my chemical romance

172 17 14
                                    

3 yıl. Onu görmeyeli 3 yıl oluyordu ve bilirsiniz, onu düşünmek bile hala kalbimi hızlandırıyordu. Onun kokusuna benzeyen bir kokuyu duymak hala beni mutlu ediyordu. Ona benzer birini görünce hala nefesim kesiliyordu.

Annem sonunda iyileşmişti ve bu yüzden eve geri dönecektik. Bu 3 yıllık süre boyunca evime daha önce birkaç kez gidip temizletmiştim, onun dışında bizimkiler ile görüşmüştüm. Gerard dışında hepsi bana sürpriz ziyaretler yapmıştı. Michael saç stilini değiştirip manyak yakışıklı bir çocuk olmuş ve hepsi harika üniversiteler kazanmışlardı. Ruby adını söyleyemediğim bir bölümü kazanmıştı ve bir yıl sınıfta kalsa bile gayet güzel devam ediyordu. Ben annemin hastane masrafları için çalışıyordum ve burada bir üniversitedeydim. Sonunda istediğim olmuştu: Ait olduğum yerde, ait olduğum üniversiteye başlayacaktım. Naklimi aldırmıştım.

Onu görmeyi ve yeniden hissetmeyi o kadar çok istiyordum ki... Üzerimde Gerard'ın tişörtü ve ceketi vardı. Üstelik onun bana verdiği bilekliği takıyordum. Ceketi ne zaman aldığımı merak ederseniz eğer: O mükemmel gecenin sabahında uyandığımda Gerard'ın yanında yatıyordum. İkimiz de çıplak sayılırdık ve ben onun uyanmasını istemiyordum. Hızla giyindim ve dolabından onun ceketini aldım. Şu bizde kaldığı zaman bırakamadığım ceketi. Dudaklarına bir öpücük kondurdum, bileğine onun için yaptığım #1 Kimyager bilekliğini taktım ve hala tamamı aklımda olan notu yazdım; 'Seni sonsuza dek seveceğim Gerard Arthur Way. Dün gece ile ilgili her şey o kadar aklımda ki unutmam mümkün değil. Bilekliği senin için yaptım, umarım seversin. Ceketini çalmış bulunmaktayım affet beni sevgilim.' Ve daha sonra o bana açık açık beni bir daha görürse asla gitmeme izin vermeyeceğini, bu yüzden karşısına çıkmamam gerektiğini söyleyen bir mesaj attı. Haftalar boyu ağladım. Bu süre içerisinde bateri kursuna gitmek gibi bir karar aldım. Gruplarında bir baterist eksikti sonuçta. Kaçırdığım her doğum günü için ona hediye aldım.

"Nereye gidiyorsun?" Annem kolumu güçsüzce tuttu ve beni inceledi. "Seni kabul edecek mi?" Ah, dejavu.

"Umarım anne, umarım." Yanağımı öptü. Evden dışarı çıkınca yüzüme bir gülümseme yerleşti. Telefonumu çıkartıp Ruby'yi aradım.

"Öldüğünü sanmıştım," dedi gülerken.

"Henüz ölmedim ama öleceğim."

"Sorun nedir?" Kapısının önüne yaklaştığımda ağzımla sinyal gidiyormuş gibi sesler çıkardım ve telefonu kapadım. Zili çalıp açmasını bekledim. Kapıyı açtığında o kadar şaşırmıştı ki çığlık atıp bana sarıldı.

"Sürpriz!" Çığlık atıp ağlayarak birbirimize sarılıyorduk.

"Aman Tanrım! Seni burada görmek harika! Ne kadar kalacaksın?" Düşünüyormuş gibi yaptım.

"GERI TAŞINDIK!" Çığlık atmaya başladı. Deliler gibi ağlıyorduk. Beni içeri soktu ve giyinip geleceğini söyledi. On dakika içinde hazır olması beni şaşırttı.

"Nereye gideceğiz?"

"Klasik mekana. Ona küçük bir sürprizim var."

"Uu, kulağı eğlenceli geliyor."

Burayı o kadar çok özlemiştim ki kelimeler yetmezdi. Tüm geçmişim buradayken ben ait olmadığım bir yerde 3 yıla yakın bir süre kalmıştım. Annem birkaç kez ölümden söz ettiği ona bağırmıştım: 'Anne, benimle şaka yapıyor olmalısın! Sırf sen iyileş diye hayatım boyunca sahip olabileceğim en iyi arkadaşları ve evlenmek istediğim çocuğu bıraktım! Burada, bu lanet olası yerde bu şekilde olmaktan mutlu olduğumu mu sanıyorsun?!'. Bana sarılmıştı ve Gerard ile ayrılmak zorunda kaldığımız için benden özür dilemişti. Onları arkamda bırakıp başka bir yere annemin sağlığı için gitmişken annemin yaptığı bu bencilce davranış beni o kadar sinirlendiriyordu ki!

croquet & chemistry // gerard arthur wayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin