Bölüm 6- Senden daha Mavi

303 31 2
                                    

Hep flimlerde olur ya ;

Hastanenin o iğrenç kokusuyla uyanırsın . Bendeki tam bir pezevenk şansıydı. Uyandığımda derin mavilikten başka birşey yoktu. Almina'nın " Yardım edin ! " diyen sesi de yoktu. Yalnızdım , yapayalnız. Sonbahar'ın yavaş yavaş gelmesiyle havalar soğumuştu . Şimdi üşüyerek   gerçekten Sonbahar'ın geldiğini  fark etmiştim.

  Yavaşça doğrulmaya çalışıp , yarama baktım. Çok kötü durumdaydı. Derin kesilmiş ve dergilerden gördüğüm kadarıyla enfeksiyon kapmaya başlamıştı. Yarama bakmak bile midemin bulanmasına yetmişte artmıştı . Acı bir nebze olsun azalmamış , aksine daha da artmıştı. Bunun gece ki içkili halimden olabileceğimi düşündüm. İçki de bir nevi acı dindiriciydi sonuçta. Zorla iyice doğruldum ve elimdeki t-shirt'ü yarama bastırdım. Bu kadarı bile acıyla inlememe yetmişti. Etrafıma baktığımda ağaçlar ve kuşlardan  başka birşey yoktu.

    Almina tahmin ettiğim kadarıyla yardım getirmeye gitmişti. Göz kapaklarım gözlerimi açmama karşı direnirken birisi tam dudaklarıma bir öpücük kondurmuştu. Almina olduğunu düşünmüştüm. " Geri geleceğim. " deyip yanımdan koşarak uzaklaşmıştı. Bunları yarı uyanık halimle yaşadığımdan emindim. Almina yardım getirebilirdi ama o getireseye kadar çoktan ölmüş olurdum. O yüzden kendi başımın çaresine bakmak zorundaydım. Bir elimle yarama bastırırken , diğer elimle bir kayadan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım. Gözlerim dolmuştu. Bu şekilde ölemezdim. Birşeyler yapmalıydım. Çok kan kaybetmiş ve çok güçsüzdüm. Hayır ağlayamazdım. Şimdi değil . Hayatta kalabilmeyi başarmalıydım. Bunu tek başıma yapmak zorundaydım. Bir ayağım tökezlesede nereye yürüdüğümü bilmeden yürümeye başlamıştım. Tekrar Gökyüzü'ne baktım. Sonra Takkeli Dağ'ı arkama alarak yürümeye başladım. Çünkü Konya'nın her zaman Takkeli Dağ'a zıt yerde olduğunu biliyordum. Elimi saçlarıma daldırdım. Bir rüzgar esti ve esen rüzgarın soğukluğu boğazımı yaktı. Rüzgar beni kendime getirmişti. Ve daha da hızlanmaya çalıştım.

  Bunca acıya rağmen Takkeli Dağ'a döndüm ve bağırdım. "Hey Takkeli !  Ordan piç gibi mi gözüküyorum ? " dedim. Şu an delirmeye başladım yada kan kaybından beynim sulanmıştı.

  Okuldan kaçıp eve giden mallar gibi hissediyordum. Başım dönüyor ve yürükçe daha da artıyordu. Bir oduna oturarak dinlenmeye başladım. Yerde siyah bir bira şişesi olduğunu fark ettim.

Onu yerden alıp kafamın hizasına tuttum. Yüzümü incelemeye başladım. Gözlerimin altı morarmış,yüzüm bembeyaz olmuştu. Saçlarım terden alnıma yapışmıştı. Burnuma yakın bir yerde kan lekesi vardı. Sanırım elimi yarama bastırdıkdan sonra yüzüme götürmüştüm. Yarama bakılırsa bir an önce hızlanmam gerekmişti. Hızla ayağa kalkıp yürümeye başladım. Ama bunun yaram için mantıklı olmadığını anladım. Acıya aldırmadan yürümeye devam ettim. Yaklasık bir saat kadar yürüdükten sonra ; Araba lastiklerinin çıkardığı sesleri duymaya başlamıştım. Yani bu demek oluyor ki yola yaklaştım. Kahretsin yine çok zekiyim. Yolun kenarına geldiğimde birkaç arabaya otostop çektim. Ama hiçbiri durmadı. Kendi imkanlarımla hastaneye ulaşmam gerektiğini anladım. Tekrar yürümeye başladım. Gittikçe kan kaybediyor , gözlerim kapanıyordu. Derken ayaklarım sanki artık tutmaz olmuş gibi yere yığıldım. Yolun kenarına öylece düşmüştüm. Gözlerim kapanmıştı. Artık gerçekten öleceğimi anlamıştım. İşte oluyordu hep merak ettiğim  an geliyordu. Nerdeydi ölüm meleği ? Gözümü aralamaya çalıştım. Sarı saçlardan başka birşey göremedim. Bir kol beni belimden tuttu ve bir yere yatırdı. Biraz sarsılmayla haraket etmeye başladık. Yaklaşık 20 dakika sonra kafamı hafifçe kaldırdım. Büyük bir tabelada " Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi " yazıyordu.  Sonrasında hatırladığım başka birşey yoktu.

MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin