Kafam dağınık,ciddi ciddi dağınık.Hani dolabınızı açarsınız ve hunharca kıyafet ararken dağıtırsınız ya,öyle işte.
Köşeme çekilmiş telefonumla instagramda ki çılgın,sayko bir o kadar da eğlenceli gönderilere bakıyordum.Beynimde ki soru işaretlerini bir kenara atmak için hep yaptığım şeydi bu.Genellikle bu aralar kendimi bulutlardaki hayallerimi süslerken buluyorum ve bunu takıntı haline getirmiştim.Ben değildim,içerde benim yarattığım kişilikler yapıyordu.Buna da şizofren deniliyordu değil mi?Neyse,işte ben ondanım.Kendi kendinize konuşurken yakalandığınızda kendinizi sorgularsınız değil mi?Biz şizofrenler bunu yapmayız işte.Bizler yaptıklarımızın farkındayız sadece sorgulamaya ihtiyaç duymuyoruz.Bakıyorum da, şizofrenlik en iyisi.
Beni anlattığım olaylardan tanıyın.
Yine annemle babamın benim hakkımdaki saçma tartışmasını dinliyim derken uyuya kalmıştım.Yani sanırım.Bazen gerçekle rüyayı karıştırıyorum.Bunun için bir çözüm buldum.Yatağımın baş ucundaki telefondan müzik açıyorum eğer ki çalarsa rüya, çalmazsa gerçektir.Çünkü benim telefonumda müzik yok!Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra gerçekte olduğumu anladım ve yavaşça kapıyı açıp lavaboya doğru ilerledim.Ha bu arada biz şizofrenler içimizdeki varlıklarla konuşuruz hani sizin sandığınız gibi duvara bakarak saçma sapan gölgelerle konuşmayız.Bizler onu aynada yaparız,kendimizle savaşırken.Lavoboya giderken annemle babamın beni farketmemesini fırsat bilip onları dinlemeye koyuldum.Annem tedirgin bir şekilde:
-Ayça'nın durumu hiç iyiye gitmiyor.Doktor ilaçlarının dozlarını arttırmamızı söyledi.Ergenlikten de olsa gerek daha çok saçmalamaya başladı.Az önce onu kendi kendine yaprakların nasıl renk değiştirdiğini tartışıyordu,dedi.Evet az önce iç kişiliklerimle bu konuyu tartışmıştım dimi ya?Babam annemi sakinleştirmek istercesine:
-Kızımız güçlü.Onunda elinden gelen her şeyi yaptığından şüphem yok.Senin dediğin gibi ergenlik çok etkiliyor onu,dedi ve iç çekti.Annem babama balkona çıkmak istediğini ifade ederek balkona gittiler.Koridorun kolonunda annemin görüş açısında kendimi belli edeceğimi bilmeliydim galiba.Adıma gelelim.Adımı çok severim.Ayça hem kulağa hoş gelir hemde benim için anlamı çok değerlidir.Kısacası normal anlamındaki kelimeleri değiştirip şöyle yaptım ''Aydan düşen bir parça bulutlarda takılı kaldı.Diğer parçalar aşağıya düştükçe Ayça'da zorladı.Fakat hiçbir zaman düşmediği için ismi ''Ayça''oldu'' Saçmalık demeyin,ismimi seviyorum ve kendi kendime yarattığım anlamınıda.Yaşım çok saçma.On ve beş.Bir ve beş sayılarının birleşimiyle oluşan diğer sayılardan hiçbir farkı olmayan 15 sayısı.Yaş hiçbir anlam ifade etmiyor.Onlar sadece sayıdan ibarettir.Büyüklerimize saygı benim için şu açıdan saçma:100 yaşında kalpsiz ,duygusuz bir adam olan bir kişiye saygı neden duyup,adet ve örflere dayalı bir şekilde o kişinin elini öpüp alnıma koyayım ki?Eğer herhangi bir olay yaşamayıp bazı olaylardan ders almayıp öyle yaşayıp gidiyorsan o yaşı hakketmemişsindir.Odama çoktan geçmişim ve bunları yorganımı yere atıp düşünmeye başladığımı şimdi çakıyorum.Kişiliklerim hazır konuşmuşken tanıtayım.Bir kişiliğim bana ''Ay, bana ordan bir çaklıt moka falan filan'' diyordu.Burada ki ''Ay'' bana seslenişiydi.Ergen kişiğilimdi o benim.Yine gece gece saçmalıyordu.Bir diğer kişiliğim ''Nöronların gittikçe azalıyor,iğrençsin.Seninle olmaktan nefret ediyorum gerizekalı''diyordu.O da bana ''mal,salak,gerizekalı'' gibi hakaretli sözcük gruplarıyla seslenirdi.Bu da benim ders verici en sevdiğim kişiliğimdi.Ondan benim ne kadar salak olduğumu,insanların saçmalıklarını öğrenirim.Az önce yaşla alakalı konuşanda oydu.O herzaman muhteşem bir kişilikti.Öyle seslendiğine bakmayın.Son kişiliğim kendi kişiliğimdir.O saçma kişilik hep uyuyan,hiç konuşmayan,cansız,herşeyi elinin tersiyle iten bir kişilik.İki kişiliğimde ondan nefret eder,onu dışlarlar konuşurken.Pekte konuşmaz o sırada zaten.Kendi kendine takılan bir kişilik gibi bir şey.Peki ya bunlar size ne ifade ettiriyor?Bir hiç değil mi?Onlarla yaşamıyorsunuz onlarla konuşmuyorsunuz ve şizofrenleri garipseyip ''hasta insanlar'' diyorsunuz.Halbuki siz daha hastasınız.Hiçbir zaman anlamaya çalışmadınız.Siz uyuyup kalkarken biz onları yok etmeye çalıştık,siz gülerken biz ağladık,siz arkadaşlarınızla takılırken biz odanın bir köşesine çömelip hayatımıza lanet ettik.Hiçbir zaman bizi düşünmediniz,araştırmadınız.Bunlar şizofrenlerin tüm normal insanlara kini.Beni iyileştirmeye çalışıyorlar ama benimde suçum var ki ben onlara böyle mutlu olduğumu söylemeyi başaramıyorum daha doğrusu hissettiremiyorum.Ben mutluyum,onlara alıştım.Kısacası benim hayatımın %85'i o iki kişilikten ibaret.
Sabah yine herzaman ki rutinimi bozmadan alarmsız 8.30 civarı kalktım.Normal insanlar gibi elimi yüzümü yıkayıp kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum.Yumurta kızarttım,salladım bişeyler.Annemle babamı kaldırdım.(Normalde yapmam)Annemle babam görüünce şoktan bişey diyemediler sonra babam ''Afferim kızımaa'' bakışını attıktan sonra kahvaltı yaptık.Annem yine hiç sevmediğim şu yaşlı,göbekli konuyu açtı:
-Bugün psikolağa gidiyoruz,biliyorsun haftaiçi hergün ve aksatmadan,dedi işaret parmağını yukarı kaldırarak.Gözlerimi hafiften devirip onların duyabileceği ama sessiz bir şekilde:
-Amaan doktorda beni dört gözle bekliyor ya zaten,dedim.İkisi bir kahkaha attıktan sonra babam:
-Ellerine sağlık güzel kızım,dedi ve yanağıma bir buse kondurdu.Ben hazırlandıktan sonra çıktık.İçimdeki saçma ergen tipi kişilik''Yine mi lanet olası hastane kokularını çekiceğiz'' diye haykırıyordu.Ders verici başka alemlerde zaten,ne hastane ne doktor.Sanırım beynimin olmamasından bahsediyordu.Sıra bize 76 satte geldiği için (Abartma) can çekişen ailem ve ben içeri girdik.Annem sahte bir gülümsemeyle:
-Bugünde dediğiniz gibi kaçırmadık Yasemin Hanım,dedi.Yasemin Hanım'ı sevmediğimi baştan belki biraz belli etmişimdir.O kadın tam bir meymenetsiz.Suratında bir gram mutluluk bulamazsınız.Sayko esprilerime gülmeyen kadını napıyım ben.Yasemin Hanım herzaman ki gibi gözlüklerini çıkartıp ciddi bir şekilde:
-Hoşgeldiniz İrem Hanım,dedi ve aradan 3 saniye geçtikten sonra babama
-Sizede merhaba Kerem Bey,diyerek günlük laf sokma dozunuda almış oldu.Biraz havadan sudan konuştuktan sonra Yasemin Hanım:
-Sizi dışarı alalım küçük hanımla haftasonunun son gelişmelerini alacağım,dedi.Annemle babam kafayla onay vererek çıktılar.Kaldık bu manyakla yine başbaşa.Bana haftasonu ne yaptığımı sordu.Bende seve seve tüm detaylarıyla (gerçekten tüm detaylarıyla) anlattım.Yasemin Hanım elini şıklatıp:
-Güzel,buna sevindim Ayça.İki kişiliğinide alt etmene çok az kalmış,dedi.Ben korktum,gerçekten onları kaybedeceğim için çok korkmuştum.O an bir kafese kapatılıp son 1 yıldır dışarı çıkmayan kuş gibi hissettim.Yutkunarak:
-Ne zamana kadar olur?,dedim.Bu sorunun cevabını istemememe rağmen sormuştum.Yasemin Hanım derin bir nefes alıp:
-Zor olduğunu biliyorum Ayça.O kişiliklere bağlanmışsın,hayatının bir parçası olmuş anlıyorum fakat normal insan olma-
-İstemiyorum Yasemin Hanım,normal insanlar çok cani.Ben iyiyim böyle.Tedavi kalsın lütfen,dedim ve kapıyı açıp derin bir soluk aldım.Annem ve babam bana doğru yaklaşınca:
-Konuşun annecim Yasemin Hanımla,diyerek tuvalete koştum.Biraz elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım.Gerçekten böyle iyi miydim?Normal insanlar gibi arkadaş yapıp bana kazık atmalarını mı beklemeliyim yoksa şu tatlı iki kişilikle hayatım boyunca konuşarak odalarda geçmesini mi?Normal insanlar gibi sevgili olup bir ömür mutlu olcakmış gibi mi davranmalıyım yoksa o iki kişilikle bir ömür boyu mutlu olmak mı?Şizofrenlik en iyisi.Anlamıyorsunuz.Şizofrenlik gerçekten,gerçekten en iyisi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulut
Science FictionBen bir şizofrenim.Diğer insanlar gibi kazık atıp çekip giden bir insan değilim.İki kişiliğimle yapayalnız yaşamayı tercih edenim.En iyisinin bu olduğunu düşünüyorum.Merak ediyorumda,sonum nedir?(KAPAK DAHA SONRA YAPILACAKTIR,ŞİMDİLİK HİKAYENİN İÇER...