Annemin dediklerini almak için,onun meşhur 'Jale Züccaciye'sine gitmem gerekiyordu.Benim güzeliminde-arabam olur kendisi- kontrol vakti gelmişti ve bu yüzden trenle gitmem gerekiyordu,çünkü otobüse ne zaman binsem kusuyordum.
İstasyona geldikten sonra,treni beklemeye başladım.O sırada telefonumdan mükemmel bir oyun olan Pou oynuyordum.Bir boku büyütüp,beslemek ne kadar eğlenceliydi ki?Telefonu kapattığım an trenin sesi duyuldu.
Allah'tan boştu ve bu yüzden şanslı olduğumu düşündüm.Koltuğa oturduğumda aramızda 1 metre olan çocuğa baktım,sarı saçları tünele girdiğimizde renk değiştiriyor,çıktığımızda ise güneş ışığının etkisiyle ışık saçıyordu.Çocuk telefonuna bakıyordu,tek -sağ- eliyle ekranı yukarı aşağı kaydırırken,sol dirseğini cama dayamış ve aynı zamanda sol eliyle dudaklarında geziniyordu.Tam yüzünü görmesem de,yakışıklıydı.
Üzerinde mavi bir tişört ve altında da bir şort vardı,ayakkabıları normal bir spor ayakkabıydı.
Benim ineceğim durağa gelmiştik,ama ineyim mi yoksa çocuğu mu takip edeyim bilemiyordum.Annemin isteklerine ve onun Jale Züccaciye'sini aklımdan silip,çocuk nereye gidiyorsa oraya gidecektim.
Çocuk son durakta indi ve bende onun peşinden ilerledim.Telefonunu şortunun cebine koydu ve merdivenlerden çıkmaya başladı.Önümde sadece 2 insan vardı.Onlara da dirsek atıp çocuğun arkasına geçtim.Sokağın ortasında çocuk ilk önce dümdüz ilerledi.Sonra sağa doğru giderek,yeniden geri geldi.Ve farklı yerlerden hep aynı yere çıkıyordu.Bende onunla beraber bu haraketleri yaparken,birden durdu ve yüzünü bana döndü.
Aha lan,çocuğum sen doğduğuna emin misin?Uzaydan falan bir meteor olarak düşmedin dimi?
"Aynı yere farklı yerlerden çıkıyorum ve sen hala peşimi bırakmadın?"
"Şey soracaktım."
"Ne soracaktın?"
"S-saçın hangi boya?"
"Allah boyası."dedi gülerek.
Ay rezil oldum,daha güzel bir şey söylenemezdi zaten.Neyse çok güzel gülüyor.
"Ne?"
"Yani boya yok saçımda."
"Şey ben ne zamandır böyle bir sarı arıyorum da boyamak için."
Kahkaha attı.
"Bence böyle gayet güzel."dedi saçlarımı süzerek.
Güzel dedi.
Bana dedi ki,
GÜZEL."Ama pırasaya benziyor."dedim.
"Eğer istiyorsan seni kuaföre götürebilirim."
"Nerden bilicem kuoföre götürdüğünü?"
"Çünkü benden hoşlanıyorsun."
"Ne münasebet!"
"Bak gördün mü?Hoşlanıyorsun ve beni takip ettin amacın saçım değildi."
Öksürmeye başladığımda ve aynı zamanda kızardığımda gülmeye başladı.
"Sende istiyorsan gidelim."dedi ve elimi tutarak çekiştirmeye başladı.
ELİMİ TUTARAK.
BENİM ELİMİ TUTARAK.Elim yanıyor bey.
Birkaç dakika sonra bir mahalle berberinin önünde elimi serbest bıraktı ve bana gel diye başıyla işaret etti.
Şaşkınlıkla berberdeki tüm adamlar bana döndü.
"Vaay,kardeşim hoşgeldin,"dedi adam,"yenge sende hoşgeldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO #HANTOL
RandomAteş ve Su'yun hikayesi her ne kadar kırmızı başlasada sonu BORDO bitti. "Biz mutlu olamayacağız,ben sana dokununca yok olacağım,sen bana dokununca duman çıkacak.Ortamızda bir hortum var,bizi içine çeken..İkimiz birlikte olduğumuz sürece bunlar deva...