[Multimedia: Lorde - Team]
Soğuk rüzgar yüzüme doğru gelip beni kurumuş bir yaprak gibi savuruyordu. İç çekip elimde, yarısına kadar bitirdiğim viskimden bir yudum daha aldım. Islak dudaklarımı elimin tersiyle silip duvara dayandım.
Bardan uzaklaşmıştım. Yoğun müzük sesi yavaşlamış ışıklarsa bulanıklaşıyordu. Gözlerimi kırpıştırdım. Elimi başıma koyarak iç çekerek hıçkırdım. Yanaklarımda sürekli izlerini yenileyip akan gözyaşlarımı tişörtüme silmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Durdurmaya gücüm yetmiyormuş gibi hissediyordum. Duvarın köşesine yaslanıp yere çöktüm.
Gözyaşlarımın ıslattı dudaklarımı aralayıp, ''Lütfen Tanrım, sana yalvarırım'' diye mırıldandım. Sarhoştum ama kendime verdiğim sözü tamamlamam gerekiyordu. Sonra rahatlıkla nefes alabilecektim çünkü. Ona sarılıp pembe bir rüyaya dalmak ve asla uyanmamak istiyordum. Sonsuza kadar mutlu yaşayıp hiç kimseye hesap vermemek istiyordum. Elimi cebime götürüp arabamın anahtarını çıkardım. İçki şişesini yeniden dudaklarıma götürüp çabalayarak ayağa kalktım. Etraf fazlasıyla loştu. Arabama binip başımı direksiyona yasladım.
Bunu yapabilirim.
Bunu yapabilirsin Sky. Hadi kızım. Sen güçlüsün. İç sesim beni ikna etmeyi başarmıştı. Gaza basarak gözlerimi ovalayıp önümü net görmeye çalıştım. Sadece düz gidiyordum. Onu bulmak için. Arabamın hızını umursamadan ürkmeme bana sadece iyi hissettiriyordu. Arabada çalan yüksek müziği mırıldanıp içikimi dudaklarıma götürdüm. Evin önünde durup dengemi sağlayarak arabamdan indim.
Gözlerim kapıya dikilmişken göz pınarlarım sızlıyordu. Kurumuş olan yaşlar yeniden yanaklarımı ıslattı. Rüzgar saçlarımı savurup beni geri döndürmeye çalışıyordu sanki. Elimi cebime atıp cesaretimi toplamak için haplardan ikişer tanesini yuttum. Niall'dan nefret etmeme rağmen onun bana verdiği şu küçük beyaz şeyler beni uçuruyordu. İstediğimi yapmama hiç kimseyi takmamama sebep oluyordu. İçkimden yudumlayıp dudaklarımı sildim ve dengesiz adımlarla kapıya doğru yürürdüm.
Titreyen yumruğumu kapıya doğru tutup tıklattım ama kendimin bile duymayacağim şekilde yavaştı. Derin bir iç çekip kapıya sert yumruklarımı vurdum ama açmamıştı. Bir kaç kez daha vurup ayağımı kapıya geçirdiğimde ''Aç şu kapıyı lanet olası, aç!''diye bağırdım. Durmadan kapıyı yumruklayıp hırsımı boşlatıyordu. Kapının aniden açılmasıyla sendelip kendimi yerde buldum. Kaşlarını çatmış zavallıymışım gibi bana bakıyordu.
''Yine mi içtin?'' diye sordu kolumdan tutup ayağa kaldırarak. Elimdeki içkiye bakıp yutkundum.
''B-ben..'' diye kekeleyip akan gözyaşlarıma engel olamadım. Kendimi ona sarılırken bulmuştum. Sıkıca sarılıp onu hissetmeyi denedim. İlk kez sarılıyordum, ilk kez dokunuyordum.
''Sana yalvarırım gitme, seni görmek, uzaktan izlemek bile bana yeterken gidemezsin.'' diye mırıldandım. Omuzlarımdan tutup beni geri çekti.
''Ne?'' diye sordu anlamamazlıktan gelerek.
''Lanet olsun, seni seviyorum, seni çok seviyorum anlıyor musun? Senin için ölecek kadar çok seviyorum.''
Hıçkırıp yanaklarımı silmeye çalıştım ama gururum çoktan onun ayakları altına serilmişti.
''Lütfen, seni seviyorum.''
Beni kendinden uzaklaştırmak için biraz geriye doğru itip, ''O kadar sürtük olmuşsun ki kardeşinin sevgilisine ilani aşk ediyorsun'' diye bağırdı. Yüzümde hiç bir ifade olmayarak sadece ne dediğini beynime ulaştırmaya çalıştım.
Kapı sertçe yüzüme çarpıldı. Ellerim titremeye başladı aniden. Göz pınarlarımdan akan yaşlar daha da şiddetlendi. Kafamı olumsuzca sallayıp ''Hayır'' diye mırıldandım. Dizlerimin üstüne çöküp hazmetmeye çalıştım. Hiç bu kadar acı çekmemiştim. Kalbime batan ok beni öldürüyordu. İçimdeki acı ve boşluktan dolayı kavruluyordum.
''Neden? Tanrım. Neden onca kişi varken kardeşim?"
YOU ARE READING
Sisters.
FanfictionYa kardeşim ya da aşkım, sonuç olarak iki seçeneğim vardı; Sadakat ya da ihanet.