Üzerindeki siyah ceketine dökülen saçlarını sıkıca örmeye başladı. Olacakları düşünmeden edemiyordu. Dünya'ya gönderiliyordu. 97 yıldır kimsenin ayak basmadığı Dünya'ya. Kendilerinin ayak basacaklarından da emin değildi. İndirme gemisinin kapısını açtıkları gibi bütün vücudları radyasyondan kabararak ölebilirlerdi de. Bu düşüncelere o kadar çok dalmıştı ki, annesiyle babasının geldiğini fark etmemişti.
"Clarke? Hazır mısın?" diye sordu babası. Her zaman ki gibi güçlü durmaya çalışıyordu ama annesi için aynı şeyi söyleyemezdi. Sıkıca kızına sarılmış, kokusunu içine çekiyordu. Bir yandanda göz yaşları, Clarke'ın omzunu ıslatmaya başlamıştı.
"Tanrım, bunu engelleyecek bir şeyler olmalı...Seni göz göre göre ölüme yollayamam. Bir anne çocuğuna böyle yapmaz."
Annesini sakinleştirmek adına gülümsedi ve ellerinden tuttu. "Ölüme gitmiyorum, anne. Bu konuyu konuşmuştuk, değil mi? Bizim için, geleceğimiz için bir umut arayışına gidiyorum. Ve söz veriyorum ki, Dünya'ya indiğimizde her gün ama her gün telsizle seni arayacağım." Ellerine bir öpücük bıraktı. Kalbi bunları söylerken beyni de karşı çıkıyor, bu sözlerin saçmalıktan ibaret olduğunu, orada öleceklerini dile getiriyordu. Yine de inanmadı. Her ne kadar duygusal kararlar alsa da, aklıyla değil kalbiyle hareket etmesi gerekiyordu. Çünkü aklın kararları hep birilerini kaybetmene sebep olurdu.
Clarke'ı bu düşüncelerinde sıyıran şey babasının cesaret verici sözleri olmuştu. "İşte benim kızım. Seninle gurur duyuyorum ve duyacağım. O Dünya'ya git ve el mi yaman, bey mi yaman göster bakalım." Babası her ne kadar göstermemeye çalışsada, üzülüyordu ve korkuyordu. Kızına ve eşine sarılarak son aile kucaklaşmalarını yaptı.
İçinde korku veya endişe olmasa bile Bellamy o gece uyuyamamıştı. Sadece Dünya'yı, saçma sapan Gaia Doktrini* olmadan, Clarke'la sürebileceği bir yaşamı düşünüyordu. Kız aklında bir saniye bile çıkmıyordu. Durduk yere o gülüşü gözlerinin önüne geliyordu ve içinin bir şeylerle dolmasını engelleyemiyordu. Dünya'ya gidiyorlardı, belki de ölüme. Ama hâlâ o kızı düşünmesi normal miydi? Yoksa gerçekten kafayı mı bozuyordu?
Silahını yerine geçirirken aynaya baktı. Yine aynısı olmuştu. Aklına Clarke'ı getirmesiyle, yüzünde bir tebessüm belirmişti.
"Pekala Blake, tamamiyle delirmiş bulunmaktasın. Ya da..." aklına diğer seçeneği getirmesiyle hemen attı ve odasından çıktı. Konsey'in, htiyaçlarını karşılyacaklarını söylemeleri üzerine yanına hiçbir şey almamıştı. Toplanma alanına gitmeden önce Clarke'ı almayı unutmadı.
Aile sarılmalarının sonuna geldiklerinde kapıları çalmıştı. "Bellamy olmalı." diye geçirdi içinden. Ve yanılmamıştı da. Annesiyle babasına dönerek tanıştırma gereğinde bulundu.
"Bu Bellamy. Size bahsetmiştim. Dünya'ya gitme konusunda gönüllü bir gardiyan."
Babası, kızının yüzündeki gizli gülümsemeyi fark etmiş olsa ki, genç adamı incelemeye başladı. Uzun boylu, dik duruşluydu.
"Seninle tanıştığıma memnun oldum, evlat. Bütün 100 kişi sana emanet ama kızıma daha da dikkat etmeni istiyorum. Anlaştık mı?"
"Buna hiç şüpheniz olmasın, efendim."
"Bence artık gitme vakti geldi. Başkan Jaha'yı sinir etmek istemeyiz, değil mi?" diye araya girdi Clarke.
Bellamy'nin cevabı netti. "İsterim." daha sonra tek olmadıklarını fark edince sustu. Ona olan nefretini göstermemesi gerekti.
Clarke gözlerini devirdikten sonra annesiyle babasına sımsıkı sarıldı. "Sizi seviyorum. Dediklerimi sakın ama sakın unutmayın." Dudaklarının içini ısırarak kapıya yöneldi. Ağlamamalıydı. Şimdi zamanı değildi. Ailesinin içinin rahat etmesi gerekiyordu. Ve kapıdan dışarı çıktı.
×××
Gaia Doktrini: Felaketten sonra çıkarılan, insan ırkının devamını koruma altına alan kurallar.
×××
Sonunda paylaştım! Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen. Bol Bellarke'lı günler 💘
[Bu arada medyada Youtube kanalımda paylaştığım bir Bellarke videosu var. Oraya abone olup, instagram da @ bobandeliza 'yı takip edebilirsiniz.]
+ Şunu koymazsam içimde kalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesur Prenses °•○ bellarke fanfiction
ФанфикClarke kolunun acısıyla dudaklarını dişledi. Çok acıyordu ama bu Bellamy denen adamın yanında acıya dayanıksız biri olarak görünecek değildi ya? Hücre kısmına geldiklerinde Bellamy'nin elinin gevşediğini hissederek kolunu ondan kurtardı. Tuttuğu yer...