Yaptığım hatanın farkına varmam geç sürdü. Fakat en kısa sürede Harry'yi geri alacaktım. Kararlıydım.
Ama tuhaf adamın elimde hiçbir bilgisi yoktu. Ne adını biliyordum ne de nereye gittiğini. Onu bulmak için en iyi yolun sosyal medya olduğunu düşündüm ve Harry ile adamın resmini bilgisayar üzerinden çizip ilan verdim.
"Kayıp Çocuk Aranıyor"
Bulunduğum sokaktaki tüm evlere resimdekileri gösterip sormaya başladım. Etraftaki herkese onları soruyor tüm duvarlara ilanlar asıyordum. Sosyal medyadan herkes mesaj atıp tuhaf adama benzeyen başka bir adamın fotoğrafını atıyordu. İlk başta çok sevinmiştim fakat attıkları fotoğraftaki kişi seneler önce ölmüş birine aitti. Dalga geçiyor olmalıydılar. Aman ne komik!
Harry'yi aramam yaklaşık bir kaç gün sürdü. Fakat bir türlü hiçbir bilgiye ulaşamıyordum. Bu durumu polislere de anlatıyordum fakat kaçırılan kişinin bir çocuk olmadığını söyleyip bana yardım etmediler. Bir de alay edercesine kendi kaçmıştır diyorlardı. Lanet pislikler!
Başkentin her yerine haber ulaşmıştı fakat geri dönen olmadı. Bir hafta dolmak üzereydi. Artık umudumu yitirmeye başlıyordum. Belki de o tuhaf adam çoktan Harry'ye zarar vermişti. Ya da onu bir yere kilitlemişti. Nerde olduğunu bilmemenin çaresizliğini ilk o an hissettim. Acaba iyi miydi? Yine gözleri sarı olduğu için hastalanıyor muydu? Acıkıyor ya da susuyor muydu? Onu verdiğim için bana kızgın olmalıydı. Beni bir daha affetmemesinden çok korkuyordum.
Ama pes etmemeliydim! Onu bulacağım! Bulmalıyım...Bulmam gerek...Çünkü o benim sahip olduğum tek ailem...
###
Bir sonraki haftanın üçüncü günü yine ilanları asmak için farklı semtleri dolanıyordum. O sırada çok popüler bir kafe gördüm. Belki buradakiler görmüştür umuduyla içeri girdim.
Büyük bir kafeydi. Duvarları mavi boyalıydı ve pastel tonlarında aksesuar ve mobilyaları vardı. Görünüş olarak oldukça şirin bir kafeydi. Hemen müşterilerine tek tek resimdekileri sordum. Hiçbiri tanımıyordu. Bir de yetmezmiş gibi mekanın sahibi beni azarlayıp dışarı çıkarttı. Neymiş? Müşterileri rahatsız ediyormuşum. Çok da umrumda!
Kafenin kapısının önünde sinirle bağırmaya başladım.
-Çok da umrumda! Berbat bir yer burası zaten! Ölürüm de gelmem buraya! Ne haliniz varsa görün!
Bağırınca içimdekileri biraz olsun dökebilmiş olmanın rahatlığıyla derin nefes aldım.
-Pekala. Devam diyoruz. Pes etmek yok. Onu bulacağım, diyerek kendimi motive etmeye çalışıyordum. Hiçbir şey için bu kadar istekli olmamıştım daha önce. Tam kafenin ordan uzaklaşacakken birinin bana ismimle seslendiğini duydum.
-Hana? Sen misin?
Arkamı döndüğümde benimle aynı yaşta görünen küt siyah saçlı bir kız şaşkınlıkla bana bakıyordu fakat tanımıyordum.
-Sen... kimsin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
RomanceKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -