"Aman be Mehmet, ne için yaptın ki sanki!"
Cezmi Abi, Mehmet'e biraz kızmış bir şekilde bakarken diğer çocuklarda çaresizce ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Mehmet nasıl olmuştu da bir Yunan Üsteğmenine saldırabilmişti?
"Neyse önemli değil." dedi Yıldız. "Ben Üsteğmenle konuştum. Sorun yok... Henüz."
Birden tüm gözler merakla Yıldız'a döndü.
"Ne demek o şimdi?" diye sordu Lütfü.
"Bu demek. Söz verdi." diye kendini savunmaya çalıştı Yıldız. Lakin sesi gittikçe alçalıyordu.
"O herifin lafına mı güvendin Yıldız?"
Mehmet ateş saçan gözlerle Yıldız'a bakıyordu. Bu kız bu kadar saf mıydı? Yoksa o Üsteğmen mi etkilemişti Yıldız'ı? Bu olanaksızdı! Böyle bir şey olduğuna inanamıyordu Mehmet. Lafını tutmayacaktı ve Mehmet'i hapse atıp ömrünün sonuna kadar loş bir hücrede çürütecekti. Hatta belki biraz merhametliyse direkt öldürecekti.
"Hemen celallenmeyin. Ona inandım evet, lakin annesine bile yalan söylemiş. Gördüm onları. Hatta kadın oğlunun hayatını kurtardım diye geldi sarıldı bile!" Yıldız savunmasını yaptıktan sonra sustu. Diğerleri de sustu. Biraz olsun inanmış gibilerdi lakin biliyordu ki Yıldız, tatmin olmamışlardı. "Bakın, sizi temin ediyorum. Bir şey olmayacak... Sana da, Mehmet..."
"O herife güvenmiyorum." adedi Mehmet sadece ve bir sandalye çekip oturdu.
Hilal beklenmedik bir şekilde araya girdi.
"Ne yapacaksın o vakit Mehmet? Gidip tekrar adamın gırtlağına mı sarılacaksın? Bu sefer seni öldürmesi için yalvarana kadar türlü türlü şeyler yapar sana!" Kaşları çatılmıştı. Gidip Mehmet'in yanına diz çöktü ve elini tuttu. "Mehmet adam Yunan Generalinin oğlu. Ona güvenmekten başka çaremiz yok."
Bu sefer sesi biraz yalvarır gibi çıkmıştı. Mehmet'in bir delilik yapmasından çok korkuyordu genç kız. Bu adam onun en yakınlarından biriydi. Hilal -ve de Yıldız- ailesinden sonra Mehmet'i de kaybetmek istemiyordu. Mehmet adeta onun abisi gibiydi.
"Hilal kardeş haklı beyler. Mehmet sende kendine gel ve şu öfkeni yen."
Mehmet Cezmi abinin lafını dinleyerek başını kaldırdı ve salladı. Hilal ve Yıldız bunun üstüne rahatlamış gibi gülümsediler. En çok Mehmet'in tepkisinden korkuyorlardı lakin bir şey olmamıştı.
"Yıldız, hepimiz sana güveniyoruz. Bak sakın bir iş gelmesin başımıza?"
"Aman Lütfü abi, bir şey olmayacak söz dedim ya."
Lütfü başını salladı.
"Pekala, benim matbaaya gitmem gerek. Halit İkbal mevzusu. İşim pek uzun sürmez."
Yıldız kardeşine sarıldı ve onu öptü. Bu konu açılınca başlarına bir iş gelecek diye fena korkuyordu Yıldız.
"Dikkatli ol, kimseye bir şey çaktırma ve şüpheli gözükme."
"Tamam abla."
Hilal ablasının kollarından çıktı ve meyhanenin kapısına kadar yürüdü. Tekrar arkasını dönerek herkese veda ettikten sonra meyhaneden çıktı. Bu sırada ceketinin içine koyduğu yazıyı bir kez daha kontrol etti. Yazı oradaydı. Sokağa yürürken geçende bomba patlamasına karşın hiçbir şey yaşanmamış gibi kalabalık olduğunu farketti. Her şey günlük sıradanlığıyla devam ediyordu. Hilal köşeyi döndü ve sahil yoluna çıktı. Biraz hava almak için sahilden yürümek istiyordu. Ellerini cebine attı ve hızlı adımlarla yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis ❂ [yıldız+alikemal/dimitri] #ASKIDA#
FanfictionNemesis : Adaleti sağlamak için intikam almayı savunan merhametsiz bir tanrıçadır. İnanışa göre o; kinci, yapılan hata veya kötülüğün karşılığını getiren, kaderin vücut bulmuş hali, merhametsiz bir tanrıçadır. Ezeli düşman. ••• Başlangıç Tarihi : 13...