Evet kabul ediyorum. Akıllı birinin yapmacağı şey benim yaptığım. Kaç kişi ömrünü o koca tıp kitaplarıyla, kadavralarla, sınavlarla çürütüp en verimli döneminde istifa etmeyi seçer ki? Ben yapıyorum. Ama inanıyorum ki hayallerimi takip etmek beni daha çok mutlu edecek. Hem yolda bir yerde fenalaşan birini görürsem 'açılın, ben doktorum!' repliğini de kullanabileceğim daha ne olsun.
Kader ile hastaneden içeri girdiğim gibi onu bırakıp baş hekimin odasına doğru ilerlemeye başladım. Ama üzerimde ki o rahatlık yavaş yavaş benden uzaklaşıp yerini strese bırakmaya başlamıştı. Şu an ki halimden fazlasıyla mutluydum ama yine de onca yılın bir kalemde silinmesi bu kadar basit olabilir miydi? Baş hekimin kapısına geldiğimde içeri direk girmeme engel oldu bu düşünceler. Ne kadar doğruydu yaptığım?
"Güzel doktorumuz cani hocasından kaçıp mankenliğe mi başladı yoksa?"
Kafamı çevirdiğimde Kader Hoca'nın sempatik hastası Serkan Bey ile karşılaştım. Adamın yüzü bembeyaz olsada o yakışıklı gülümsemesi yüzünde kusursuz duruyordu.
"Merhaba Serkan Bey. Görüşmeyeli nasıl oldunuz?"
"Ah çok kibarsın. Her zaman ki gibi çok yakışıklıyım işte ne olsun. Hemşireler, doktorlar hep peşimdeler. Ama oyumu sana kullanıyorum, hadi bir kahve içelim. Mesai saatinde gibi görünmüyorsun."
"Şey ben.."derken gözüm baş hekimin kapısına kaydı.
"Bir kahve güzel olacak sanırım."
Serkan Bey koluna girmemi bekleyerek kolunu uzattığında bir an bocalasam da şu an doktor değildim. Yani bunu yapmamda bir sakınca olamazdı.
Hastanenin bahçesinde ki kafede oturmuş kahvelerimizin gelmesini beklerken ortamda sessizlik hakimdi. Serkan Bey mi ne yapıyordu? Nerde güzel birini görse gülümseyip göz kırpıyordu. Hatta en son adamın biri boğazına yapıştı da tiki var diyip kandırdım.
"Sevgiliniz yok sanırım?"diye dayanamayarak sordum. Adam aşırı yakışıklı arakadaşım. Heba oluyor buralarda.
"Karım var. Yani vardı. Ayrıldık."
"Ben, şey üzgünüm. Size hatırlatmak istemezdim. Yanınıza gelmediğine göre pek hoş olmasa gerek ayrılığınız. Gerçi yine de ne olursa olsun yanınızda olması gerekir."dediğim gibi elimle ağzımı kapattım. O ise benim yakınmama ve yaptığım harekete kahkaha atmakla yetindi.
"Yavru kurdum çok katlandı bana. Neyse boşver onu. Senin neyin var? Ne zamandır yoksun ortalıkta."
"İstifa ettim. Yani ediyorum. Sizinle gelmeseydim istifamı vermiş olurdum büyük ihtimalle."
"Pek öyle görünmüyordu. Kalakalmıştın orda."
"Aslında şu an çok mutluyum ama ya pişman olursam? Sevdiğim işe ilk adımımı bile attım."
"Olabilirsin. Ama sen her zaman bir doktor olarak kalacaksın. Sevdiğin iş bu değil de başka bir şeyse onu yap. Hayat kurallara bağlı kalmak için fazla kısa. Yüzünü güldüren neyse onu yap."
"Teşekkürler. Gerçekten yaptığım seyin doğruluğunu bir başkasından duymak çok iyi geldi. Ailem sanki bana destek olmak zorundaymış gibi hissediyordum."
"Ee şu sevdiğin iş neymiş bakalım?"
"Imm şey ben çocukluğumdan beri böyle takılar, süslemeler, küçük küçük hediye kutuları yapardım. Büyüdükçe uzaklaştım tabi tıp fakültesi falan derken. Ama artık bir dükkanım bile var."diye oturduğum yerde doğrulup anlatmaya başladım.
"Bir gün bi sevgilin olursa hediyelerini ben hazırlarım. Hatta sen müsait bir ara gel belki aşka gelirsin de kısmetin açılır."
"Sen gidip istifa etsene? Şu heyecana bak. Git ve yapmak istediğin işi yap. Ayrıca sevgililer günü için bana üç hediye kutusu hazırlarsın." Diyip kahkahayı bastı.
"Günün birinde hayatına senden daha kıymetli bir kadın girerse hediyesini ben hazırlayacağım, söz."
"Ya o kadın çoktan ellerimden kayıp gitmişse?"diye sordu uzaklara bakarak. O deli dolu adam durgunlaşmıştı birden. Çocuk gibi dudak bükmüştü. Hastalığı ileri boyutta olsa da kendisine bir an olsun acındırmayan adam şu an acınası bir haldeydi.
"Kazan. Onun kıymetini sen anladıysan o da anlar." Dememle acı dolu bir kahkaha attı. Bir dirhem neşe saçmıyordu etrafa.
"Kız kıza gittiğin bir tatilden kocana süpriz yapmak için beklenenden erken dönüyorsun ve kocanı kendi yatağında iki kadınla basıyorsun. İnanabiliyor musun bir değil iki kadın! Sen olsan affeder misin?"
"Siz, siz bu kadar pişman olduğunuz bir şeyi nasıl yapabildiniz?"
"Kavga etmiştik. Çocuk istemiyordu. Gençtik ve o kariyer peşindeydi. Evleneli çok da olmamıştı. Ailesiyle de evlendiği için kavgalıydı. Arkadaşları zaten tatildeydi. İnananır mısın onu gördüğüm an yediğim boku fark edip ağlamaya başlamıştım. Yanımdakiler kaybolmuştu. O ise gitti çay koydu, kahvaltısını yaptı, duşunu aldı. Ama o duş normal bir duş olmadı. Tam beş saat yıkadı her yanını. O sırada ağlıyordu sanırım bilmiyorum. Tek yaptığım karşısında oturup ağlamaktı. Beş saatlik banyosu bitti, çarşafları değiştirdi ve yattı. Yatarken son kez karım olarak konuştu. 'Keşke..' dedi ve sustu. Ne diyeceğini hiç soramadım. Cesaret edemedim. Keşke hiç karşıma çıkmasaydın da diyebilirdi, keşke hiç evlenmeseydik de diyebilirdi, keşke bunu yapmasaydın da..." Sessizlik oldu. Acı çektiği her halinden belliydi. Peki niye yaptın diye sormak istedim ama soramadım. Ama o anlamıştı büyük ihtimal.
"Iliskiye girmekten kaçınıyordu. Benden çocuk istemediğini düşünmeye başlamıştım. Beni istemediğini... Salaklık ettim. Yavru kurdum, her şeye rağmen yanımdaydı ama ben kıymetini bilemedim. Kurdun dişlerini kırdım ama o daha çok güçlendi. Yada o öyle gösteriyor bilmiyorum. Hadi git artık. Git ve istifanı ver. Bir arada aşık ol. Hayat bu ne getirir belli olmaz güzel doktor."diyip çapkınca göz kırptı. Psikolojik sorunları vardı bu adamın. Ama haklıydı. Bir şeylerden pişmanlık duyarak geçmezdi bu hayat. Mutlu olmak için yüzümüzü güldüren şeylere yaklaşmak gerekiyor. Benim mutluluğum koca bir hastane, beyaz önlük yada ne bileyim ameliyathaneler değildi. Belki dört duvarın arasında gibi görünüyordu ama ben o duvarların arasındaki huzura tutunacaktım. Keşke dememek için uğraşacaktım ve mutlu olacaktım.
°•°•°
Hastaneden bir kuş gibi özgür çıkmıştım. Bu kadar rahatlayacağımı hiç düşünmemiştim oysa ki. Şimdiyse koşarak Su Yeşili'ne gidiyordum. Bir yerden başlamak gerekiyordu ve ben o başlangıcı yapmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Rujum Olmadan Asla
RomanceKırmızı ruj süren, topuklu ayakkabı seven, her zaman göz önünde olan, şımarık bir doktor düşünün. Ve bu doktorun asker abisi ve abisi gibi asker olan öküz arkadaşları ile maç izlediğini düşünün. A söylemeyi unuttum bu kıza biraz inat biraz da hırs e...