Bölüm - 3

36 3 0
                                    

  Bora yeniden gözlerini açtığında garip bir şekilde kendini terk edilmiş evde tek başına bulur. Evdeki sessizlik tüyler ürpertici derecededir. Bu sessizliği ise bir anda açılan tüplü bir televizyon bozar. Bora ayağa kalkmaya çalışır ancak başındaki ağrı buna izin vermez. Bora yinede ayağa kalkmaya zorlar kendini ve oturur vaziyete gelince televizyona doğru çevirir kafasını. Televizyonda tımarhanedeki bir patlama yüzünden 'Tarık Lehim' adında bir şizofrenin kaçtığı haberini görür. Başı dönmeye ve ağrısının şiddetlenmeye başladığını hisseder. Etrafına bakar ve etrafında duran 6 şişe birayı görür. Kafasını düz tutamaz hale gelir. Bora baş dönmesinden yere düşer ve kafasını beton, soğuk ve tozlu zemine çarparak tekrar bayılır.

  Bora bir anda terler içerisinde evinde kendi yatağında bulur kendini. Korkmuş ve şaşkın halde etrafına bakmak için yerinde doğrulur. Hemen yanında bekleyen ve uyuya kalmış olan annesini görür ve seslenir :

"Anne? Anne ne işin var senin burada?"

  Derya hanım duyduğu sesle aniden uyanır ve Bora'ya bakar. Bora'nın yanına yaklaşır ve kafasını okşayarak :

"Oğlum. Sen iyi misin? Seni Hasan yerde baygın halde bulmuş ve kafan yarılmış."

  Bora elini anlına uzatarak devam eder :

"Evet ya kafamı çarptım. O darbe yüzünden bayılmış olmalıyım."

"Bora. Oğlum. Bizim bilmediğimiz bir şey mi var? Yani bizden bir şey saklamıyorsun değil mi?."

Bora, Derya hanımın haklı olduğunu sakladığını Derya hanım bilmemeliydi. Bu yüzden normalmiş gibi davranaraktan konuşmaya devam etti :

"Ne olabilir ki anne? Bir şey yok işte."

"Neyse tamam o zaman ben mutfağa iniyorum yemek hazırlamam gerek. Hazır olunca gelirsin sofraya."

  Bora kafasını evet anlamında sallayarak yatağa yeniden yattı. Kafasındaki sorulara cevap bulamıyordu. Çünkü gördüğü rüya gerçek gibiydi. Tekrar uyusa aynı rüyayı görür müydü diye düşünmekten kendini alıkoyamıyordu Bora. Uyumak istedi. Kafasını koyduğu yastıkta kafasını sağa çevirdi, gözlerini kapattı ve uykuya daldı.

  Bora gözlerini tekrar açtığında aynı evdeydi. Etraf çok sessizdi. Evde tek başına olduğunu sanıyordu. Bu sefer başı da ağrımıyordu. Ayağa kalktı ve halen çalışmakta olan televizyonun karşısına geçmek için yürümeye başladı. Yürüdüğü yerde toz kalkıyordu. Etraf nemsiz ve o kadar tozluydu ki nefes almakta zorlanıyordu. Yavaş ve ağır adımlarla televizyona doğru ilerledi. Televizyonun tam önünde kan göleti oluşmuştu adeta ve göletin üstünde de kanlı bir bıçak. Televizyon sinyali çekmediği için cızırtılı bir görüntü ve ses vardı. Televizyona yaklaştığında arkasındaki kapısı aralık olan ve kapı altından kanlar akan odadan bıçak bileme sesi geldi. Bora korkudan ne yapacağını şaşırarak aniden arkasını döndü ve bi hamlede eğilip yerdeki bıçağı aldı. Kapıya pür dikkat bakıyordu ve bir yandan da geri adım atıyordu. Birkaç saniyelik sessizli yerini ayak seslerine bıraktı. Odada ki adam kapıya doğru yaklaşıyordu. Odada ki adam kapı kulubunu tutup yavaşça kapıyı açacakken Bora geri adım attığı sırada televizyonu düşürüyor ve televizyon patlıyor. Büyük bir gürültü oluşuyor ve bu sesin kaynağına çok yakın olduğu için Bora kulaklarında bir çınlama duyuyordu. Odada ki adama baktı Bora ancak adam ses ile beraber kaybolmuştu. Boranın kulaklarındaki çınlama başının dönmesine sebep olmuştu. Arkasında yanan televizyonu söndürmek için bir yol düşündü Bora. Mutfak tezgahına koştu. Tezgah üzerindeki henüz açılmamış içki şişesini aldı ve televizyonun üzerine fırlattı. Ancak alkol'ün yanıcı olduğunu hesaba katmadı. Alev daha da şiddetlenmişti. Kapıya koştu Bora kaçmalıydı. Kapıyı açmak için girişimde bulundu ancak kapı kilitliydi. Daha çok korkmaya başlamıştı.

  Tekrar mutfağa koştu ve su tarzı bir şeyler aradı. Bir süre mutfakta boş boş gezindikten sonra içeriden gelen alev sesleriyle bir yandan korkup bir yandan ise aramaya daha hızlanarak devam ediyordu. En son buzdolabına bir kez daha bakmak için dolabın kapağını açtı. Dolabın kapağını hızlıca açınca alt raflarda göremediği bir su şişesi düştü yere. İşine pek yaramayacağını bilsede bir ümitle alıp koşarak ateşin üzerine döktü. Ateş azaldı ancak sönmedi hala şiddetli ve hala yanıyordu. Bora ne yapacağını düşünürken ateşin arkasında kalan camı gördü. Cama çıkıp yardım isteyecekti eğer geç olmazsa kurtulabilirdi diye düşünmüştü Bora. Ancak cama ulaşmak için tek yol ateşin içinden atlamaktı.

  Bora bir süre cesaretini topladı. Ateş her geçen dakika daha da hızlanıyor ve şiddetleniyordu. Geç olmadan atlaması gerektiğini düşündü. Bir anlık cesaret geldi ve gerilerek koşmaya başladı. Ateşe yaklaşırken her attığı adımda kalp atışları hızlanıyordu. Artık Gözlerini kapatmıştı ve sağ omuzunu ateşe dönerek hızla atladı ateşin içinden Bora. Fazla hızlı koştuğu için camı kırarak 2. kattan aşşağı düştü. Betonun üzerine sert bir iniş yaptı. Yere düştüğü sırada kafasını tekrar çarpmıştı. 

  Gözlerini tekrar açtığında sedyede yatarken buldu kendini. Hastahane'nin ışıkları hızla gözleri önünden geçiyordu. Koluna bakmak için kafasını çevirdi ve yorganı hafifçe kaldırdı. Arkadan gelen "Hasta kendine geldi.", "Doktor Yok mu? Durumu ciddi.", "Nabız yerinde nefes alıyor iyi gibi." tarzından seslere aldırış etmeden koluna baktı. Kolunu sarmışlardı ve Bora kolunun acısından baş dönmesini dahi unutmuştu. Hafifçe inledikten sonra doktorlara "Neden buradayım?" sorusunu sormuştu Bora. Doktorlar ona aldırış etmeden koşarak sedyeyi ittiriyorlardı. Bora'nın başı yeniden dönmeye başlamıştı ve kafasındaki garip ve anlam veremediği sesler yüzünden ağrımaya da başlamıştı. Derin bir nefes alarak kafasını sedyedeki sert yastığa dayadı ve gözlerini kapattı. Artık neler olduğunu anlayamıyordu. Çünkü eğer bir rüya gördüyse uyandığında rüya bitmiş oluyordu fakat gördüğü doktorlar, gördüğü duvarlar ve hastahane şehrindeki hastahanelerden değildi. Ya hala rüya görüyordu yada gerçek hayattaydı veya rüyada bir rüya daha görüyordu. Kafası karışmıştı. Bunları düşünürken tekrar bir uykuya daldı.

Tatlı RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin