Giriş

7 0 0
                                    


Bir insanı hayatındaki herşeyi arkasında bırakıp gitmeye sürükleyecek olan şey nedir? Aşk mı, hırs mı, para mı, şöhret mi yoksa o insanın salaklığı mı hangisi? Bu sorunun yanıtını emin olun en az sizin kadar ben de bilmiyorum. Kendimi her zaman ne istediğini bilen biri olarak tanımlamışımdır. Küçükken bana büyüyünce ne olmak istiyorsun diye sorulduğunda hep şarkıcı derdim. İstisnasız her seferinde şarkıcı derdim. Böyle dememin sonucu olarak sesimin güzel olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, sesim berbat. Fakat ne istersem olabileceğime o kadar inanıyordum ki şarkıcı olamayacağımı 16 yaşımda fark ettim, bence biraz geç. Benim için büyük bir travma olmuştu. 16 yaşıma kadar istediğim herşeyi elde edebileceğimi düşünüyordum yani. Salakça. Para konusuna gelirsek hiç o çok zengin insanlardan olmadım ama para sıkıntısı da çekmedim. Bilirsiniz insan işte hep daha fazlasını ister zaten burdan da hırs doğar. Hırsa kötü birşey dersek hakkını yemiş oluruz. Büyükler bile demez mi "Hırs dozunda iyidir." Hırs iyidir diyorlar yani. Büyüklerden örnek vermememin sebebi onların her zaman doğru söylediğine inanılması. Bence hırs insana herşeyi yaptırabilecek kadar güçlüdür ve kaçınılmazdır. "Ben hırslı biri değilim" derken bile hırslı biri olmamak için hırs yaparsınız, bu böyle inkar etmeyelim. Şu da bir gerçektir ki bir süre sonra siz hırsa sahip değil o size sahip olur. Şöhret olmak için deliren insanları da böyle açıklayabiliriz işte hırs onları ele geçirmiş. Şöhret olmak konusunda fazla konuşmak istemiyorum, pek haz aldığım bir konu değildir. Gelelim aşka, ben hayatımın aşkını bulduğum dediğim zaman 17 yaşındaydım. Aslında şimdi bakınca cidden çok gençmişim. Aşk için yapılmış bir sürü tanım vardır ama ben bu dünyada cidden aşkı tatmış bir insan olduğu düşünmüyorum. Aşkı çoğu kişi bir insana sahip olmak, ona bağlanmak olarak düşünüyor. Sanki o olmadan yaşayamayacakmışsınız gibi. Ama bence insan aşık olduğu kişiyi özgürce, kendi iradesine sahipken sevmeli. Benim aşkla ilgili söylenmiş olan sözlerden en sevdiğim şudur: "Ben seni deli gibi değil gayet aklı başında seviyorum." çok güzel bir söz değil mi? Tabi ben aşkla ilgili uzun uzun konuşup atıp tuttum ama insanın aşık olunca ayaklarının yerden kesilip aklını yitirmesi de kaçınılmaz. Günümüzde yani menfaat döneminde aşkı tatmak cidden çok zor, imkansız gibi. Çok üzücü değil mi? Şimdi diyorsunuzdur bu kız taş çatlasa 20 25 yaşındadır, böyle büyük büyük konuşup yazması kolay. Eğer dediğim gibi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz ben bugün tamı tamına 67 yaşına girdim ve doğum günümü gençliğimin hikayesini yazmaya başlayarak geçirmeye karar verdim. Bu kadın neden doğum gününü çocuklarıyla geçirmek yerine sıkıcı bir kitap yazıyor diye düşünüyor olabilirsiniz. Evli değilim, doğal olarak çocuğum da yok, annemle babamı kaybettim, kardeşim şu an Amerika'da kızıyla birlikte yaşıyor ve beni görmek istediğini pek sanmıyorum sonuç olarak yalnızım. Bu şartlar altında yapabileceğin en iyi şey size sıkıcı bir hikaye anlatmak. Zaten 67 yaşındaki biri için gençliğini hatırlamak en güzel doğum günü hediyesi olabilir.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 05, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Gül KokusuWhere stories live. Discover now