Rachel ile birlikte yaklaşık bir ay boyunca Harry'ye ders anlattık. Tüm konuların hepsini aklında tutmayı başarmıştı ve bu sınavda da zekasını göstereceğine emindim. Sınava gireceği binanın önüne geldik. Havalar artık soğumaya başlıyordu. Bulutlu bir sonbahar havasıydı.
Binanın içine girip sınav salonunu aramaya başladık. Rachel bizi dışarıda bekleyeceğini söyledi. Salon üçüncü kattaydı ve koridorun köşesinde bir sınıftı. İçeri girmek üzereyken Harry'yle bakıştık ve ona gülümseyerek şans diledim.
-Benimle birlikte sınıfa girsen olmaz mı?, diye sordu çocuksu bir hareket yaparak. Ne yapmaya çalışıyordu? Bu kadar tatlılık yaparsa dayanamayıp bayılabilirdim. Bu yüzden kabul ettim ve sınıfa birlikte girdik. Onun oturacağı yere benim oturmamı söyledi. Neden bunu yaptığını anlamıyordum. Sanki sınava ben girecekmişim gibi!
Ne? Bir dakika.
Kulağıma eğilip
-Başaracağına eminim. Sen çalışkan bir kızsın, dedi. Sonra da gülümseyerek sınıfın kapısına doğru yürüdü.
Bir dakika! Ne yapıyordu bu?
-Harry! Ne yapıyorsun?
Kapıdan çıkmadan önce el sallayarak
-Hem sınava da çalışmış sayılırsın. Girmemen için bir sebep yok, dedi ve göz kırparak dışarı çıktı.
-Harry!
Ona seslenmeme rağmen geri dönmedi ve ben çıldırıyordum. Sinirle ayağa kalkıp çıkmak istedim fakat o sırada gözetmen gelip artık dışarı çıkamayacağımı söyledi. Evet. O an sinirden köpürüyordum. Harry'yi bulup bir kaşık suda boğmak istemiştim. Ama sınav esnasında soruların hep Harry'yi çalıştırdığım yerlerden gelmiş olması beni mutlu etti. İsteksiz olarak güldüm. Aptal şey! Demek planı kendi çalışıyormuş gibi yaparak beni çalıştırmaktı.
Sınavım bittiğinde onu bulup gününü göstermek için dakika sayıyordum. Neyseki o bitmek bilmeyen dakikalar bitti ve koşarak dışarıya çıktım.
Büyük bir kalabalık vardı ve Rachel'le ikisi arabanın üzerine oturmuş ramen yiyordu. Birden sinirle Harry'ye bağırdım.
İkisi de beni görmüştü. Gülümsüyorlardı. Taki korkutucu keskin bakışlar attığımı görene dek. Burnumdan soluyordum ve birden kızgın bir boğa gibi Harry'nin üstüne doğru koşmaya başladım. Herşey ağır çekimde ilerliyordu ve bakışları şaşkın bir hal almaya başladı.
-Seeeniiiii öldüğürmeyeeeee geliyoruuumm!
Rachel korkmuştu ve Harry'nin arkasına saklandı. Hala koşuyordum ve adımlarımı kocaman kocaman atıyordum. Resmen havada süzülüyordum o an. Etraftakilerin bana korkmuş bir şekilde baktığını fark edebiliyordum. Aslında bende kendime dışardan baksam büyük ihtimalle korkar ya da gülerdim.
Kollarımı yumruk yapıp superman gibi önüme uzattım ve...Harry'nin üstüne doğru atladım. Yüzüstü yere düşmüştü ve bende onun üstündeydim. Delirmişcesine bağırıyordum.
-Nasıl bana yalan söylersin? İkiniz bir olup bana komplo mu kurdunuz? Ölmek mi istiyorsunuz?
Rachel beni Harry'nin üstünden almaya çalışıyordu.
-Hana. Sakin ol. Hana!
-Hani sınava girecektin? Bana yalan söyledin!
-Hayır yalan değildi.
-Ne?
-Bende sınava girdim, dediğinde birden sustum ve şaşırarak ona bakmaya başladım. Konuşmaya devam etti.
-Yalan değildi Hana. Sadece senin de gireceğini söylememiştim. Özür dilerim. Ama bu senin için daha iyi olacaktı.
-Nasıl yani? Şimdi sen...
-Evet Hana. Herşey senin içindi.
Birden Rachel'e baktım.
-Benimde haberim yoktu. Gerçekten! Son anda öğrendim, dedi ellerini sallayarak. Ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Aslında büyük bir korkumu yenmeme sebep olmuşlardı ve sebepsiz yere onlara kızıyordum. Sanırım beklenmedik olduğu içindi. Sakinleşmiştim ve hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktım.
-Çok acıktım. Hadi yemek yiyelim!
###
Rachel bugün çalışmıyordu fakat yine de onun çalıştığı kafeye gittik. Hava soğuktu ama içerisi sıcacıktı. Böyle zamanlarda yemek yiyip dışarıyı izlemek çok güzel oluyordu.
Rachel sınavımın nasıl geçtiğini sordu.
-Harry'ye çalıştırdığım yerlerden çıktı. O gerçekten bir şans meleği, dedim onun başına dokunarak. Gülümsedi ve
-Senin şans meleğin, dedi o da başımı okşayarak.
-Öhöm öhöm. Harry. Biz kuzeniz unutma, dedim Rachel'i işaret etmeye çalışarak. Hala yalan olduğunu bilmiyordu ve bu yüzden rol yapmaya devam ediyorduk.
Rachel
-Siz gerçekten tuhafsınız. Hiç birbirinize benzemiyorsunuz. Özellikle sen Hana. Kızdığın zaman deliriyorsun, dedi gülerek. Harry de
-Bana koştuğu o anı bir daha unutamayacağım sanırım, dedi. Rachel daha çok gülmeye başladı ve ben utanmıştım. Rezil olmuş gibi hissediyordum.
-Her neyse. Unutun bunu. Sınav stresinden oldu. Bu arada sınav sonuçları ne zaman açıklanacakmış?
-Üç gün içerisinde açıklayacaklar, dedi Rachel. Sonra da lavaboya gideceğini söyleyip masadan kalktı.
Harry ile otururken birden tuhaf birşey fark ettim.
-Harry. Sen iyisin değil mi?
-Evet. Neden?
-Artık büyümüyorsun. Bu normal mi?
-Aslında büyüyorum. Fakat seninle birlikte.
-Nasıl yani?
-Sen kaç yaşındaysan ben de o yaşta oluyorum. Sana bağlı olduğumu söylemiştim.
-Yani benim yaşıma kadar büyüyüp şimdi aynı yaşta mı oluyoruz?
-Evet. Enerjilerimiz ortak ve bu da benim biyolojik olarak seninle aynı olmam anlamına geliyor. Sen ölene kadar bende ölmüyorum.
-Bir dakika. Yani ben ölürsem sende mi ölüyorsun?
-Evet. Aynı zamanda bedenlerimiz birbirimizi iyileştirme özelliğine sahip. Eğer sana ya da bana birşey olursa bunu vücudumuzla düzeltebiliriz.
-Vay be! Bu harikaymış! Peki kendinle ilgili şeylerin hepsini nasıl biliyorsun?
-Aslında bunu bende bilmiyorum. Hatta bazı şeyleri dejavu yaşamış gibi önceden anlıyorum. Tıpkı üvey babamın beni almaya geleceği zamanı bilmem gibi. Fakat anne karnından yeni çıkan bir bebeğin yaratılış gereği bazı şeyleri bilmesi gibi bunları bilerek doğdum. İlginç bir şey değil mi?
-Evet gerçekten öyle...Çok etkileyici!
Harry'nin söyledikleri bana çok farklı da gelse gerçekten özel birini bulduğumu daha çok hissediyordum. Kaderimiz de ortaktı ve eğer o gün intihar etmiş olsaydım onunla hiç tanışamayacaktım. O gün aslında hayatımın en güzel günüydü. Her ne kadar bunu fark edememiş olsam da.
Rachel yanımıza döndü.
-Ee..ne konuştunuz bakalım ben yokken?
-Hiç. Sadece Edward Wang'ın neden peşimize düşmediğini merak ediyorum, dedim. Rachel omuzlarını kaldırıp indirdi.
-Bilmem. Belki de bizi görmemiştir. Ya da Harry'yi kaçırmamız onun için önemli değildir.
İçimde kötü bir his vardı. Harry ile bakıştık. Haftalarca onu benden almak için uğraşan bir adam neden bu kadar çabuk pes etsin ki? Üstelik Harry'nin adını ve yaşadığı yeri biliyordu. O kesinlikle normal bir insan değil. Mutlaka bizi bulacağına emindim. Fakat planının ne olduğunu bilmemek beni endişelendiriyordu. Özellikle onu gizlice götürmesinden korkuyordum.
###
Üç gün sonra eve bir postacı uğradı ve sınav sonuç kağıtlarımız gelmişti. Çok heyecanlıydım ve kendimden nedense kötü bir sonuç bekliyordum. Harry ile karşı karşıya oturduk. Bir kovboy filminin düello sahnesi gibi hızlıca zarfları açtık. Bir yandan da birbirimize bakıp gözümüzü ayırmamaya çalışıyorduk. Ben fazlasıyla gergindim. Derin derin nefes alıyordum yoksa bayılabilirdim. Harry bu konuda bana göre daha rahattı. Kağıdı açıp gözlerimi kapattım. Sonra yavaşça bir gözümü aralayıp kağıtta yazanları okumaya çalıştım.
"Yoon Hana isimli öğrenci, girdiği sınavdan başarılı bir şekilde geçmiş ve Hansol Üniversitesine gitmeye hak kazanmıştır."
Birden evin içi sevinç çığlıklarıyla dolmaya başladı.
-Yaşasın! Hansol üniversitesine gideceğim! Sonunda! Yaşasın!
Mutluluktan havalara uçuyordum ve koltukların üstüne çıkıp kendimi yere atıyordum. Deli gibi sesler çıkarıyordum ve nerdeyse kağıdı yiyecektim. Tamam. Biraz abartmıştım sanırım. Hemen kendime gelip Harry'ye sordum.
-Ne oldu? Sonuçların nasıl?
Yüzü asıktı ve mutlu görünmüyordu. Birden duraksadım.
-Harry? Sen iyi misin?
-Hana...Ben sanırım...kazanamadım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
عاطفيةKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -