Anlat

38 3 0
                                    

Az Çok Demeyelim Oysuz Geçmeyelim ♥

MELİS


Mutfakta dünden kalan salçalı makarnamı yerken kapıdan Emre'nin tık tıklaması olduğuna inandığım sesi duydum ve kapıda görmeye alışkın olduğum kişiyi gördüm. Elindeki poşette çok da gizlenilemeyen içkiler vardı. Son zamanlarda bu görüntüye alışmış gibiydim. Ama sebebini hala bildiğimi sanmıyordum.

Onu içeri götürüp bardaklar için mutfağa yöneldiğimde önceden yarılanmış şişeyi ağzına götürdüğünü gördüm. İkinci şişenin de benim için olduğuna inanarak içkiyi alıp yanına oturdum. Koltuğa yaslanmış yerde her zaman ki yerimizde oturuyorduk. Karşımızdaki camın arkasındaki gökyüzündeydi gözümüz. Söylenen tek bir kelime ise (en azından şimdilik) yoktu. Daha fazla bu sessizliğe dayanamayarak biraz şiddetli sayılabilecek şekilde anlat artık dedim (tekrar ve tekrardan) yan dönmüş yüzüne bakarken.

Her zaman ki gibi birşey dememesi şaşırtıcı gelmedi. Daha etkili olacağını düşünerek halıda biraz kayıp tam önüne oturdum. Sağ elinde tuttuğu içki şişesini alıp kenara koydum. Sadece gözlerine bakıp anlatmasını bekledim. Ama susmaya devam etti. Fazla içine bakıyordu gözlerimin. İrkilerek kaçırdım gözlerimi. Fark etmiş olsa gerek. Korkma, bitti dedi. Ben neyin bitmiş olabileceği konusunda endişelenirken o içki şişesini gösterdi.

Ayağa kalktı aniden ve gideceğini anladığımda salon kapısına gelmişti. Peşinden gittim işe yaramıyacağını bildiğim halde. O kapıyı açmaya yeltendiğinde sol elini kavradım sağ elimle. Kapı umurunda değildi artık çünkü gerçekten bana 7 yıllık arkadaşının yardım edebiliceğine inanmış gibi gülümsedi sırtı kapıya yaslanmış elini tutan elimle gözlerime bakarken. Tatlı bakıyordu ve elimi sanki kırılmamasına özen gösterircesine yumuşak dokunuyordu. 1-2 dakika sürdü bu sanki sonmuşcasına beni görüşü. Sonra birden bıraktı elimi. Açtı kapıyı ve çıktı. Çok sert olmasa da kapadı kapıyı yüzüme karşı ben hiç beklemeden. Ve genel olarak kaba biri olduğunu bilip alışmama rağmen bu çok fazla gelmişti.

Peşinden koşmak ikimiz için de kötü olur diye peşinden koşmak yerine cama koşmayı tercih ettim. Farkında değildi baktığımın. Kızgın olsam da ona gözümde sevimli görüntüsünü kaybetmemişti. Yolun sonuna kadar izledim onu. Sonra içeri girip yarım kalan sofrayı topladım. Salona geçip açık olmayan televizyonun siyah yüzeyine mal gibi bakıp düşündükten sonra duş alıp yattım. Yarın sabah beni bekleyen sıkıcı da olsa bir işim vardı.

Sabahın 7'sinde uyanmak gerçekten zor. O sabahsa tek tesellim sevgilimden gelen günaydın mesajı oldu. Böylece biraz daha katlanılabilirdim bu duruma.

Ben bu düşünceler ile iş için hazırlanırken geceden kalan bir mesajla Umut'un hayalinden uzaklaştım. Mesaj Emre'dendi ve özür dilediği yazıyordu. Tekrar düne dönerek Emre hakkında bir yol bulmam gerektiğini düşündüm. İki haftadır bir yol bulmam gerekiyordu ama benle konuşmuyordu bile. Bu akşam ona gidip tekrar deniyecektim konuşturmayı.
Ve bu umarım ki Emre'nin çözemediği problemlerin üstesinden gelebilecek bir buluşma olacaktı. Tam olarak bu düşüncelerle hazırlanıp gittim ofise.

İş yerinde pek de birşey değiştiği söylenemezdi. Her bir iş günü gibi yazılımların doğruluklarını kontrol ettim. Yazılım departmanındaki yakın olduğumuza inandığım Sedef ile günlük dedikodumu yaptım. Kahve ile uyanık kalmaya çalıştım ve günü her zaman ki sıkıcılığıyla tamamladım.

Eve gidip daha rahat şeyler giydim. Aynı şeyi Emre'nin de yapabilmesi için biraz evde gevşemeye çalışıp bekledim. Telefonda Umut ile mesajlaşıp Ankara da daha neler yapıp döneceği konusunda konuştuktan sonra evine gidiceğimi haber vermeden bir kaç sokak ilerde ki Emre'nin apartmanına doğru yürümek için evden ayrıldım. Artık bitmeliydi bu saçmalık. Konuşmaması ve bana ihtiyacı olduğunu bildiğim halde benden kaçması zoruma gidiyor. Ona yardım etmem gerektiği halde birşey yapamamamsa daha çok canımı sıkıyor.

Evine yaklaştığımda biraz heyecanlandım. Apartmanının önünde saçma saçma bekleyip zile bastım.

FarketmedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin