Songül tımarhanede hep yaptığı gibi oturuyordu. Gözlerini boş boş duvara dikmiş dünyayı terketmiş gibiydi. Birden titremeye başladı. Tir tir titriyordu, titrediği için korkmaya başlamıştı ve çığlıklar atıyordu. Çığlık attıkça titremeleri artıyor saçlarını çekiyordu. Bağıra bağıra ağlıyordu. Odaya iki doktor ve bir hemşire girdi. Doktorlar onu tutarak yatağa yatırmaya çalıştılar ama başaramadılar. Yere yatırarak biri kollarını biri de ayaklarını tuttu. Songül çığlık çığlığa bağırıyordu iğneyi görmesiyle bağırışları daha da şiddetlendi. Boğazı nerdeyse yırtılacaktı. Hemşire iğneyi Songüle enjekte edince Songülün ağzından çığlık koptu. Titremesi yavaş yavaş geçerken gözlerini kapattı...
Güney bugün ilk işine başlayacağı için çok mutluydu. Ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gider. Kapıda onu başhekim karşılar. İçeri geçerler. Güney çok heyecanlıydı. Sohbetlerden sonra Güney tek tek hastalarla tanışmak için odalarına girer. En sonuncu odaya girdiğinde karşısın da yatakta yatan kızı görür.Kızın rengi bembeyaz olmuştu, saçları dağınık, ağladığı için ıslak olan yüzüne yapışmıştı.
Güney 'aşık olur'. Adeta büyülenmişti. Hemen adını sorar. Başhekim de adının Songül olduğunu, buraya 2 yıl önce annesi tarafından bırakıldığını söyler. Güney şok olmuştu. Bir insan kendi kızını niye elinden tutarak buraya getirsinki. Doktor da ona annesinin onu sevmediğini, hatta babasının annesini tımarhaneye yatırmak için zorladığını söyler. Annesi de kocasını kaybetmemek için kabul eder. Güney şok olmuştu. Bir insan kendi çocuğuna bunu nasıl yapar... Gözlerinden yaşlar akar. 'Peki..psikolojik sorunları falan vardı diye mi getirdiler?' der. Doktor 'aslında doğuştan yokmuş. Annesiyle babası kıza 16 yaşından beri alıştıra alıştıra ilaçlar vermeye başlamışlar. Önce kız durulmuş, sonra krizler geçirmeye başlamış, sonra da halüsinasyonlar görüyormuş. Okulundan almışlar, her türlü iletişimi kesmişler ve sonra odaya kapatmışlar. Daha sonra da daima serum takarak yatağa bağlı bırakmışlar. Zamanı geldiğinde ise kızı çığırından çıkartıp evi birbirine kattırmışlar ve komşuların gözü önünde 'ağlayarak ' buraya getirmişler.' Yani kanıtımız yok.
Buraya geldiğinde ruh gibiydi. Annesinin ona yaptıklarından habersiz onu çok seviyor zavallı kız. İlk geldiği geceler annesiyle babasını sayıklıyormuş. Her gün en az 3 kez sinir krizi geçiriyor. Az önce de geçirdiği krizden dolayı şu an uyutuyoruz.
Güneyin aklı almıyordu. 'Peki niye? Niye ya niye? Bi insan çocuğuna bunu niye yapsın' diye bağırır. Bu onun psikolojisini bile bozmuştu. 'Sebebini biz de bilmiyoruz. Kan tahlili yaparken öğrendik ve ailesini çağırdık. Herşeyi itiraf ettiler ve de 'cezasını çekmesi gerekti' dediler'.
Güney bunun niye olduğunu anlamak istiyordu. Doktora 'bu kızla bizzat ben ilgilenicem. Onu benim kişisel hastam yapmanızı istiyorum' der. 'Ayrıca ailesi şu an hayatta mı?' Başhekim:'bilmiyoruz ama kayıtlardan adresine bakabilirsiniz sadece.'der. Güney bunu niye yaptıklarını öğrenmek istiyordu. Bunu er yada geç öğrenecekti. Bu kıza bunu çektirenlerin bedelini ödetecekti. Usulca yanına oturup saçlarını okşadı ve fısıldadı 'Songül... Adı gibi güzel Songül. Sana bunları yapan herkes bedelini ödeyecek, sakın korkma olur mu?'
Herkese merhaba. Aklıma böyle bi hikaye yazmak geldi. Devamı gelsin mi sizce? Yorumlarınızı bekliyorum