Istanbuldan Trabzona göç etmek mi demeliyim. Yoksa Istanbuldan sıkılıp daha önce görmediğimiz memleketimize gitmek için bahane uydurmak mı? Kültür uçurumunu geçtim oradaki insanların dilini anlamak bile başlı başlına bir işkence olacak gibiydi. Peki neden canımıza susadık? Anlatayım.
Ben deniz Sezgi. Deniz ve Sezgi yani Deniz Sezgi. Denizi sadece sinirlendiklerinde kullanırlar buraları geçelim.
6 kardeşiz. Ben ortancaları oluyorum. Yirmi iki yaşında olup doktor olabilmenin başarı sayılabileceğinin farkındayım evet. Göğüs kalp cerrahı. Duyanlar inanmıyor. Bende inanmazdım gerçi. Ablam Reyhan ,Abim Oğuzhan ,ikizim Orhan , kız kardeşim Seyhan ve daha 4 yaşında olan Cağfer - dedemin adın koyduk -. Peki soyadımız. Çok zorlamaya gerek yok aslında. Hanlı. Belli değil mi zaten.
Dedem Cağfer Han Hanlı. Çok uzun yıllardır emeklerıyle büyüttüğü çikolata ve fındık ezmesi fabrikası dedemin ölmesinden iki yıl sonra hisselerin %55 inin satılmasıyla son bulunca olanlar oldu.
Hisselerin satılmasıyla daha kendimize gelemeden Ailecek salonda oturmuş şehri nasıl terk edeceğimizi düşünürken bulduk babannem hala babama dargındı. Haklı kadın
- Size fabrikalaru emenet edende kabahattur. Ne derdume rahmetli size güvendiyse hırtlağınizu tutamadinuz batirdinuz koca işu. Beceriksuzlar.
- Anne elimden geleni yaptım. Şimdi bize bi hal çare lazım. Ne yapacağız burada birsürü alacaklı elimizdeki parayı da onlara kaptırmadan taşınacağız.
Herkes kendince cevaplar verirken Seyhanın Disneye taşınma hayali Oğuzhanın tamamen güzel kız odaklı Izmir fikri. Reyhanın nişanlısı Ankaralı olduğu için orayı istemesi Orhanın cevabı yanında bir hiçti
- Istanbula gidelim. Güzel yermiş öyle duydum.
Yorumsuz kalmayı tercih ettik hatta kimse duymamış gibiydi. İçlerini bilmesem inanacağım. Bizi gidi dalavereciler bizi. Şaka bir yana Orhan ortamı yumuşatmaya çalışırken iyice batırdığının farkındadır umarım.
Babannem hala kendi kendine söylenirken en ufak mantık aramıyorduk. Ta ki mantık çerçevesinden köşelere çarpmadan geçen o fikire kadar
- Daha ne düşünüp durursunuz daş gafalular. Guzelum Trabzon ne güne durur. Ey gidi Caferim sizleri hiç memleketimuze götürmadu.
Babamın kafasında ampuller yanarken
- Trabzonda evimizde var. Arada bir temizletiyorduk. Hem büyük de. Eve para vermeye gerek kalmaz. İçinde temizlikçi yok ama o kadar kızsınız temizlersiniz.
Annem tam bir sosyote dir. Kendisi Istanbullu ve aşırı tatlı canı , çıt kırıldım oluşu ile hem babannemin ağır eleştirilerine maruz kalırdı hemde dedemin. Suratı fikrini yeterince ortaya koysa da bişey diyemedi. Annemin babası yani dedem de oldukça zengindi ama uzun süredir görüşmüyorduk. Annemin babamla evlenmesi yani sosyotik ailenin tek kızı ortaklık için değil sevdiği için laz bir adamla evlenince olanlar olmuştu.
Ablam Reyhan yirmi beş yaşında ve işletme mezunu. Şirkette çalışıyordu nişanlanmadan önce. Eniştem orta gelirli ailenin en büyük oğlu Zafer. Çok iyi adamdır. Ablamın ona nasıl aşık olduğu ortada. Zafer Abi şirketin davalarına bakan avukatıydı. E ablamda ürünümüzü beğenmeyip hakaret eden müşteriye odasındaki sınırlı üretim içi çikolata dolu koliyle saldırınca beraber mahkeme salonuna gide gele aşık olmuşlar.
Laz kızını almak kolay olmadı tabi ama annem kendi durumundan dolayı çok destekledi onları.
Daha önce trabzona hiç gitmedik. Fırsat olmadı Babamın işleri hep çok yoğundu e bizler de okuyorduk falan derken yirmi iki yıl geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laz Yiğit'i
ChickLitIstanbuldan Trabzona göç etmek mi demeliyim. Yoksa Istanbuldan sıkılıp daha önce görmediğimiz memleketimize gitmek için bahane uydurmak mı? Kültür uçurumunu geçtim oradaki insanların dilini anlamak bile başlı başlına bir işkence olacak gibiydi. Peki...