4.bölüm Kapı Komşusu Kaan

32.3K 1.4K 541
                                    

2 Yıl Önce

Hilal bahçede bilgisayarını yanına almış en çok sevdiği şey olan Kore dizisi izlemek ile meşguldü.
Liseden mezun olalı daha bir yıl olmuştu. Üniversite okumak hep aklında olan bir şeydi ama babası anlamadığı bir şekilde bu kararına karşı çıkmıştı. O kadar çok sert tepki vermişti ki itiraz dahi edememişti.

Umutsuzca annesine bakmış onu ikna etmesini istemişti ama annesi bir türlü babasının inadını kıramamıştı. Bu yüzden babasına çok kırgındı. Ne vardı okumasına izin verseydi? Masraflardan dolayı göndermediğini düşündü ama kardeşini özel okula gönderen adam bunu dert etmezdi. Onun derdi belliydi. Kendisiydi!

Babası onun mutlu olmasını istemiyordu. Babasının kendisine olan nefretini çözemiyordu. Artık didiklemekten sıkılmıştı.

"Hilal kızım kalk artık bilgisayarın başından hadi. Hakan amcan ve Boran yemeğe gelecek."

Hilal annesini o sırada dinlemiyordu çünkü diziye konsantreydi. 

"Hakan amca kim i Boran kim?" dedi annesini oyalamak için.
Başına yediği şaplakla sinirle annesine baktı. Neden durduk yere ona vurmuştu? Sakince dizi izliyordu sadece. Bu dayağı hak etmemişti!

"Hiç gözlerini belertme bana, annenim ben senin. Kalk çabuk bana yardım et .Kalk!"

Hilal sinirle oturduğu sandalyeden kalktı. Bir rahat yoktu bu evde Hilal'e.
Hakan amca ve Boran geliyorsa ne olacak ki, sanki hiç gelmediler. Alt tarafı karşı tarafta oturuyorlardı. Bu yemek oldukça alışıldık bir şeydi ama annesi her zamanki gibi telaş ediyordu. Eve kim gelirse gelsin sanki cumhurbaşkanı geliyormuş gibi tavırlara bürünüyordu.

Bu sırada kapı çaldı.

"Birini mi bekliyorduk?" diye sordu annesine.

"Ah söylemeyi unuttum bugün Boran Can'ı bize bırakacaktı. Bakıcısının bir akrabası ölmüş, memlekete gitmiş .O yüzden bize bırakacaktı."

Hilal anladım dercesine kafasını sallayıp kapıyı açmaya gitti.

"Hoş geldiniz. "dedi şen şakrak bir sesle. Can'ı çok severdi Hilal. O kadar tatlı bir çocuktu ki insanın sevdikçe sevesi geliyordu. Küçücük çocuk bu yaşta annesiz kalmıştı. 
Boran, Hilal'e içten bir şekilde gülümsedi ve "Hoş bulduk Ayfer abla  yok mu? "diye sordu. 

"İçeride." dedi genç kız. 

"Bir merhaba deyip öyle gideyim."

Hilal, kapıyı biraz daha açtı ve Boran ve Can'ın eve girmesine müsaade etti. Boran Ayfer hanımın yanına giderken Hilal, Can'a bakmakla meşguldü. Oldu olası çocukları çok severdi.
Can'ı bahçeye çıkardı ve onunla oynamaya başladı .Can daha yeni yeni konuşmaya başlayan bir çocuktu. Hilal'e göre dünyanın en tatlı çocuğuydu.

"Can oraya gitme havuza düşersin tatlım. "dedi Hilal .Bir yandan Can'a bakıyor bir yandan masayı siliyordu. Ayfer hanım eğer Hilal'in temizlik yapmadığını görürse onu bir güzel sopadan geçirirdi. Bu riski almaya hiç gerek yoktu Hilal'e göre.

Boran, Ayfer Hanımla sohbet ettikten sonra işe gitmek için mutfaktan çıktı ve  bahçede oynayan Can'ı gördü. Küçük oğlu düşe kalka oynarken gülmeden edemedi. Can'ın annesini kaybedeli bir yıldan az oluyordu ama Boran şimdiden Can'a bakmakta zorlanıyordu. İş ile ev arasında geçen zorlu bir yaşamı vardı. Çocuk bakmak söylendiği gibi kolay değildi. Eğer annesi yaşasaydı bir nebze olsun yardım ederdi ama onu kaybedeli on yılı aşmıştı. 

Boran, havuzun başında oynayan Can'ı görünce hemen Can'a doğru ilerlemeye başladı. Çok riskli bir noktada duruyordu. Oğlu her sağa sola koşuşturmasında yüreği ağzına geldi. Her an havuza düşebilirdi.

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin