimi anladim , uzun olan oydu. Saçları kıvırcıktı ve bu ona yapili vücuduna rağmen yavru köpek havasi katiyordu. '' Hey puppy '' gozleri buyumustu. '' Istersen babami arayabilirsin.'' gulumsememi eklemeyi unutmamistim tabiki... Adam biraz uzaklaşip geldiğinde yüzündeki ifadeden dedigimi yapmis oldugunu anladim. Yüzünden azar isittiğini anlayabilirdiniz. Sana demistim bakisi attiktan sonra adami takip ederek arabaya bindim. Şöför ve önde oturan adamla kiyaslarsak, yanimdaki adam oldukca gençti. Sanirim adam demeyi birakmaliyim. Yavasca kulagina dogru egildim. Bilerek nefesimi tenine çarptırıyordum, potansiyeli olup olmadigini anlamak için. ''Kaç yasindayim demistin ?'' sorumu sorduktan sonra kafami kaldirdim. Kizarmiş yüzü gereğinden fazla tatliydi. Kıvırcik saclari siyah olmasina rağmen korelilerde görülmeyen mavi gozlere sahipti. Hatta kivircik saçlari bile garipti. '' Melez '' diye mırıldandığımda bana cevap vermesi gerektigini hatirlamis olmali ki '' Ben 22 yaşindayim efendim'' diyebildi. Benden 5 yaş büyüktü. Ama önemsemeye gerek yoktu sonuçta onunla evlenecek değilim. Bunun icin amerikaya geri dönmem gerekirdi. San fransiskodaki gay çiftlere katilmaya da hic niyetim yok. Hemde bir oyuncakla... Kızarmış yüzünü hatirlayinca belkide potaniyeli vardı diye düşünmeden edemedim. Ama nekadar rahat konuştuğunu hatırlayınca ilgisini çekemedin düşüncesi kafamda yankılandı. Sinir bozucu !! Bir oyuncaktan farklı olmamasına rağmen nasıl olurda kendi sahibinden etkilenmezdi ? . "Belki yeterli değil'' Bilerek sesli söyledim ve şöförle ( arabanın ön kısmı ) arka tarafi ayiran bölmedeki cami kapattim. Ona doğru baktığımda şaşırmış yüzü gerçekten ilgimi çekmişti. Büyümüş mavi gözleri , ah! kesinlikle tatliydi. Bende onunla oynama isteği uyandiriyordu. Oynamak icin itme-cekmeyi tarzını severim. Onunla oynayacaktım. İyice ona yaklaştım. Elimi bacağına koyduğumda titrediğini hissetim. Potansiyeli vardı yada diğerleri gibi sahiplerine , yani bana itât etmekten hoşlanıyordu. Elimi yavaşça kasıklarına doğru çıkarırken " adım ne demiştin ? " dedim kulağına doğru nefesimi üflerken...
' seung yoon ' dedi fısıltıdan alçak sesiyle. Elimi yukarıya çıkardığımda dudaklarını ısırdığını görmemle ister istemez gülmeye başladım. Bana bakan yüzü iyice kızarmış onu puppy diye çağırmakta nekadar haklı olduğumu söylüyordu adeta.. Kesınlikle yavru bir köpek gibiydi. Tatlı! Gülmem bittiğinde yüzünü süzmeye başladım. Utanmış olmalı ki kafasını çevirdi. Utangaç ! Elimi yüzünde gezdirdim. Yüzü sıcaktı , içimi ısıtacak kadar... Yavaşça ona yaklaştığımda neredeyse onun kalp atışlarını duyduğumu söyleyebilirim. Heycanlandı ! Ister istemez yüzümdeki gülümseme büyümüştü. Alt dudağını dudaklarımın arasına aldığımda alt tarafında olan hareketlilik ilginçti. Ya uzun süredir birisiyle beraber olmamıştı yada beni istiyordu. Demek ki dikkatini çekebilmiştim. Dudaklarını emmeye başladım. İkisini beraber değilde, tektek emiyordum. Yavaş ama güçlü bir şekilde onu daha fazlasını isteyecek bir durumda görene kadar. Nefessiz kalıncaya kadar , nefes almak için ağzını açmasını bekliyordum. Daha fazla dayanamayacağını anlayıp yavaşça geri çekildim. Nefes almak için ağzını açtığında dilimi içeri soktum. Tadı tatlıydı. Kucağına oturarak onu öpmeye devam ettim. Alt tarafındakı kıpardanmayla verdiği savaş beni gerçekten eğlendiriyordu. Arabanın durmasıyla eve geldiğimizi anladım ve yavaşça üstünden kalktım. Üstünden kalktığımda alt tarafındaki erkekliğini tutup sıktım. İnlemişti. İlginç! Gülümseyip boynuna sulu bi öpücük kondurduktan sonra kapıyı açıp karşımda duran bej rengi koşkümsü eve baktım. Şaşırmıstı. "N-Ne?" dediğini duymuştum. Açık kapıya eğilip , takına bildiğim en masum gülümsememle ona baktım. " Eğlence için teşekkürler. " dememle öfkelenen gözleriyle karşılaşmam bir oldu. Korkunç! Öfkelenen gözlerini görmezden gelerek " Başlattığımı tamamlayacak birini bulsan iyi olur . " dedim elimi dudaklarıma götürüp ona öpücük atarken... Onu düşündüğüm için öyle demiş olmama rağmen ağzından kaçan küfürü duyabiliyordum. Ama şuan ki sorunum bu değildi.
Şimdi ki asıl sorun birazdan içine gireceğim evde karşılaşacaklarımdı.
- Beni bu halde gören babamın öfkesi,
- Abim gittikten sonra beni abim yerine koyan annem ve yakında başlayacak okul...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlardan Oyuncak
Teen FictionAğlıyordum, neden ağladığımı bilmeden ... Belki yaşayamadığım çocukluğum için ağlıyordum. Belki de sahip olamadığım ailem için ağlıyordum. Terk edilişim yüzündendi akan göz yaşlarım ... İlk defa, geriye umudum kalmamıştı. Onunla beraber yok o...