Tuhaf Adam

26 5 0
                                    

-Ben Harry'nin babasıyım.
Bir saniye. Harry'nin adını ben koymuştum. Nasıl biliyordu?
-Gerçekten babası mısınız?, diye sordum ciddiyetle. Adam yüzündeki ifadeyi değiştirmeden kendinden emin bir tavırla cevapladı.
-Evet. Ve onu almaya geldim.
-Ona Harry ismini ben verdim. Nerden biliyorsunuz?
Adam bir adım daha atarak bana yaklaştı ve soğuk ciddiyetiyle
-Sizinle ilgili de çok şey biliyorum Hana sshi, dedi. Şüpheli gözlerle onu süzdüm ve aklıma ilk gelen şey onun Harry'nin yeteneklerini keşfedip kullanmak istemesi ihtimaliydi. Buna izin veremezdim.
-Bakın. Kim olduğunuzu bilmiyorum veya Harry'yi nerden tanıdığınızı. Fakat Harry'nin bir ailesi yok ve o artık benim, deyip kapıya yöneldim. Tam içeri girecekken ayağını kapı aralığına koydu.
-Peki onun neyi oluyorsunuz? Annesi mi? Ablası mı? Onu gerçek anlamda sevmiyorsunuz bile. Bu yüzden hasta olmadı mı zaten?
Bu söylediklerinin ardından beynimden vurulmuşa döndüm. Dün akşam olanları nerden biliyordu? Bu tuhaf adamla daha fazla uğraşmak istemiyordum. Beni korkutuyordu. Bu yüzden hızlıca kapıyı kapattım ve içerden kilitledim. Biraz heyecanlanmıştım. Kalbim hızla atmaya devam ediyordu. Sakinleşmek için üstümü değiştirip duşa girdim. Çıktığımda bir nevze olsun rahatlamıştım. Koltuğa oturup televizyonu açtım. Ama gelen adamın söyledikleri beni düşündürtüyordu.
"Ya Harry'yi benden alırsa?"
"Hayır. Buna izin vermem."
"Ama benimle ilgili herşeyi bildiğini söyledi ve bazılarını gerçekten biliyordu."
"Harry'nin gerçek babası olabilir mi ki?"
Tüm bu düşünceler beynimi ısırırken Harry'yi göremediğimi fark ettim. Odasına gidip kapıyı tıklattım fakat cevap vermedi. İçeri girdiğimde yine yatıyordu.
-Ah hadi ama yine mi? Harry dün ateşinin düştüğünü söylemiştin. Napıyorsun orda?
Yatağın yanına yaklaştığımda eli birden aşağı düştü. Hemen elini tuttum fakat buz gibiydi. Her zaman sıcacık olmasına rağmen bu gün aşırı derecede soğuktu tüm bedeni. Elimle yüzüne dokundum.
-Harry iyi misin?
Yavaşça gözlerini açtı. Çok yorgun görünüyordu. Ve gözleri hala dünkü gibi sarıydı.
-Gözlerin! Hala mavi olmamışlar, dedim telaşla. Yorgun bir yüz ifadesiyle konuşmaya çalıştı.
-Bir daha mavi olmayacaklar Hana.
-Ne? Olmaz. Olamaz. Mavi olmalılar. İstediğin kadar sarılırım sana, deyip panik içerisinde ona sarılmaya başladım.
-İyi misin? Oluyor mu? Şimdi mavi mi?, diye sorup bir gözlerine bakıyor bir sarılmaya çalışıyordum. Ama o ruhsuz gibi sadece gözleri açık bir şekilde yatıyordu. Sonra birden elimi tuttu ve gözlerime bakarak
-Babam bir gün beni almaya gelecek, dedi. Şaşırmıştım.
-Bana ailen olmadığını söylemiştin.
-Gerçek babam değil. O...o beni...
Yorgunluktan konuşamıyordu.
-O seni ne?
-Eğer o gelirse beni ona verme olur mu?, dedi.
-Aslında...-
Gözleri kapandı ve uyumaya başladı. Sanırım yavaş yavaş onu anlamaya başlıyordum. Mavi gözleri ona güç veriyordu. Ve enerjisi varken uyumuyor, acıkmıyor ve ihtiyaçları olmuyordu. Fakat sarı gözleri ortaya çıkınca tüm güçlerini kaybediyor ve normal bir insan gibi hastalanıyor, uyuyor ve yoruluyordu. Ona sevgi gösterirsem geçeceğini söylemesine rağmen gözleri hala sarıydı. Bu beni korkutmaya başlıyordu. Yeteneklerini kaybetmemeliydi. O benim altın yumurtlayan tavuğumdu.
###
Ertesi sabah evden çıkarken kapıyı kilitledim. Yine o adam gelirse Harry'yi almaya kalkışmasın diye. Onu ortalıkta görmüyordum fakat yinede emin olmalıydım.
Eve döndüğümde Harry için birşeyler yapmayı planlıyordum. Belki onun için yaptığım şeyleri görürse sevdiğimi anlar ve mutlu olur diye ona Harry Potter'ın kitaplarını ve kostümünü aldım. Birde birkaç güzel poster bulmuştum. Beğeneceğine emindim. Tekrar iyi olmasını umut ederek heyecanlı bir şekilde eve gittim. Fakat sabah çok sıkı kilitlediğimi hatırladığım kapı açıktı. Yoksa... Tahmin ettiğim şey miydi? Telaşla bağırdım.
-Harry!

My İnnocent Boy ♥️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin