Selam ^-^ Ben geldim yeni bölümleee! Keyifler yerindedir umarım. Bende iyiyim, bu aralar hep yazmakla meşgulüm çünkü... Bu bölüm son bölüm sayılır. Bir diğer bölüm final. O yüzden, çok daha yakınlaşıyor vedâ vaktimiz. Her ne kadar küçük bir aile olsakta benim için değerlisiniz her biriniz.
100 vote & yorum sonrası paylaşmayı planlıyorum final bölümünü. Sınır ne kadar çabuk aşılırsa final o kadar çabuk gelecek! :)
Bölüm şarkısı:
Harry Styles - Signs Of The Timesİyi okumalar tekboynuzlularım... ♥️
Sırtıma battaniyeyi sardığında biraz irkilsemde, onun olduğunu anlayınca gülümsedim. Beni sıkı sıkıya sardı "Ufaklık, üşümüyorsun değil mi?"
"Yo. Ben böyle iyiydim!" onu görünce neşem daha da gelmişti yerine. Bir aile yemeği için toplanmıştık bir arada, tüm arkadaşları onun ailesi ve annemler. Gerçi babam gelememişti, sadece Yağmur ve annem. Zaten o buraya gelmek için can atıyor biliyorsunuz. O ve damat crushı Kamuran... Bir Leyla ile Mecnun, bir Ferhat ile Şirin, bir de Bahar ile Kamuran. Romeo ve Julietleri dahi sollar.
Herkes aşkı için balkondan girip çıkararak görüşmeyi göze alabilir, dağları deler, çöllerde deli olabilir... Ama herkes yaptığı bir tencere zeytinyağlı yaprak sarmasını tek tek ağzınıza tıkabilir mi? Peki ya, daha siz su böreğini yutmaya çalışırken diğer taraftan yaptığı mantıyı keserken 'acaba kaç tabak yedirsem' diye hayaller kurar mı? Hayır. Ama o yaptı. O damadı Kamuran için, kutsal kayınvalidelik görevini başarıyla yerine getirdi. O bir efsane, O tek silahı olan kepçesini korkusuzca kullanan bir mother-in-law...
"Sıkıldın mı yoksa orada? Büyüklerle olmak mı boğdu seni?"
"Gökyüzüne bakıyordum. Manzara çok güzel değil mi?" başımı omzuna yasladım, onaylar gibi öptü başımı. Uykum gelmesine rağmen, yummadım gözlerimi. Benim yanıma iyice sokuldu, beni böyle önemsemesi hoşuma gidiyordu. Bazen aklından çıktım sanıyordum, ama buna izin vermeden hemen yanımda beliriveriyordu.
"Günbatımlarını severim." sesi oldukça yumuşaktı. Beni saran kolları, nazikçe ovuyordu belimi. Başı, başımın üzerine yaslanmıştı. Omzundaki çukurdan başka bir yere yakışmıyordu başım, en çokta orayı seviyordum "Güneş gitmeden önce son kez insanlara gülümsüyor gibi. Ağır, ama güzel. Ardında bırakacağı gecenin ihtişamından bir parça çalıyor terk etmeden gökyüzünü."
"Her terkediş bu kadar hoş mu gözüküyor göze?"
"Sadece geri dönüşü olanlar" başım omzundayken, tam karşımızda yavaş yavaş görüntüsünü yitiren güneşe gülümsedim. Bizi selamlıyordu, aslında tam bir selamlama sayılamaz. Bir vedâydı "Yoksa, ay da biliyor güneşi olmadan kalmayacağını değerinin."
"Ya güneş aya aşıksa, bu yüzden o her geleceği vakit utanıpta kaçıyorsa? Belkide o yüzden kızarıyor böyle. O yüzden allaşıyor. Biz belkide o yüzden seviyoruz günbatımlarını, güneşin o utangaç hallerini. İçinde aşk olan her şey güzelleşiyor."
"Hemende hikayesini buluveriyor, bakın hele siz şuna..." Alaycı bir sesle döndü bana, utanıp gözlerimi kaçırdım "Ya, ben küçükken hep öyle olduğunu düşünüyordum ama. Şimdi bulmadım, ne zaman görsem gün batımı aklımdan hep bu geçerdi."
"Utangaç güneşine tutkun ay, âşkının neden kaçtığını anlayamadığından kederlenip karartıyor gökyüzünü demek... Herkesin acılarına ortak oluyor onun geri gelmesini beklerken." diye devam ettirdi beni. Gözlerimiz kızıllaşan ufuktaydı, oturduğumuz yerdeki çimen ve taze bahar kokusu doluyordu içime "Hiç gelemezler yüz yüze. Bu kovalamaca gider böylece... Bir sonu yok. Hiç kavuşamazlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All I Want | Cameron Dallas
FanfictionDudakları panzehirdi. Benimkilerse zehir. Ölümüne susamış gibi öperdi beni, kurtarmak isterdi her öpüşünde. Ama ben başından beri ölüyordum. Cam bunu göremiyordu.