fly me to the moon

2.3K 170 247
                                    

Heeyy, bunu bekliyor muydun yoksa beklemiyor muydun bilmiyorum ki önemli olan şey bu da değil. Doğum günün için bir şey yapmak istedim ve bu en iyi (ve tek) kutlama yolu olarak göründü. Doğum günün kutlu olsun, umarım güzel bir yıl geçirirsin.

"Günaydın, Harry."

Kendisine seslenildiğini zar zor işittiğinde, kapının tam karşısında masası bulunan Bayan Murphy'ye gülümseyerek selam vermişti.

"Hey, Harry." Yanında ona yardımcı olmak için duran başka bir danışman olan Anniston'a da gülümsemeyi eksik etmedi.

"Günaydın, hanımlar."

Harry, sorumlu olduğu sınıfa doğru ilerlerken, Anniston'ın nasıl kızardığını ve Bayan Murphy'nin nasıl onları birbirine yakıştırdığını yüksek sesle dile getirişini duyabiliyordu. Bayan Murphy, çalıştığı kreşin en sevimli çalışanlarından birisiydi ve Harry'yle aralarında iyiydi. Harry, bir keresinde nasıl onun vefat etmiş kocasına benzediğine dair birkaç hikaye dinlemiş ve Harry'yle Anniston arasında çöpçatanlık yapmaya çalışmalarına dayanmıştı. Araları bu kadar iyiydi işte.

Harry, yakın olduklarını söylemişti, evet ama cinsel yönelimini ona belli edecek kadar değildi. Tamam Bayan Murphy, her yönden yenilikçi bir kadındı ama bunu öğrenmek onu sarsacağını düşünüyordu çünkü Anniston'la aralarını yapmaya kendisini adamış gibiydi. Bir gün giydiği gömleğin benzerinden gençliğinde giydiğini söylemişti ve Harry birkaç dakika şüpheli bakışlara maruz kalmıştı. Neyse ki Bayan Murphy bunu dünyayı artık takip edememesine bağlamıştı.

Bayan Murphy burada çalışmak için çok yaşlı bir kadındı. Zaten burada bulunmasının tek sebebi kreşin sahibinin, onu çok seviyor olmasıydı. Eh, Bayan Murphy de çalıştığı kreşi ve içerisindeki herkesi seviyordu. Ailelerini bekleyen çocuklarla vakit geçiriyor ve kendi hayatındaki yalnızlığını biraz da olsa azaltıyordu.

Her türlü Harry, onu ve çalıştığı bu yeri seviyordu. Çocuklarla her zaman çok iyi anlaşan birisi olmuştu ve bu lise sonrasında kendisine meslek seçme konusunda birçok avantaj sağlamıştı. Tabii ki de onun da meslek seçimi sırasında bocaladığı çok şey olmuştu. Her zaman önünde birden fazla seçenek vardı ve bu kafasını çok karıştırmıştı. Fakat şu an olduğu ve yaptığı şeyden memnundu.

Başlarda ona yansıyan tek kötü yanı sosyalliğinin neredeyse eksilere inmesi olmuştu. Tüm hafta içinin çocuklarla geçmesi onu başlarda çok yıpratmış, artık kendi yaşıtıyla sohbet etmeyi özler hale gelmişti. Ailesinden uzakta yaşıyor olması ise onları daha fazla özlemesine sebep oluyordu. Fakat alıştığı bu şehirde her şey git gide iyileşmeye başlamıştı. Harry, zaten sosyal açıdan girişken bir insandı. Bu yüzden kendisine arkadaş edinmesi zor olmamıştı. Arkadaş çevresinin bir kısmını hala öğrencilerinin ailesi oluştursa bile hala buradaki hayatından mutluydu.

Harry'nin ablası Gemma, iki ay önce evlendiğinde tüm ailesi onun için mutlu olmuşlardı. Gemma, her zaman çok çalışkan ve kendisini işine adamış bir insandı. Bu yüzden yaklaşık sekiz ay önce evleneceği haberini verip, hazırlıklara başladığında tüm ailesi hem şaşırmış, hem de onun için mutlu olmuştu.

Harry, iki hafta içerisinde almayı planladığı iznin birkaç gününü ablasını ziyaret ederek geçirmeyi planlıyordu ve eli boş gitmek istediği son şeydi.

İhtiyaçları olan bir şeyi alma fikri, hediye seçme konusunda ona daha mantıklı geldiği için birkaç kere telefonda annesini, ihtiyaçları olan bir şey olup olmadığı konusunda sıkıştırmıştı ama annesi, ona parasını kenara atması, birikimin her zaman işine yarayabileceği konusunda birkaç şey söylemiş ve konuşmayı sonlandırmıştı. 

once in a lifetime (you we're mine)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin