♣3♣

69 12 6
                                    

Bazen bu hayattan beklentiniz çok fazla olabiliyor ama çevrenize dönüp baktığınızda hemen bu durumu toparlayıp adam akıllı beklentilerde bulunuyorsunuz ya da hiç beklentiniz olmuyor. Bu hayattan bir beklentim artık yoktu. Ailem vardı. Mükemmel bir aileye sahiptim,beni düşünen bir ikizim vardı her şey mükemmeldi. Ben dışında. Sıradanlığım ve elimdeki şeylerin kıymetini bilmiyor oluşum çoğu zaman beni bir çıkmaza soksada eninde sonunda anlıyordum doğrusunu. Bu benim sınavımdı. Öyleyse bu sınavı geçmek için elimden geleni yapmalıydım. Saçlarımı ellerimle güzelce toparladıktan sonra sıkı bir atkuyruğu yaptım. Okul kıyafetlerimi de giyerek oturma odasına indim. Bu sabah erkenden kalkıp işlerimi halletmiştim ailemle güzel bir kahvaltı yapmak istiyordum henüz onlarda uyanmadığı için bu planı harekete geçirdim. Buzdolabından kahvaltı için gerekli her şeyi aldıktan sonra işiye koyuldum ve yarım saat sonra sofra hazırdı. Bizimkileri uyandırmak için üst kata çıktığımda annem ve babamın uyanmış olduğunu görerek gülümsedim sıra şimdi Sıla'ya gelmişti. Kapısını tıklattığımda ses gelmeyince direk içeri girdim,ufak dürtme hareketlerime tepki vermediğinden komidinin üstündeki su dolu bardağı alıp kafasından aşağı boşalttım. Ani bir hareketle uyandığında sinirle gözlerini açıp yumdu. "Ne yapıyorsun Sadem?" Ellerimi hızlıca hareket ettirerek ona cevap vermeye çalıştım." Sadece kolay yoldan uyandırmak istedim." diyerek gülmeye başladım. Bana karşı saldırı hareketlerinden kaçınmak istercesine koşarak yanından ayrılıp tekrar hazırlamış olduğum sofraya döndüm. Sofrada yerini almış olan anneme ve babama gülümseyerek bende yanlarına oturdum. Tabağıma her şeyden fazla fazla doldurduğumda Sıla da aşağıya inmişti. Bana kötü kötü bakışlar atıyor olsada aslında kızmadığını biliyordum ama yinede ona kendimi affettirebilmek adına tabağına iki zeytin ile göz,bir peynir ile burun,iki salam ile yanak,patatesler ile de saç yapıp en sonda en en önemli olan bir domatesle gülücük yaptım. Yaptıklarıma bakıp sırıttı ve elleriyle saçlarını bozarcasına karıştırdı "Peki bakalım bu sefer seni affettim uyku katili" ben de gülümseyerek yemeğime döndüm. Mutfağı topladıktan sonra okul çantamı ve telefonumu alarak evden çıktım. Sıla yla farklı okullara gidiyorduk. Ben burslu olarak koleje gidiyorken o da devlet okuluna gidiyordu. Bu sene bursluluk sınavlarına giricekti umarım kazanırdı. Çantamdan kulaklığımı çıkararak en sevdiğim listemden bir tane seçtim. Bu listem tamamen mutluyken dinlediğim şarkılardan oluşuyordu. Evet kesinlikle her ruh halim için farklı listeler oluşturmuştum ve bundan çokta memnundum. Otobüs kartımı da cebimden çıkardıktan sonra otobüs durağında durdum. Şarkı dinlerken kendimi o kadar kaptırmıştım ki az kalsın gelmekte olan otobüsü kaçıracaktım. Hızlıca otobüse binerek sıkışık olan otobüste elimden geldiğince ilerlemeye çalıştım. Diğer duraklarda daha da beter olan otobüs yolculuğum sonunda son bulduğunda insanları ite kaka inebilmeyi başarmıştım. Okul bahçesine girdiğimde çok fazla kişinin olmamasıyla biraz daha rahatlamıştım,kalabalık ortamları sevmezdim. Kimsenin dikkatini çekmeden sınıfa gitmek istediğimde ayağım bir şeye takıldı ve yere düşmemle gözlerimi sıkıca kapadım. Etraftan kahkahaların duyulmasıyla bugünün sadece bir anlık beni mutlu ettiğini anlamış bulundum. Yerden sertçe kaldırıldığımda olacaklar için sessizce dualar etmeye başlamıştım. "Gözlerini aç seni cambaz" bu sözüne karşı gözlerimi iyice yumduğumda yakamdaki ellerin daha da sinirlendiğini anladım."Sana gözlerini aç dedim Cambaz." bu sefer açmazsam daha kötü şeylerin olucağını bildiğimde yavaşça gözlerimi araladım. Görüş açıma giren ela gözlerle daha da titremeye başladım. Yüzüne yayılan sırıtışla tekrar beni yere ittiğinde günlük rutinime başlamıştık."Dilan al ve götür şunu biraz aklı başına gelsin. Bugün biraz cesaretli gördüm Cambazı." sonra gözlerini bana çevirdi ve hafifça bana doğru çömeldi."Cesaretin bana sökmez bilmiyor musun Cambaz. Yoksa dilsiz mi demeliydim?" ona tepkisiz gözlerle bakmaya devam ettiğimde yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirip koridorda ilerledi. Ardından bağırmak istedim. Hergün yapmak istediğim gibi ama yapamadım. Kukları gelip beni sürükleye sürükleye kızlar tuvaletine getirdiğinde yine bir tepki veremiyordum. Aslında tepki gösterip bana yaptıkları şeye tepki gösterebilirdim ama bunu yaparsam bursumu kaybedebilirdim üstelik aileme söylenilecek her bir sözün bana bıçak gibi saplanma olasılığı ise ilk dediğim şeyden daha etkili bir engeldi. Bu yüzden her zaman olduğu gibi işlerini bitirip gitmelerini bekledim. Bir kaç tekme bir kaç saç çekme ve sayamadığım kadar hakaretten sonra makyajlarını yapıp tuvaletten çıktılar. Bende onlar çıkar çıkmaz saçlarımı düzeltip burnumdan akan kanı temizledim. Üstümü de düzelttikten sonra ordan ayrıldım. Bu olayı bilmeyen tek kişiler ailemdi. Hatta bu okuldaki öğretmenler olmak dahi herkes bunun farkındaydı ve hiçbiri bir yardım eli uzatmıyorlardı. Artık ağlamıyordum çünkü çok uzun zaman önce ağlamayı bırakmıştım. İlk zamanlarda çok fazla şaşkın ve korkmuştum bu yüzden geceleri uyumakta bile zorluklar çekip etrafta ölü gibi dolaşıyordum. Zamanlada buna alıştığım için artık ağlamanın bir fayda vermediğini ve bu yüzden sanki bu olan şeyler günlük spor şeklimmiş gibi düşünmeye çalışmıştım ve birazda başarılı olmuştum. Hızlıca derse geç kalmamak için koştura koştura sınıfa ulaştığımda çoktan derse hocanın girdiğini farkettim. Bugünün ilk dersi Edebiyattı ve Fatih hoca beni çok severdi bu yüzden kapıyı tıklatıp içeri girdim. Ufak bir baş eğip yerime geçtim. Bu benim dilimde özür dilemekti ve bu okulda anlayabildikleri tek şeydi. Hoca da bana hafifçe gülümseyerek dersini anlatmaya devam etti. En arka sırada oturuyordum. Gönül isterdi ki cam kenarı olsun ama maalesef ki orta bölmede ki en arka sırada oturuyordum. Herkesin yanında arkadaşları vardı ancak ben tek oturuyordum. Sebebini hepimiz biliyoruz elbette değil mi. İki saatlik dersin sonunda kitaplarımı ve defterlerimi toplayarak kantine inmeye karar verdim. Not defterimi ve kalemimi unutmadan tabiki. Kantine inmeden önce almak istediğim şeyleri kağıda hızlıca yazdım. Kantine indiğimde fazla bir kalabalık olmadığını farkettim. Bugün spor salonunda turnuvalar başlıyordu ve herkes onları izlemeye gitmiş olmalıydı. Kantinci ablaya hızlıca elimdeki not defterini uzatarak istediklerimi aldım. En köşedeki masalardan birine geçerek yemeğimi yerken kantini inletecek bir şekilde nerdeyse  tüm okulun öğrencileri tezahüratlarla kantine girdiler. Erkeklerin omuzlarında onu görmemle hemen yemeğimi toplayarak hızlıca kantinden sıvışmaya çalıştım ta ki Dilan beni farkedene kadar. "Hey Özgür senin cambaz kaçıyor sanırım" demesiyle herkesin kahkahalara boğulması bir olmuştu. Ne kadar yüzüne bakmak istemesemde merakıma yenik düşerek Özgüre baktım. Bakmaz olaydım. Yüzünde her zaman olduğu gibi iğrenç sırıtışıyla arkadaşlarının omuzundan indi ve yavaş adımlarla benim olduğum tarafa doğru yürüdü. Tam önümde durduğunda vücudumdaki titremeye engel olamamıştım.
Çenemden tutarak sertçe yukarı kaldırdı. Dişlerimin birbirine sertçe çarpmasıyla yüzümü buruşturdum."Gözlerime bak cambaz" ses tonunda lafını ikiletmek istemediğine dair bir uyarı hissederken gözlerimi gözlerine diktim.Ona baktığım her zaman bana karşı nefretini seziyordum. Anlamadığım o kadar şey vardı ki bi insan neden birine durup dururken kin ve nefret beslerdi. Ben ona ne yaptım da bu nefrete mağruz kalıyordum. Bir insan dilsiz diye nefreti haketmeli mi. Bu benim elimde değildi ki. "Benden korkmana bayılıyorum Cambaz.  Yüzünü görmek ne kadar midemi bulandırsada seni çiğnediğim her an midem yüzünü görmezden geliyor."bu dediklerine sustum. Zaten ne yapabilirdim ki. Konuşup konuşup susar diyerekten ona bakmaya devam ettim. "Dilan şunu erzak odasına kilitle,birazdan bende gelirim"gözlerimdeki şaşkınlık ve tedirginlik tüm vücuduma yansırken o bu halime keyifle sırıttı. Sonrası da zaten Dilan ve yandakçılarının beni erzak odasına zorla kitlemesiyle son buldu.

Beş dakikadır bulunduğum ortamda iyice sıkılmaya başlıyorken sonunda kapının açıldığına dair anahtar sesini duyduğumda içimde hem panik hem de rahatlama hissi oluştu. İkisi bir arada nasıl oluştu derseniz. Bunun cevabı kilit. İçeri girene bakmak için kafamı çevirdiğimde gelen kişiyi görmemle o farketmeden gözlerimi devirdim. "Gözün yollarda mı kaldı Cambaz" alaylı ifadesiyle bana sataştığında cebimde olduğunu farkettiğim not defteriyle kalemimi çıkardım. Rastgele bir sayfa açarak "ya ne demezsin." yazarak ona uzattım. İlk ten elimdekilere bir süre baktı sonra ise not defterine alarak yazdığımı okudu. Şaşırdığını biliyordum her ne kadar bunu dışarı vurmasada. Aslında onu sandığından da iyi tanıyordum. Yüzüne alaylı ifadesini tekrar takınarak "Cambazımız artık konuşmaya karar vermiş galiba"diyerek gülümsedi. o anlık tedirginlik ten mi bilmiyorum bende gülümsedim.Gözleri yüzünde dolaştı ve bir anda gülen yüz ifadesi sertleşti.O anın panikliyle ellerimle "özür dilerim gerçekten her sana ne yaptığımı bilmesemde dilsiz olduğum için özür dilerim" ellerimle ne saçmaladığımı düşünüyor olmalı ki  kaşları çatıldı."Benimle dalga mı geçiyorsun Cambaz. Ne diyosan adam akıllı söyle"şaka yapıyor olmalıydı. Gerçi benimde yaptığım şey saçmaydı. Sırf dilsizim diye benimle uğraşan birinin işaret dilini biliyor olması anormal olurdu. Ondan beklemeyeceğim bir hareket yaparak çömelerek yanıma oturdu. Gerçi yanıma demek çok abartılı olurdu en az bir 10 cm vardı aramızda. Yanıma oturmayı bile iğrenç görmüş olmalıydı. Not defterini yerden  alarak"hiç bir şey demedim üzgünüm" yazdım ve ona uzattım. Defteri eline alma tenezzülünde bile bulunmayarak gözünü dikmiş olduğu duvara bakarak dudaklarını araladı."Sana bir şey yaptığın için bulaşmıyorum Cambaz. Sadece fazla zayıfsın. Zayıf insanlardan nefret ederim. Üstelik özür dileyen insanlardan da.Söylediklerime karşılık cevap verecek bir dilinin dahi olmaması sana nefret beslemem için gayet geçerli bir neden. Sen bir Cambazsın. Kendi ipinin üzerinde dahi yürüyemiyen bir Cambaz."
Şaşırmam gereken sarfettiği sözler olmalıydı ancak ben henüz beni nasıl anladığı kısmıyla ilgileniyordum. Özgür işaret dili mi biliyordu yani.

Duyulan Geniş ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin