-Ne? Nasıl yani? Kazanamadın mı?
Elindeki kağıdı bana uzattı. Üstünde yazanları okuyunca bir anlığına şok geçirdim.
-Harry Kang (bu ona bulduğumuz sahte soyadı) isimli öğrenci, sınavdan başarılı bir şekilde geçmiş ve Seul Üniversitesi'ne birincilikle girmeye hak kazanmıştır."
-Nee?
Dilim tutulmuştu ve ne diyeceğimi bilemiyordum. Kore'nin en iyi üniversitesine birincilikle girebiliyordu. Tıp bile okuyabilirdi. Üzgün bir şekilde cevapladı.
-Ben seninle aynı üniversiteye gitmek istiyorum.
-Harry. Sen gerçekten mükemmel bir zekaya sahipsin. Harika bir üniversite kazanmışsın ve benimle birlikte orta düzey bir okulda mı okumak istiyorsun?
-Evet.
Bu durumda başkası olsa gıcık olurdu. Çünkü bu başarıyı elde etmek için bütün bir ömür çalışanlar vardı. Ama ben sevinmiştim. Onun için para ya da başarı önemli değildi. Sadece hep benimle olmak istiyordu. Sanırım bu hayatımda elde edebileceğim en mükemmel şeydi. O sırada Rachel aradı ve telefonda ona kazandığımı söyleyince o da benim gibi sevinç çığlıkları attı. Çünkü onunla aynı üniversiteye gidecektik. Ama Harry bu konuda üzgün gibiydi. Rachelle bu akşam birlikte kutlama yapmak için sözleşip telefonu kapattım.
Harry koltukta oturmuş bir şekilde dondurması düşen ama bunu belli etmemeye çalışan şirin bir çocuk gibi görünüyordu. Onun bu çocuksu yanını çok seviyordum. Beni ona bağlayan şeylerden biri buydu sanırım.
Gülümsedim ve yanına oturup başını okşadım.
- Merak etme. Seni yanımdan ayırmayacağım. Birlikte aynı üniversiteye gideceğiz.
-Gerçekten gidebilir miyiz?, diye sordu merakla.
-Tabiki de. Bu imkansız birşey değil. Tercihini değiştirmek istediğini söyleriz ve böylece benimle gelebilirsin.
Gülümsedi. O da mutlu olmuş gibiydi. Birden beni kucağına alıp döndürmeye başladı.
-Harry! Ne yapıyorsun?
-Başın dönüyor mu?
-Evet! Bırak beni!
Aniden durdu ve heyecanlı bir şekilde sordu.
-Bir yerde okumuştum. Kızlar baş döndüren erkekleri seviyorlarmış. Şimdi beni daha çok mu seviyorsun?
-Ne?
Birden kahkaha atmaya başladım. O gerçekten çok saftı. Bilimle ilgili şeyleri hemen kavrıyordu fakat kadınlar konusunda çok acemiydi. Bu kadar tatlı olmak zorunda mıydı:)
-Harry. Beni bırakır mısın artık?, diye sordum gülmemi durdurmaya çalışarak.
-Beni daha çok sevene kadar baş döndürmeye devam edeceğim, deyip devam etti.
-Harry! Kes şunu!
Bir yandan kızıyor bir yandan gülüyordum.
-Harry! Bunu yapmaya devam edersen kusacağım!
-Bu iyi bir şey mi?
-Hayır! Ne kadar kötü birşey olduğunu görmek istemezsin! Harry!
Sonunda beni döndürmeyi bırakıp koltuğa yatırdı. İkimizde nefes nefeseydik. Bağırmaktan ve gülmekten yorulmuştum.
-Eğlenceli miydi?, diye sordu gülerek.
-Hayır! Gerçekten kusacak gibi hissediyorum.
Bir anlığına düşünüyormuş gibi yaptı ve
-Demek ki bu işe yaramıyor, dedi saflıkla.
-Harry. Sen gerçekten çok safsın, cümlemin devamını getiremeyip güldüm. Şuanda tam benim üstümde duruyordu ve gözlerini bana dikmişti. Sanki bir filmi hayranlıkla izliyor gibi bakıyordu bana. Kalbim yine hızlanmıştı. Ve bende gözlerimi ondan alamıyordum. O an bir sessizlik oluştu. Herşey donmuştu. Birkaç dakika boyunca sadece birbirimize bakıp hiç tepki vermedik. Yüzü bana yaklaşık 15 cm kadar yakındı. Ve gittikçe daha da yakınlaşmaya başlıyordu. Hipnoz olmuş gibiydim. Tepki veremiyordum. Yüzü yüzüme daha fazla yaklaşmaya başladı. Rüya gibiydi herşey. Gözlerimi yavaşça kapatıp bana vereceği öpücüğü beklemeye başladım. Tam o anda bir ses duydum.
-Hana. Akşam için hazırlanmalı mıyız?
-Ne?
Birden gözlerimi açtım. Kulağıma yaklaşmıştı ve bana akşamki yapacağımız kutlamayı soruyordu. Bu muydu yani? Beni kandırmış mıydı? Böyle bir anda öpmesi gerekiyordu! Ah! Doğru ya. Bunun ne olduğunu dahi bilmiyordu. Çok utanmıştım ve onu nazikçe iterek ayağa kalktım.
-Şey...Evet. Hadi hazırlanalım, deyip odama kaçtım. Kapıyı kapattım ve heyecandan tuttuğum nefesimi birden verdim. Neydi bu şimdi? Herşey bir dizi gibi ilerlerken son anda ki olanlar! Ah! Her neyse! Sanırım bu tür kurgular yapan tek salak bendim! Lanet olsun!
###
O akşam üçümüz küçük bir mekana gidip bir süre eğlendik. Taki içmekten sarhoş olana kadar. Alkol bir süre sonra bizi acıların içine çekmeye başladı. Sojuları (Kore'nin meşhur içkisi) içerken yarışıyorduk ve tabiki bu konuda kazanan Harry'ydi. Vücuduna hiçbir şey etki etmiyordu.
-Ne kadar da sinir bozucu!, dedim sarhoş halimle.
-Herşey de mükemmel bir erkek. Benim olduğun için thank you!
Tuhaf hareketler sergilediğimin farkındaydım fakat sarhoş olunca bu konularda kendimi kasmıyordum. Rachel de benim gibi çok içmişti ve o bana göre daha dengesizdi. Bir kahkaha atıyordu bir hüngür hüngür ağlıyordu. Uzun bir süre bize yaşadığı zorlukları ve sevinçleri anlattı. Fakat ne ben ne de Harry hiçbir şey anlamamıştık. Sadece birbirimize bakıyorduk. Rachel birden bitmiş soju şişesini masaya vurup anlaşılır şekilde konuşmaya başladı.
-Hana. Sen gerçekten çok şanslısın. Bu kadar mükemmel bir kuzene sahipsin. Çok zeki, çalışkan, iyi niyetli ve yakışıklı. Üstelik yemek yapma konusunda da çok iyi görünüyor. Senin teyzen superman falan mıydı?, diye sordu şaşkınlıkla. Birden gülmeye başladım.
-Superman mi? Benim teyzem vuuuuu! Dünyanın en güçlü örümceğiydi. Şey yani örümcek kadını.
Tekrar gülüyordum. Çok komik bir vaziyette olduğumuzu Harry'nin tuhaf bakışlarından anlayabiliyordum. Sonunda Harry dayanamadı ve ayağa kalkıp
-Hana bence artık eve gitmeliyiz, dedi.
-Neden? Eğleniyorduk ne güzel!
Harry ilk olarak beni kolumdan tutarak kaldırmaya çalıştı. Fakat tam o sırada birkaç iri yapılı adam yanımıza geldi.
-Burda harika kızlar var şuna baksanıza!
Şu klasik sapıklardan nefret ediyordum. Her mekanda oluyorlardı. Birden sinirle ayağa kalkıp kaşlarımı çattım.
-Sizi pislik herifler! Bir bitmediniz! Sapık iguanalar sizi! Beş para etmezsiniz! Siz.....
Ettiğim küfürleri ben bile hatırlamıyordum. O kadar sarhoştum ki bunları söylerken dengemi kaybedip masaya doğru oturdum. Adamlardan biri
-Hem güçlü hem güzel kadınlara bayılırım, dedi bana dokunmaya çalışarak. O sırada Harry önüme geçip
-Sakın ona dokunmaya kalkışmayın, dedi sakince. Beni korumaya çalışıyordu. Bu harika bir histi. Beni koruyan birilerinin olması...Fakat koca kafalı dev adam birden Harry'ye yumruk attı ve onun yere düştüğünü gördüm. Bu beklenmedik bir vuruştu. Tam bir sonraki hamleyi izleyecekken birden ekran karardı ve gerisini hatırlamıyordum. Sanırım uyumuştum. Lanet olsun! Böyle heyecanlı bir anı nasıl kaçırabilmiştim?
###
Rüyamda Harry'nin dayak yediğini görmüştüm ve birden
-Harry pes etmeee!, diye bağırarak uyandım. Gözlerimi açtığımda bir arabanın içinde oturuyordum. Hava hala karanlıktı. Henüz sabah olmamıştı sanırım. Birden Harry dışardan cama tıkladı.
-Ben birazdan döneceğim burda bekle, dedi. Rachel de yanındaydı ve onu sırtına alarak uzun ve dar bir sokaktan yukarı çıkmaya başladılar. Onlar gözden kaybolana kadar öylece bakakaldım. Rachel'in evine giden yolda araba kullanılmıyordu bu yüzden onu götürüyordu sanırım. Fakat neden sırtına almıştı ki? Koluna girerek de götürebilirdi. Bu durumdan hiç memnun olmamıştım.
Esneyerek arabanın içine baktım. Şöför koltuğunda biri vardı ve sanırım taksinin içindeydim. Ön koltukta oturan adam bana Harry ile ilgili sorular soruyordu.
-O senin sevgilin miydi?
-Ah! Şey hayır. Sadece...şey..
Aslında onunla tam olarak ne olduğumuzu bende bilmiyordum. Fakat böyle bir durumda en mantıklısı arkadaşım demekti.
-Sadece arkadaşım.
-Peki kız kimdi?
-O da arkadaşımdı.
-Bence ikisinin aralarında birşeyler oluyor, dedi düşünceli bir şekilde onların gittiği yöne bakarak.
-Ne olabilir ki? Onlarda sadece arkadaş, dedim adamın ne demek istediğini anlamayarak.
-Böyle durumlarda erkekler bir kızı sırtına alıyorsa ondan hoşlanıyordur demek. Ayrıca kızda boş değil gibi. Oğlanın sırtındayken gayet rahattı. Ona sımsıkı sarıldığını görmedin mi?, dedi. Nedense birden kendimi "ilişki üstadı" bir adamın yanında duruyor gibi hissettim. Şüpheci bir ses tonuyla sordum.
-Yani sizce ikisi arasında birşey mi oluyor?
-Tabiki de şunlara baksana. Üstelik hala dönmediler. Senin için hemen dönmesi gerekirdi fakat o kızı daha çok umursuyor olmalı.
Kafam karışmıştı ve sebepsizce adamın dedikleri mantıklı gelmeye başladı. Hayalimde ikisi arasında olabilecek tüm saçma sahneler gelmişti. Yoksa...onlar...şuanda?
-Hayır!
Beklenmedik bir anda birden bağırdım.
-Hayır! Asla! Asla! Kesinlikle olmaz! Onlar bunu yapacak kadar yakınlaşmadılar. Yani yakınlaşmamışlardır.
Bu adamın nesi vardı böyle? Niye beni durduk yere şüphe içine düşürüyordu? Lanet adam!
-O öyle biri değil bayım. Siz karışmayın.
-Tabiki. Afedersiniz. Ben sadece bu tarz dizileri çok izliyorum da o yüzden.
-Her neyse.
Tüm hayal ettiklerimi unutmaya çalıştım. Harry de zaten geliyordu. Arabaya bindi ve adresi söyledi. Gidene kadar yine yarı uykulu ve yorgundum. Eve döner dönmez hemen yatıp uyudum.
Ertesi sabah uyandığımda başım çok ağrıyordu ve kusmak üzereydim. Hemen lavaboya koştum. Banyodayken Rachel'in sesi geliyordu. Sanırım erkenden bize gelmişti. Harry ile ikisinin konuşmalarını duyabiliyordum.
-Harry. Hana bu haberi duyunca çok sevinecek bence.
-Evet. Eminim birlikte yaptığımızdan haberi yoktur.
-Ona bunu söylemek için sabırsızlanıyorum. Umarım ona söylemeden gittiğimiz için kızmaz.
-Hana anlayışlı biridir. Bunu kabullenecektir.
Neden böyle hissediyordum bilmiyorum ama içimde çok kötü bir his vardı. O adamın dedikleri gerçek miydi yoksa? Yoksa...yoksa... ikisi sevgili falan mı olmuşlardı? Hayır hayır. Bu olamaz! Olmamalı!
-Hayıııııııııııır!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
RomansKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -