Ben bu dünyadaki en şanssız insanım. Bu doğru. Daha ben doğmadan babamı, 5 yaşındaykende annemi kaybettim. Büyükannemle birlikte lise son sınıfa kadar küçük bir evde zar zor geçinerek yaşadık. Küçük bahçesinde yetiştirdiği birkaç sebzeyi satarak yaşıyordu. Bende okul harçlığımı çıkarmak için sürekli yarı zamanlı işlerde çalışıyordum. Ne derslerime konsantre olabiliyordum ne de hayatıma. Girdiğim sınavlardan çalışmama rağmen kötü notlar alıyordum ve okulda hiç arkadaşım yoktu. Sürekli uykusuz kalıyordum ve bu yüzden gözaltı morluklarım çıkıyordu. Bu da beni çirkin yapıyordu. Hiç erkek arkadaşım da olmadı. Olsa bile ona nasıl davranacağımı bilmiyorum.Berbat bir şansım var. Okuldayken bir keresinde az kalsın sanat atolyesini yakıyordum. Okulda deprem tatbikatı yapılırken ayağım yangın merdivenlerine sıkışmıştı. Yoldaki bir teyzeye yardım etmeye çalışırken teyzenin ayağı takılmıştı ve düşmüştü. Etraftaki tüm insanlar bunu bilerek yaptığımı düşünüp beni karakola götürmüşlerdi. Okuldaykende bir olayda suçu bana atmışlardı ve kendimi savunmama rağmen yalancı olduğumu söyleyerek okuldan uzaklaştırma almıştım. Üniversite sınavında soruları doğru yapmamama rağmen başka birinin kağıdımı değiştirip kendi adını yazması yüzünden sınavdan geçemedim. Yinede pes etmedim ve üniversite okuyacaklar için verilen iş ilanlarına başvurdum.Tüm kriterlerimin uymasına rağmen mülakata gitmeden bir gün önce gideceğim şirketin iflas etmesi ne kadar berbat bir şansımın olduğunu anlatmaya yetiyor. Ve son olarak bir sene önce büyükannem alzeimer hastası olduğu için bilinçsiz olarak sokaktaki birine zarar vermeye çalıştığı için hastaneye kaldırıldı. Şuanda ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi görüyor ve iyileşmeyeceğini ben dahil hepimiz biliyoruz. Hayatımın bir bok çukurunda olması yetmezmiş gibi birde bir hastalığım ortaya çıktı. Bir çeşit sinir hastalığı ve agresifleştiğimde istemesemde sadece ağlıyorum. Fakat ağladığımda gözyaşı yerine kan akıyor. Bu dünyanın en berbat hastalığı ve ben en şanssız kızıyım.
"Keşke artık bu hayatıma bir son verebilsem" dedim içimden tren raylarının üstünde ağlayarak beklerken. Hayat benim için çok zordu ve yaşamak için hiç bir sebebim yoktu. Bulunduğum yer karanlık ve sessizdi. Burası ıssız bir mahalledir ve sadece tren raylarıyla döşelidir. Genelde ağlamak için hep buraya gelirim. Böylece hıçkırıklarımı kimse duymuyor. Saatlerdir ağlıyordum ve artık gözlerim acımaya başlamıştı. Ellerim kanlar içerisindeydi ve üşüyordum. Serin rüzgarlar esiyordu fakat rüzgar sadece kuşların dostuydu. Bende kuşlar kadar özgür olmak istiyordum. Fakat bu dünyada mutlu olmam mümkün değildi. Birden bağırmaya başladım.
-Neden?Neden ben olmak zorundayım? Bir kez olsun mutlu olamaz mıyım? Bir kez olsun şans bana gülemez mi?
Hıçkırıklar boğazımda düğümleniyordu.Kalbimdeki acıdan yutkunamaz oldum. Çaresizlik içerisinde rayların üstüne oturdum ve dizlerimi kendime çekerek başımı kollarımla kapattım. Ölmek istiyordum. Sadece ölmek ve bu lanet hayattan kurtulmak istiyordum.
Ama bunu yapacak kadar cesaretim yoktu...
En çok acıtanda buydu. Yaşamayı haketmiyorsam ölmeliydim. Ama olmuyordu. Birşeyler beni bu hayata bağlıyordu. Sebebini bilmeden yaşadım yıllarca. Fakat öğrenmeye çok yakın olduğumu bilmiyordum o an. Beni hayata bağlayacak gerçek yaşam kaynağımı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
RomanceKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -