"Buyur, koçum." Koçum? 'Bu ne terbiyesizlik?' diye söyleneceğim anda, arkasını döndü. Kız lan bu! Ne oluyor, tövbe bismillah derken kahveyi işleten Ahmet Ağabey geldi. "Merhaba oğlum, hoş geldin."
"Hoş geldik, ağabey," dedim. Gözlerimle de şu yanımda duran değişik, mutant arkadaşı gösterdim.
"Haa, Asuman o ya! Amcamın kızı, tatile geldi." Asuman denen şahsiyete bakarak, "Tanıştınız mı, kızım? Bak bu Harun," dedi.
"Memnun oldum, Harun."
"Memnun oldum, olmuş olabilirim. Olabilir miyim?"
Suratıma anlamsızca bakındı. 'Kimlik görebilir miyim, kızım diyor da Ahmet amca' mı deseydim yoksa 'Ahmet amca bildiğim çok iyi bir göz doktoru var mı deseydim' diye düşünürken bir tanesini yüksek sesle düşünmüş olacağım ki, esti, gürledi. 'Ne diyorsun ulan sen?' moduna geçti, stresten bıyıkları haşur haşur terledi. Gerildi, düzensiz aldırdığı orta kaşları dimdik oldu.
"Ne saçmalıyor bu?!" dedi, Ahmet Ağabey'e bakarak. Ahmet Ağabey de belli, Asuş'tan çekiniyor. Ağzında lafları eveleyip, geveledi.
"Ahmet amcanın gözleri senin niye ilgilendiriyor ki kızım?" diyebildim.
"Ben senin kızın değilim." dedi, gözlerimin içerisine bakarak. Bence genel olarak kız değil gibi ama tam anlayamadım. İnsan kendisine bunu neden yapar? Zaten erkek olmak için fazla bir ihtiyaca gerek yok, onu arzu ediyorsan sonrada olursun. Sen önce kız olma gereksinimlerini bir tat, yaşa ve farkına var.
"Tamam tamam. Haydi gel okey oynayalım Asuman. Kaybeden bıyıklarını keser." Baktım bu iyice sinirden kudurdu. Ortadan çaaat diye çatlayacak kıvama geldi. Zaten çok zayıf. Üfleye vereceğim, uçacak. Sağa sola çarpacak, sinek gibi ezilecek. Sonra ben uğraşacağım.
"Ne diyorsun sen be?" Eli ayağı titredi. Sandalyeye oturdu. Ahmet amcaya, bana ve tüm erkekleri savaş açacağı sırada hemen duruma el attım,
"Sakin ol, İbrahim. Gel hadi ya seninle okey atalım, kendine gelirsin." dedim.
"Ne İbrahim'i be?! Asuman diyorum!"
"Tamam Asumancığım. Sakin ol, gel sana pansuman yapalım. Okey oynamasını biliyorsun değil mi?"
"Sen kızların peşinde peşkeş çekerken ben ağabeylerimin yanında okey döndürüyordum." Aman aman, kötü alışkanlığı bu olsun hanım kızımızın. Bir cigara, bir bong döndürmekten iyidir. Asuman'ı karşıma otturdum, şöyle bir inceleyeyim dedim. Yeşil gözler, esmer bir ten, simsiyah saçlar, dolgun dudaklar, uzun kirpikler, badem gözler, gür bıyıklar, alınmamış orta kaşlar... Alın bölgesinde top top olmuş sivilceler. Bomba imha uzmanı gelse ancak o patlatabilir. Bir bak, hatunlar neydi, ne olmuşlar bir bak. Ben neyim de ya, böyleleri varken ben kimim ki de!
"Tamamdır, e başlayalım o zaman,"
Aradan bir, bir buçuk saat geçti. Asuman kardeş gerçekten okey konusunda çok iyi. Şaşırdım kaldım. Altı el bitirdik, gerçi o bitirdi. O bitirdikten sonra ben bakmakla yetinip, yenilen pehlivan güneşe doymaz misali tekrar tekrar oyun oynamak istedim. Bizim Mahmut Ağabey, gayet kuğul bir şekilde: "Tabii, Harun kardeş. Bir kolanı alırım ama," diye diye altı elde beni sömürdü. En son, pizzacı dan sipariş veriyorduk. Yalnız Asuman da işi biliyormuş. Az fiyattan çok fiyata doğru yavaş yavaş arttırım yaptırdı. İngiltere'nin, sömürge ülkelerine yaptığı gibi, sinsice ve temkinli ilerliyordu. Ben tabii ki olayı yavaş yavaş kavrıyordum. Ayak yoluna giderken, Ahmet Ağabey'e, "Ağabey, bizim hesap ne oldu? Vereyim şimdi parasını," dedim. 1026 lira dedi lan! Oha diyemedim, çüs diyemedim, ne oldu lan bu?, diye soramadım. Sadece usulca cüzdanımı çıkartıp, hesabı ödedim. Masaya gidince de oturamayacağımdan korktuğum için, yeter dedim. Tabii ki, hanımefendi bir yandan limonatasını içiyor, diğer yandan da dondurmasını yalıyordu. "İyiydik ya," dedi.
"Yok, yeter."
"İyi o zaman," dedi ve sağdan soldan taş çıkartıp, masanın kadife kumaşın üstüne bırakmaya başladı. Bu sefer konuştum. Oha dedim, çüs dedim, ne oluyor lan, dedim. Hatta ayrı olarak hile lan! dedim.
"Keriz bulmuşum, bırakır mıyım?" dedi. Eh, bak şimdi inandım kız olduğuna. Şimdi gerçekten inandım işte. Kimlik bahane, kazıklanmak şahane.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsizsin çünkü, yaparsın!
Humor"Valla, sende bizim öküzlüğümüzü sollayacak bir yapı görüyorum. En son sendeki pala bıyıkları rahmetli dedemde görmüştüm," "Aa! Ne güzel işte, arada dedeni anmaya fırsat veriyorum. Otur da bir dua et," "Subanallah, neler var, bize neler düşüyor...