-1-

2.3K 79 161
                                    

Evimin anahtarını unutmuşum. Ev arkadaşım Büşra'yı beklerken biraz evin karşısındaki cafede oturmaya karar verdim.
Bir white chocolate mocha söyledim. İçerken şaşkınlıktan mayışmama neden olacak birini gördüm; Can Sungur'u...

Can Sungur, İstanbul'un büyük ve en yakışıklı playboylarından biridir. Karşımda arkadaşı Can Türkdoğan ile oturduğuna inanamıyorum.
Biraz cesaretimi topladıktan sonra yanlarına gittim. Arrow diye bir diziden bahsediyorlardı. Sanırım pek beğenmemişlerdi. Arada bir "cringe" lafı geçti. Ne olduğunu bilmiyordum. O yüzden o konuda bir şey söylemedim.

"Arrow mu, bende hiç sevmiyorum o diziyi" dedim muhabbet kurmak için. O dizinin ne hakkında olduğunu bile bilmiyordum ki. Bana döndüler.
"Peki, sen hangi dizileri seversin?" diye sordu Türkdoğan. Ne diyeceğimi bilemedim. Ben sadece Kiraz Mevsimi izliyorum. Beni ezerler diye düşünürken birden ağzımdan;
"Ben genelde dizi izlemek yerine kitap okurum. En sevdiğim kitap Karanlık Mafya ve Kötü Çocuk." lafı çıktı. Doğru düzgün Türkçe bile konuşamıyordum. Can Sungur ve Can Türkdoğan gülmeye başladılar. Neye güldüklerini anlamadım. Bir süre yüzlerine boş boş baktım. Sonra Can Sungur konuştu.
"Ahahahah sen ciddi misin" dedi dalga geçercesine. Aman tanrım ne kadar muhteşem bir sesi vardı! Hem sinirlenmiş, hem biraz sersemlemiştim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Konuşamamış öylece kalmıştım. Yutkundum.
"Evet, neden ki?!" dedim meydan okurcasına.
Can Türkdoğan güldü. Can Sungur'a haydi gidelim der gibi bir haraket yaptı. Can Sungur sessizce
"Dur bakalım, bugün bize eğlence çıktı sanırım!" dedi ve pis pis güldü.

Hayır! Yakışıklılığına kanmamalıydım. Diğer kızlardan farklı olmalıydım onun için. Kısa bir sessizlik oldu. O sırada içeri şirin bir kız girdi. Can Sungur'un karşısında boş boş dikilmekten başka bir şey yapmadığım için kızı incelemeye başladım.Beyaz tenli, kısa boylu, kahverengi saçlı, gözlüklü bir kızdı. Olamaz, buraya doğru mu geliyor o?!

Kız geldi ve Can Türkdoğan'ın yanında durdu. İkisine selam verdi ve bana gülümsedi. Ama artık tatlı olduğunu düşünmüyordum!
"Hoşgeldin Berna" diye selamını yanıtladı Can Sungur.

Hah! Ona nasıl hoşgeldin der? Kıskanmıştım ama belli etmedim. Sadece Berna'ya pis pis bakmakla yetindim. O olmasa belki daha çok sohbet edebilirdik. Can Sungur;
"Haydi gidelim artık." dedi. Nereye gittiklerini sordum. Arkadaşlarının yanına gittiklerini söylediler. Fakat Berna farklı bir şey söylemeye hazırlanıyordu. Bu beni biraz şüphelendirdi. Ufak bir vedalaşmadan sonra cafeden çıktılar. Bende white chocolate mochamı bitirerek arkalarından çıktım.

Merakıma yenik düşüp onları takip ettim. Ortalama 45 dakika yürüdükten sonra bir apartmana geldik. Can Sungur'un elinde anahtar vardı. Kapıyı açtı ve içeri girdiler. Ne kadar güzel kapı açıyor. Galiba burası onun evi...

Çok yorulmuştum, 2 sokak ötede bir taksi durağı gördüğüm aklıma geldi. Oraya doğru yürümeye başladım. Bir ara sokağa girdim. Boş bir yerdi. Bu beni biraz korkutsa da yürümeye devam ettim. Sanırım yanlış yollara girdim, şimdiye kadar taksi durağına gelmeliydim.

Bunları düşünürken 3 erkeğin karşıdan geldiğini gördüm. Bu durum beni biraz tedirgin etti. Ortadaki öküze bakar gibi bakıyordu bacaklarıma.
"Ne bakıyorsun be" diye çemkirdim. Ben çocukken bir kaza sonucu beyin hasarı almıştım. Bu yüzden kötü çocukları çekici bulur, tecavüze uğrayacağımı düşünmeden bakanlara laf eder ve dáhi anlamındaki -de -da eklerini ayrı yazamazdım.

"Güzele bakmak sevaptır" derken gevşekçe gülerek üstüme yürüyordu. Sinirlenmeye başlamıştım ama! "Başka kızlara bak o zaman. Güzel olabilirim ama ben senin bildiğin kızlardan değilim!" dedim. Bu yaptığım kapağı bozuntuya vermemeleri beni şaşırttı. Sağdakı çocuk alaylıca gülüp bir sigara yaktı.
"Kim kurtaracak acaba seni, Zoraki Evlilik kitabı mı sandın burayı! Seni kurtaracak bir yakışıklı göremiyorum." diyerek etrafına bakıyormuş gibi haraket etti. Ceketinin arkasında Ümraniye Oto Sanayi yazısını görmek beni korkuttu. Bir mucize olsun diye dua ederken kıvırcık uzun saçlı, kaslı ve yakışıklı biri geldi ve yanımda durdu. Beni arkasına aldı. Benim için kavga etmesini beklerken çocukları azarlamaya başladı. Çocuklar bir anda kedi kesildi. Özür dileyip oradan ayrıldılar. Çok etkilenmiştim.
"Ben Ömercan." diyerek elini uzattı. Gülümsedim.
"Bende Ayla, memnun oldum." dedim ve derin bir nefes aldım. Mahçup bir biçimde özür diledim.
"Ne demek" dedi ve gülümsedi. Çok naif bir insandı. Ama aklıma takılan bir olay vardı. Bir daha nerede görecektim onu. Sormaya karar verdim.
"Senden neden bu kadar korkuyorlar?"
"Pubg'de birinci olmuştum. CS gibi yatarak değil ama" dedi ve güldü.  Hiçbir şey anlamadım yahu. Pubg, CS? Pubg sanırım bir spor dalı. CS ne demek bilmiyorum ama. Cahilliğimi gizlemek için bende güldüm.

"Ne arıyorsun burada?" diye sordu. Taksi durağı aradığımı söyledim. Oraya kadar beraber yürümeyi teklif etti. Kabul ettim. Yolda havadan sudan konuştuk. Vardığımızda;
"Benim telefonumun şarjı bitmiş, seninkinden birini arayabilir miyim?" dedim. Telefonunu bana uzattı. Rehbere girdim ve kendi numaramı kaydettim. Teşekkür edip bir şey demesine zaman bırakmadan taksiye bindim. Adresi verdim ve telefonumu çıkardım. Uğraşırken eve ulaşmıştım bile.

Apartmanın kapısına doğru ilerledim ve kapıyı çaldım. Büşra artık gelmiş olmalıydı. Kapıyı açtı. Büşra'ya sarıldıktan sonra odama gittim. Ömercan'ın hala mesaj atmamış olmasına şaşırmıştım. Hava sıcaktı, terlemiştim. Havlumu alıp banyoya gittim. Duştan çıktıktan sonra salonda televizyon izleyen Büşra'nın yanına gittim.

"Yarın akşam eğlenmeye mi gitsek? Pek evde durmayı seven biri değilim biliyorsun." dedi ve güldü. Büşra güzel bir kadındı. Genelde evde durmazdı. Ama son günlerde bir şey vardı bu kızda. Ama şuan sormak istemedim. Teklifini kabul ettim. Yine biraz beraber vakit geçirdikten sonra odama gittim ve uyumak için yatağa girdim. Can Sungur ve Ömercan arasında gidip gelirken uyuyakalmışım.

Yakışıklı Playboy Can SungurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin