Onu görmemin ardından yaklaşık yarım saat geçmiş olmalıydı. Saçmalıyorsun dedim kendi kendime, 2 sene sonra Türkiye'ye dönüşümün sanrılarını yaşıyor olmalıydım. Onu görsen bile ne değişecek hayatında? Sonuçta oda senin gibi bir insan bu tür mekanlara oda gelebilir, düşüncelerime hak verdim. Bir gün karşıma çıkacağının farkındaydım sadece beklemediğim birandı.
''Cennet?'' Pars'ın müziğin sesini bastırmak için kulağıma doğru söylediği adımla kendime geldim, ''Efendim?'' ellerini sakallarına atıp bir süre orda bekletti. ''Diğerleri dans ediyorlar, biz de etsek mi?'' hafifçe dudaklarımı kıvırdım ''Kalkalım o zaman''.
Pars aldığı cevaptan memnun bir şekilde elini belime hafif baskı uygulayacak şekilde koydu ve bizimkilerin yanına yürümeye başladık. Yamaç' ı turuncu saçlı tanımadığım bir kızla görmem beni şaşırtmıştı. Esin'e ilgisi var sanıyordum, sanırım yanılmışım. Bu işlerden anladığım yok zaten diye düşündüm, itirafım beni güldürmüştü.
Bizi gören Ayza kollarını kaldırıp saçma hareketler yapmaya başladı ''Kaldırıyoruz ama elleri'' demesiyle çalan yavaş bir parçayla isyan etti ''bendeki şansta bu kadar olur''. Kesinlikle arkadaşlarımı seviyordum, önceki Cennet olsa bu kadar durgun olmazdı eğlenmeyi severdi ama insanları hayatlarında hesaba katmadıkları olaylar onları benim halime getirebiliyordu gerçi şuan pekte umursadığım söylenemezdi yaralarıma daha fazla canımı yakan merhemleri sürmeyi kendim öğrenmiştim. ''Benimle dans eder misiniz hanımefendi?'' sorusuyla Pars'a döndüğümde beklentiyle bana bakıyordu cevap vermeye gerek duymadan ellerimi omzuna koydum.
''Son sınıfı okuduktan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?'' sorusu dudaklarımı büzmeme sebep olmuştu. ''Açıkçası bilmiyorum Pars hala dönmekle doğru karar verdim mi bundan bile emin değilim, galiba tekrar İtalya'ya döneceğim orayı seviyorum'' dediğimde Pars derin bir nefes aldı ''Hala onun yüzünden mi?'' doğrusu bu sorunun cevabı biraz karışıktı. Sadece onun yüzünden değildi, İtalya gerçek benliğimi çıkarmamı sağlamıştı oysa buraya her döndüğümde gerilediğimi hissediyordum. Kafamı iki yana salladım, yüzümde buruk bir ifade olduğunu biliyordum ama saklamak için uğraşmayacaktım.
''Burası bana artık iyi gelmiyor'' söylediğimin en ufak bir yerinde bile yalan yoktu. Herkes gibi bende huzurlu olmak istiyordum yeterince kendime yaşattığım sıkıntılarla uğraşmıştım şimdi mutlu olma zamanıydı, en azından köşesinden de olsa yakalayabilirdim diye düşünüyordum. Pars anlayışlı bakışlarını yüzümde gezdirdi ''Bunları hep beraber konuşuruz daha çok erken '' dedi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde gerçekten çok yorulmuştum. Aylar sonra bu kadar eğlenmeyi bedenimden çok ruhum kaldıramıyordu sanırım. Ayza'yı zar zor ikna ederek mekandan ayrılmaya başladık. Herkesin arabası olduğu için arabalar mekanın çıkışına doğru getiriliyordu, hepsiyle teker teker vedalaşmış eve doğru sürüyordum. Arabayı garaja sokmakla uğraşmayıp evin önüne doğru park ettim, yaşadığım evi ve çevresini seviyordum, burada bütün evler birbirinden bağımsızdı en güzeli de hepsinin geniş bahçelerinin olmasıydı. Ben lisedeyken ailem her seferinde buraya satmaya çalışmış benim itirazlarım sonucu vazgeçmişti. Kapıya doğru ilerken yan tarafımızdaki satılık olan evin ışıklarının yandığını görmüştüm. Evin sahibi olan genç çift aylardır burayı satamadıkları için dert yakınıp duruyordu, sonunda satabilmişler diye düşündüm. Kapıyı açıp eve girdiğimde koltuklara uzanmış iki bedenle dudaklarım hafifçe oynadı. ''Cennet kızım?'' babamın yorgun sesi kulaklarımı doldururken annemde olan gözlerimi ona çevirdim. ''Neden bu kadar yorgunsunuz?'' dediğimde babam oturur bir pozisyona geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAZAK
General FictionKafamı tekrar onun olduğu yöne çevirdiğimde orda olmadığını fark ettim. Gözlerimle tekrar barı ince ince tararken hala yoktu. Saçmalıyorsun belki de benzettin ya da ne bileyim hayal falandı diye kafamı sallayarak kendime gelmeye çalıştım. İki seneli...