8. BÖLÜM: "SIR"

6.3K 772 428
                                    

Medya: Chopin- Spring Waltz

"Aslında bakarsan etrafındaki çoğu insan kimsesiz ve terk edilmiş. Sen her ilkbaharda çiçeklerle bezenen ağaçların, her sonbaharda acımasızca terk edilmediğini mi sanıyorsun? İnsanoğlu bile o çok sevdiği fani dünyayı terk edecek, bu dünyaya alışman için her şeyi öğrendiğin, zamanında onun rahminde can bulduğun anneni de terk edeceksin. Aslında bakarsan herkes acımasızca tıpkı bir döngü gibi birbirlerini terk ediyorlar. Sen anneni terk ediyorsun, annen de kendi annesini, çiçekler ağaçları, ilkbahar ise çiçekleri... Ama ben seni hiçbir zaman terk etmeyeceğim Çiğsel."

Mert'in cümlelerini duymamazlıktan gelerek yemek masasına simetrik bir biçimde dizilmiş yemekleri kendi tabağıma doldurdum. O ise masanın diğer ucundan elindeki çatalı masaya hafifçe vurarak boş tabağına odaklanmıştı. Aysima'nın mama sandalyesini yanıma yavaşça çekerek mama tabağını yavaş yavaş yedirmeye başladım. Yemek masasındaki sessizliği bozan Aysima'nın gülücükleri ve anlaşılmaz sözcükleriydi.

"Duvarla mı konuşuyorum? Cevap ver!" diye kızarak elindeki çatalı yere hınçla fırlattı.

Çatalın yere düşmesi ile birlikte mama sandalyesinde oturan Aysima birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

"Çocuğu korkutuyorsun, sakin ol Mert." diyerek Aysima'yı az önce bizi kapıda karşılayan beyaz saçlı kadına teslim ettim. Kadının salondan çıktığından emin olduğumda gözlerimi karşımda sinirden deli divaneye dönmüş olan Mert'e çevirdim.

"Neden cevap vermiyorsun? Seni terk edeceğimi mi düşünüyorsun? Neden cümlelerimi duymamazlıktan geldin Çiğsel? Bu evde ben yokmuşum gibi davranamazsın. Sana söylediklerim yanlış da olsa mutlaka bir fikrin olsun. Sessiz kalma." diyerek sağ elini yumruk yaparak sıktı. Ve ardından içindeki yok sayılmışlık hissinin ağırlığı ile yere doğru çömelerek başını ellerinin arasına aldı.

Titrek dudaklarımın arasından zoraki çıkan "Senden korkuyorum..." lafımdan sonra az sonra duvara yaslayıp sıkacağı boynumu düşündükçe söylediğime pişman olup lafımı geri almaya çalışıyorum.

"Senden korkuyorum dediysem de sakın yanlış anlama. Şey yüzünden korkuyorum hastalığının ikimize hatta Aysima'ya zarar vermesinden korkuyorum."

Ellerinin arasında sıktığı başını bir an bırakarak kanlanmış gözleriyle yüzüme doğru baktı.

"Ağladın mı sen?" dedim ve yanına doğru giderek yere çömeldim, tıpkı onun gibi.

"Hayır." diyerek başını sağa-sola salladı. Sanki boğazında koca bir yumruk varmış gibi konuşmasına devam etti: "Benden korkuyorsun, herkes gibi... Evet, sana zarar verdim ama isteyerek yapmadım yemin ederim ki. Aysima benim, bizim bebeğimiz . Ona zarar vereceğimi nasıl düşünürsün Çiğsel? Bu dünyada herkesi ve hatta seni de öldürebilirim ama bir bebeğe zarar verecek kadar şizofren değilim." diyerek dişlerini sıkarak boğazında birikmiş olan cümlelerini yuttu.

"Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Sana zarar vermemi istemiyorsan dediklerimi yap. Zorluk çıkarma. Haydi sofranın başına."

Çömeldiğim yerden dizlerimi tutarak kalktım. Söylediklerine kafamı hafifçe bir aşağı bir yukarı sallayarak onay verdim. Az önce kalktığım sandalyeye oturdum ve hiçbir şey olmamış gibi tabağıma doldurduğum zeytinyağlı enginarı, semiz otlu yoğurtu ve fırında greyfurt tatlısını yemeye başladım. Aslında ben daha çok et türü yemekleri ve bol çikolatalı pastaları yemeyi severdim ama Mert sağlıklı beslenmeye daima özen gösterirdi. Bu evde yaşıyorsam onun kurallarına uymak zorundaydım...

PARANOYAK (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin