Üzerinde tıpkı diğerlerininki gibi bir önlük vardı ve camdan, büyük deney gözlüklerini takıyordu. Beni görünce sevinmemişe benziyordu. Bir müddet sadece birbirimizle bakıştık. Rachel yanımdayken ona birşey söyleyemiyordum. Sonuçta aramızdaki münasebeti bilmiyordu. Rachel tam ağzını açıp konuşacakken ben söze girdim.
-Harry'yi bana ver!
Şaşkın bir şekilde bana bakıp
-Bu konuda anlaştığımızı düşünüyordum. Onu geri alman artık mümkün değil, dedi. Sonrada ekledi.
-O bana ait biliyorsun. Anlaşmayı bozmamanı tavsiye ederim. Bu ikimiz içinde daha iyi olur Hana sshi.
Sinirle bağırdım.
-Hayır o benim. Onu senden almak için her şeyi yapacağım!
Sahte bir kahkaha attı.
-Sen ciddi misin? Onu almak için sana verdiğim parayı dahi ödeyemezsin.
-Hayır! Elimden gelen her şeyi yapacağım!, dedikten sonra Harry'nin bulunduğu camdan odaya doğru seslendim.
-Harry! Seni almaya geldim! Harry!
Etraftaki insanlar sinirle bağırmamdan dolayı beni deli sanıyor olmalıydılar. Birkaç görevli gelip kollarımdan tuttu ve beni oradan uzaklaştırmaya çalıştılar. Bense hala bağırmaya devam ediyordum.
-Harry! Seni almaya geldim! Çok üzgünüm! Seni bırakmamalıydım!
Harry'nin, söyledigim şeyleri duyduğuna emindim. Sürekli bana bakıyordu fakat hiç tepki vermiyordu. Neden onu almaya geldiğime sevinmedi? Belki de bana çok kızgındı. Benden nefret ediyor bile olabilirdi. Ama ne olursa olsun ona kendimi affettirecektim. Onu geri kazanmak istiyordum.
Ben koridorda deli gibi bağırırken Herry birden yere düştü. Sanırım bayılmıştı.
-Harry!
Edward da bunu fark etmişti ve hemen yanına koşup onu yerden kaldırdı. Yatağa yatırdı. Sonra da cam duvarların perdelerini kapattı. Görevliler beni ve Rachel'i oradan uzaklaştırdılar.
Binadan çıktığımızda önüme gelen herkese sinirle sövüyordum. Çok sinirliydim ve ağlayabilirim diye çok korktum. Rachel beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Sonrada merakla karışık şaşkınlık içerisinde sordu.
-Çocuk dediğin bu mu? Bahsettiğin kişi kocaman bir adamdı. Aradığın kişinin o olduğuna emin misin?
-Ah! Şey...Aslında biraz büyümüş de...
-Büyümüş mü? Biraz mı? Her neyse onu nasıl kurtarıcaksın peki? Vermeyi düşünmüyor gibi.
-Ne olursa olsun onu alacağım! Peki profesörün nasıl bir konu üzerinde deney yaptığını biliyor musun?
-Şey...Aslında sıradan şeyler. Ama son zamanlarda büyük bir proje üzerinde çalıştığını duydum. Söylenenlere göre oldukça önemli bir deneymiş fakat deneyin ne olduğunu kimse bilmiyor.
-Peki bu konu hakkında hiçbir fikrin var mı?
-Hayır ama profesör kendisine öğrenci edinmeyi çok sever. Bazıları onun kendisine göre insanlar yaratacığını söylüyor fakat ben buna inanmıyorum. Sonuçta hiçbir insanı zorla kendine köle edemezsin.
Köle mi? Demek bu tuhaf adam insanları kendisine köle yapmaya çalışıyor. Harry de onlardan biri miydi yoksa? Sanırım yavaş yavaş adamın niyetini anlamaya başlıyordum. Sonuçta Harry normal bir insan değildi, özel yetenekleri vardı ve bunu kullanmak isteyen insanlar da mutlaka olacaktı. Profesör onun yeteneklerini bilen başka bir kişiydi. Onu neden bu kadar ısrarla almak istemesini şimdi anlıyordum. Fakat anlamadığım bir şey vardı. Harry'nin gözleri sarıyken neden yine de onu almak istiyordu? Mavi gözleri yokken yeteneklerinin işe yaramayacağını o da biliyordu.
Nedeni ne olursa olsun Herry'yi ona bırakamazdım. Bir plan yapıp onu oradan kaçırmalıydım. Rachel'e bu fikrimi söyledim ve şaşkınlıkla
-Sen ciddi misin? Peki bunu nasıl yapmayı düşünüyorsun?, diye sordu. Aslında planım çok basitti.
-Gideceğiz ve onu kaçıracağız.
###
Olayın ardından çok geçmeden binaya iki tane doktor kılıklı kadın girdi ve yüzleri maskeliydi. Tıpkı burada çalışan bilim kadınlarına benziyorlardı. Evet. O ben ve Racheldik. Sakin adımlarla şüphe uyandırmayacak bir şekilde koridorda rahatça yürümeye başladık. Planımız şimdilik tıkırındaydı. Profesörü uzaktan görebiliyordum. Camdan olan odanın yakınındaydı. Odanın perdeleri hala kapalıydı. Ben oraya nasıl gireceğimizi düşünürken Rachel'in yanımda olmadığını fark ettim. Hemen orada bulunan dolaplardan bir tanesinin arkasına saklandım. Ve çok geçmeden Rachel'i profesörün yanında gördüm. İşleri daha da berbat bir hale getirecek diye korkarken birden elinde bir anahtarla çıkageldi.
Yüzü gülüyordu.
-Bu konuda çok iyiyimdir, dedi sevinçle.
Şaşkınlıkla ona bakıyordum.
-Sen... O anahtarı almayı nasıl başardın?
-Profesörün haberi bile yok. Arkasından geçiyormuş gibi yaparak anahtarı cebinden aldım.
-Vay be! Cidden yetenekli olmalısın, dedim gülerek.
-Hadi yapalım şu işi!, dedi büyük bir hırsla. Sanırım o benden daha çok istiyordu.
Sebepsizce güldüm.
-Neden bu kadar isteklisin?, diye sormaktan kendimi alamadım.
Gözünü profesörden ayırmadan cevap verdi.
-Macerayı severim de.
Bir süre profesörün camekandan uzaklaşmasını bekledik. Yaklaşık 10 dakika sonra Harry'nin bulunduğu odaya doğru yaklaştık. Kimseye belli etmemeye çalışarak kapıyı açtık.
İçeri girmeden önce Rachel bana dışarıda bekleyeceğini söyledi.
Odaya girdiğim de oldukça sessizdi. Ses geçirmez özelliği vardı sanırım. İçerde yoğun bir ilaç kokusu karşılamıştı beni.Heryer beyazdı ve Harry'nin ayaklarında galoşlar vardı. Hastane kıyafetleri benzer bir kıyafet giymişti fakat üstü yoktu. Onu en son gördüğümden beri baya büyümüştü. Vücudu iyi görünüyordu. Sanırım özel yeteneğinden dolayı mükemmel bir vücudu vardı. Etkilenmemek imkansızdı doğrusu.
Yatakta öylece yatıyordu. Gözleri kapalıydı ve yüzü solgundu. Ne yapmalıydım? Önce özür mü dilemeliydim yoksa iyi misin diye mi sormalıydım. Belki de ilk o konuşmalıydı. Of bilmiyorum. Kafam çok karışıktı. Onu görünce heyecanlanmıştım ve nedensiz bir şekilde onu izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
RomanceKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -