56. Bölüm

1.8K 171 241
                                    

Medya çok güzel değil mi? :D Ben çok sevdim açıkcası. Sizin de böyle çalışmalarınız varsa, benimle paylaşmak isterseniz falan ben buradayım yani özelden atarsanız her şekilde cevap veririm sürpriz falan olur çok iyi olur :D (Yazar diyor ki: bana afiş çalışmasıyla gelin)

***

"Evet! İşte evin yeni ferdi, Paşa!" Ayça şaşkın ama mutlu bir şekilde abisinin gösterdiği geniş, sarı renkli kafesin içindeki mavi kuşa baktı. Daha çok küçük olmalıydı. Belki birkaç aylık, daha fazla değil. Ayça erkek olduğunu hemen fark etti.

Onlar kuşa büyük bir dikkatle bakarken kuş da onları çekinerek izliyordu. Kendini birden yabancı insanların yanında bulmak ona tuhaf gelmiş olmalıydı ancak Ayça onlara çabucak alışacağına emindi. Beril kuşun kafesin içinde kuş tüyü saçarak dolaştığını görünce, "İyi hoş da ev batacak." dedi. "Hayır yani bu kafesi de boşuna almışsınız. Ada ve Ayça içeri sokar mı bu kuşu hiç?"

"E ama o sıkılır orada dolaşsın diye çıkarırız," dediler aynı anda ve birbirlerine bakıp gülümsediler. El çakıştılar ve, "Aklın yolu birdir," dediler yine aynı anda.

"Ülkemde özgür olmayan hayvan görmek istemiyorum birader." dedi Ayça bilmiş bilmiş.

"İyi, boku moku her şeyi sizde o zaman."

"Beril şu hayvana bir bak ya, şaşkın şaşkın bakıyor garibim. Sen buna ben bakmam mı diyorsun şimdi? Çok ayıp be." dedi Ayça, duygu sömürüsü yapmaya çalışıyordu.

Beril kuşa, nam-ı diğer 'Paşa'ya baktı bir süre. Kuş cidden hiçbir şey anlamadan şaşkın şaşkın bakıyordu onlara. Beril gülümsedi. "Tamam ya, yine merhametli yanım tuttu. Kuşun yemini suyunu ben veririm, sizin elinize kalsa kuş ölür gider zaten. Kıyamam ki..." dedi kuşa gülümseyerek bakarken. "Ama yine de sürekli çıkarmayın hayvanı dışarı, sizin çenenizi mi çekecek?"

"İyi tamam, çok rahatsız etmeyiz ne olacak." dedi Ada, Beril'e ters ters baktı ve ardından duvardaki saate bir göz attı. "Acıktım ya... Yemek de yok evde. Ne yiyeceğiz biz şimdi?"

"Ben köfte ekmek sipariş ettim sıkıntı yok." dedi Deniz. Ada yerinde sevinçle zıpladı. "Yaşa be abi! Ziyafet var, ziyafet!" diyerek mutfağa koştu.

"Ben yemek yapmıyorum sanki, her gün makarna yiyoruz da bugün ziyafet var!" diye seslendi Beril, Ada'nın arkasından ancak Ada duymamıştı.

Beril Ada'nın arkasından mutfağa yönelince Ayça da onların peşine takıldı fakat abisi Bora onu durdurdu. Soran gözlerle bakan Ayça çok geçmeden abisinin ne demek için durdurduğunu öğrendi. "Çağatayları da çağır. Hep beraber yiyelim."

Ama o gözlerdeki soru işareti kalkmamıştı, Ayça abisinin bu talebine şaşırdı ve sesinin titrememesi için dua ederek, "Neden ki?" dedi. Sesinin titrememesini sağlamayı başarmıştı başarmasına ama abisi ondaki tedirginliği fark etmişti.

"Bunun nedeni mi var ya, oturup yemek yiyeceğiz işte bir aile gibi. Bizim yokluğumuzda koruyup kollamışlardır zaten sizi, iyi arkadaşsınız belli. İstanbul'a kadar getirdiğine göre." dedi Bora. Ayça belli belirsiz baş salladı ve telefonunu cebinden çıkardı. Sonra abisinin dediği şeyin anlamını anladı ve hiddetlendi. "Koruyup kollamak ne demek ya? Bizim korumaya mı ihtiyacımız var, kendimizi koruyamıyor mu olmamız lazım illa kadınız diye?" Sinirle gözlerini abisinin gözlerine dikti. Bora şaşırmıştı, böyle bir çıkış beklemiyordu ve kendinden emin hali bir anda dağılmıştı.

"Merak ediyorsun değil mi abi? İçin içini yiyor Çağatay ile aramda bir şey var mı diye." Ayça kendini iyice kaybetmişti. Aslında tek istediği üste çıkıp abisinin kafasını karıştırmaktı. Başarmıştı da ancak feminist* tarafı konuşmasına devam etmesi konusunda ısrar ediyordu.  "Ne yapacaksın yani varsa bile? Dövecek misin onu, beni eve mi kapatacaksın?"

"Bu yaşta sevgili mi olurmuş? Babam ile annem ne kadar kızar biliyor musun sen?" Bora da bağırmaya başlamıştı. Diğerleri de yanlarına geldi sesleri duyunca. Bir anda ne oldu diye şaşkın şaşkın bakıyorlardı.

"Senin 15 yaşında sevgilin olduğunda bir şey dediler mi? Desteklemediler mi 'aslan oğlum' diye? Ben olunca ne fark ediyor?"

"Kız ba..."

Sözünü kesti. "Doğru, doğru! Kız başıma ne sevgilisiymiş ya? Senin 15 yaşında çıktığın kişi erkekti sanki! Elalemin kızıyla çıktığında bir şey yok, sen aslansın, ama benim reşit olmama kalmış bir yıl yok öyle bir şey, öyle mi?!"

Bora sinirle Ayça'nın üzerine doğru bir adım attığında Ayça kahkaha attı. "Yürü üzerime yürü! Tokat da atsana! Erkeksin ya istediğin her şeyi yapabilirsin yapsana!" Beril ve Ada Ayça'yı sakinleştirmeye çalıştı ama o onları duymuyordu.

Bora tokat atmak üzere elini kaldırdı ama Deniz onu engelledi. "Bora sonra boş yere pişman olacaksın kardeşimi yok yere kırdım diye, yapma."

Bora derin bir nefes aldı ve burnundan soluyarak Ayça'ya baktı.
"Telefonunu burada bırak ve odana çık. Bilgisayarı da getir. Cezalısın. Okul dışında telefon yok."

"Senin de var değil mi bir konuştuğun? Sevgilin var... Rahat rahat dolaşıyorsun onunla. Geziyorsun falan. Sizi birlikte el ele tutuşurken görenler kızı kınıyor, sana 'helal, takmış koluna sevgilisini' diyorlar. Sen de onlara dahil ol abi. Onlar gibi ol, aptalca davranıyorsun çünkü. Bir geri kafalının davranacağı gibi."

***

*Feminist: (Sözlük anlamına bakmadım kendi bildiğimi yazıyorum) Kadın-erkek eşitliğini savunan kişiler.

Atıyorum mesela erkeklere askerlik zorunlu-en azından parası olmayana...- kadına da zorunlu olması gerektiğini savunuyor.

Yani rica ediyorum yalan yanlış öğrenip kadının üstünlüğünü savunan birini gördüğünüzde feminist demeyin. İyi günler.

(Bora'yı sinir bozucu gösterdiğim için özür dilerim :D Yine gönderme yaptım dayanamayıp o yüzden Bora bu bölümde biraz böyle oldu. Ama Affettireceğim onu size be :) Wattys2017'ye katıldım! Desteğinizi esirgemeyin! Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum!)

Kafan Mı Güzel?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin