YALNIZ.

13 2 2
                                    

Tek bölümlük kısa hikayedir. Keyifli okumalar.

-EDA-

Yemek saatine son 23 dakika. Hastalar inat ve istikrarla kuyruğa girmiş, birbirini ite kaka nüfus cüzdanlarını önüme uzatıyorlar. Hastane binasında ki soğutma sistemi de olmasa çekilir eziyet değil. İnsanlardan oluşan bunaltıcı bir  kalabalık ve onların bencillikleri... Derin bir nefes al. 22 Dakika.

Sıradaki hastadan tiz bir sesle nüfus cüzdanını istiyorum. "Kimliğinizi verebilir misiniz?" Önüme asilce uzanan eli takip ediyor gözlerim. İnce parmaklardan devam eden yapılı kolu, bir çift kaslı göğüse götürüyor beni. Hayır, dikkatimi çeken bu olmuyor. Bırakıyorum siyah tişörtün yakasına zihnimi. Şah damarının izlediği yolda canlanıyor anılarım. Yavaş yavaş yukarı çıkıyor bakışlarım. Korkuyorum onun olmasından ama ürkek bir cesaretle devam ediyorum bakmaya. Evet, bu kemikli yüz ondan başkasına ait olamaz. O zift karası gözler. Ondan başka kimsede bu kadar siyah duramaz.

Boğazımda düğümlenen yumru sanki beynime kan akışının gitmesini engelliyor. Düşünemiyorum, hareket edemiyorum. En son ki konuşmamız geliyor aklıma. Görüntüler film şeridi gibi geçip gidiyor gözlerimin önünden.

Tahtadan salıncakta oturmuş iki kişi. İkisi de kırık, ikisi de dertli. Çocuk sevdiği kız tarafından terk edilmiş. Kız ise sevdiği çocuğa hiç ulaşamamış. Kederleri birleştiren salıncak rüzgara eşlik ederken kız başını yaslıyor salıncağın zincirine. Bakamıyor çocuğa, onun o gökyüzünü andıran bakışlarına eşlik edemiyor. Çocuk sessizce fısıldıyor;
"Çok seversen üzülürmüşsün. Yeni anladım."

Gözleri dolan kız salıncağın ufak sallantısına bırakıyor kendini. İçinden –biliyorum.- diye geçiriyor. –En çok da ben biliyorum.-
İçine attığı cümleleri gözyaşı olup süzülüyor yanaklarından. Eğilmiş başını gizliyor oracıkta. Hislerini gizlediği gibi yaşlarını da gizliyor. Yanında, bir kızın umutlarının katili olduğunu bilmeden hüznüne dala çocuğa uzun bir sessizlik hediye ediyor kız. Sonrasında sesinin titrememesine özen göstererek yanıtlıyor onu.

"Çok seversen üzülmezsin," Yutkunuyor kısa bir anlığına. Yine de yarım bırakmıyor cümlesini. "sevdiğin kadar sevilmezsen üzülürsün."
Çocuk kaşlarını çatıp kızın yüzüne bakıyor. Ancak o zaman görüyor onun nemli yanaklarını. Kızın düşük yüzü, oğlanın olmayan keyfini iyice kaçırıyor. Esen yeni bir rüzgar dalgasıyla kız iç çekiyor gerçekleştiremediği tüm hayallerinin şerefine. "Ya sana ne oldu?" diyor çocuk. "Hadi ben ilk kez terk edildim! Sen neden üzgünsün?"

Gözlerini açmamacasına yuman kız bir kez olsun başını kaldırıp bakamıyor sevdiği çocuğa. İçinden –benimde sevdiğim çocuk ilk kez terk edildi. Onun üzülmesine dayanamıyorum.- diyor. Kendine sakladığı kelimelerinden oluşturduğu hazine sandığını aralayıp bir yenisini ekliyor arasına. Bu seferkiler daha kanlı, daha keskin. Fakat kız, her birini pamuklara sarıp koyuyor, öyle saklıyor hazinesini. Salıncağın zincirine sıkıca tutunan parmaklarına bakıp "Çok sevdim." diyor. Bıraksalar hıçkırıklarını salıverecek fakat o an orada öyle bir güçlü duruyor ki kendisi de şaşırıyor.

Kafası karışan genç adam alayla gülüyor. Alaylı gülüşü ise sinirlerinin bozulmasına. Ama kız nereden bilsin? Daha bir kederleniyor o an. "Hani çok seversen üzülmezdin?"

Rüzgar esmeyi bırakıyor, salıncak sallanmayı, yıldızlar parlamayı. Her şey o kadar anlamsız geliyor ki yüzünde buruk bir tebessüm oluşuyor kızın. Çamura bulanmış elbisesinin uçlarını toplayıp, iniyor salıncaktan. Arkasını dönerken son sözlerini söylüyor kalbini yakan ateş parçasına. Son sözleri olduğunu bilmeden... "İyi de ben hiç sevilmedim ki."

YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin