Kız parkta koşuyordu. Önündeki kişi mutlulukla koşuyordu ama o ağlıyordu. Kız durdu tam onun üzerine atlayacakken her şey değişti kız ıssız bir yoldaydı. Çevresine bakındı yanında bir uçurum vardı. Bir gözlerini kör eden bir ışık gördü. Kız korkuyla kaçmak istedi ama kıpırdayamıyordu. Birden araba uçuruma doğru döndü. Kız ağlamaya başladı. Yine her şey değişmişti. Bunda bir evdeydi bir kadın vardı onun saçlarını tarayan kız mutluydu. Kız kadını inceledi o annesi değildi. Kadın kalktı ve kıza bir bileklik uzattı. Kız bilekliği incelemek için kadına yaklaşacaktı ki kız parka geri döndü. Bunda yerde oturmuş birisiyle alay ediyordu.
Kız aniden gözlerini açtı gördüğü rüya diğerlerine biraz farklıydı. Rüyadaki kızın kim olduğunu düşündü ama hatırlayamıyordu. Başı ağrıdan çatlıyordu. Kız saate baktı. Okula gitmesine daha vardı ama o yine de kalktı. Aşağıya inip mutfağa girdi. İlaç bulmak için etrafı karıştırdı. Sonunda dolapların birinde birkaç ağrı kesici buldu. Onları almak için uzanıyordu ki başına keskin bir acı saplandı. Kız acıyla inleyip gözlerini sımsıkı yumdu. Kız bir süre acını geçmesini bekledi ama acısı geçmiyordu. Kız kendini zorlayarak ayağa kalktı. İlaçlara zar zor uzanıp içinden bir tane hap çıkardı. Kızın gözleri ağrıdan dolayı sulanmaya başladı. Etrafı bulanık bulanık görse de tezgâhın üzerindeki sürahiden su almayı başardı. Yere çöküp hapı içti. Bir süre gözlerini kapattı. Hastalığından nefret ediyordu. Ayağa kalktı güneş doğuyordu. Baş ağrısı daha fazlası olabilirmiş gibi daha çok ağrımaya başladı. Kız içeri sızan ışıktan kaçıp odasına girdi. Odası doğan güneşe inat kapkaranlıktı. Kız hafifleyen ağrısıyla beraber rahatladı. Saat 6.48'ti. Kızın uykusu yoktu ama ağrısının dinmesi için yatağa yattı.
Uyandığımda ağrım dinmişti. Hastalığımdan nefret ediyorum. Hayatımı zorlaştırmaktan başka bir şeyi yok. Tedavi olabilirim ama hastalığımdan ailemin haberi yok. Aslında onlara söylesem bile ilgilenemeyeceklerdir. Yavaşça yataktan kalktım. Açlığımdan dolayı midem bulanıyordu. Hazırlanmadan aşağıya indim. Kahvaltı için mutfağa girdiğimde yemek yapan annemi görmek beni şaşırtmıştı. Beni fark ettiğinde masaya oturmamı işaret etti. Sorgulamadan oturdum. Bugün havamda değildim. Sabah ki ağrı tüm neşemi almıştı. Okula gitmek istemiyordum. Annem gözlerini kısarak bana baktı:
"Sabah tezgâhın üzerindeki ilaçlarda neydi bir şeyin mi var?"
Annemin sorgulaması başlamıştı. Geçiştirsem bile peşimi bırakmazdı:
"Sabah biraz erken uyandım. Başım çok kötü bir şekilde ağrıyordu bende ilaç içtim. Bir de bugün okula gitmesem olur mu kendimi iyi hissetmiyorum."
Annem neyim olduğumu anlamak için beni inceliyordu:
"Tamam, ben okuldan izin alırım. Kendine dikkat et havalar biraz soğumaya başladı. Hastalanmanı istemeyiz."
İlgileniyormuş gibi kurduğu cümlelere göz devirdim. Annem göz devirdiğimi görüp kaşlarını çattı ama bir şey söylemek yerine yemeğine devam etti. Babamsa tüm umursamazlığını konuşturup elinde tabletiyle şirkete gitmeden önceki işlerini hallediyordu. İşkolik bir anne ve babaya sahiptim. Kahvaltıdan sonra yukarı çıktım. Odamı toplayıp aşağı geri indim. Annemle babam çoktan gitmişlerdi. Mutfağa girip buzdolabını açtım. Bir süre bakındıktan sonra geri kapattım. Kahvaltı edeli çok olmamıştı ama yine de canım bir şeyler yemek istiyordu. Kendimi yorgun hissediyordum. Bu da hastalığımın sevmediğim özellikleriydi. Hastalığım günlük aktivitelerimi engelliyordu ve yaşam enerjimi bitiriyordu. Televizyon izlemek için koltuklara oturmuştum ki bundan hemen vazgeçtim. Baş ağrım tekrar başlayabilirdi ve ben tekrar bir ağrıya katlanamazdım. Odama gidip ne yapacağımı düşündüm. Gözlerim kitaplığımda oyalandı. Kitap okuyabilirdim ama sonra yine başım ağrıyabilirdi. Sıkıntıyla yatağıma oturdum. Uyumak istiyordum ama evde yalnız uyumayı sevmezdim. Aşağıya inip bahçeye çıktım. Hava biraz soğuktu. Kış geliyordu. Şezlonglara gidip oturdum. Rüzgâr esiyordu ama çok rahatsız etmiyordu. Gözlerimi kapatıp etrafımı dinledim. Ağaçların hışırtısı, kuşların cıvıltısı ve insan sesleri harmanlamış olarak kulağıma geliyordu ve bu beni rahatlatıyordu. Rüzgârdan dolayı birkaç dakika sonra o keskin ağrı yine başıma geri döndü. Yerimde huzursuz bir şekilde kıpırdadım. Şu huzur dolu dakikalarda yerimden kıpırdamak istemiyordum. Baş ağrım kendini daha fazla gösterince dayanamadım ve eve geri girdim. Mutfağa girip yine ilaç içecektim ama aniden içimden gelen kusma hissiyle banyoya girdim. İçimdekileri boşaltıp elimi yüzümü yıkadım ve banyodan çıktım. Mide bulantım baş ağrımla eş değerde devam ediyordu. Eğer biraz daha ilaç almadan bu acıya devam edersem ölebilirdim. Mutfağa zorla gidip ilaç dolabından sabah ki ağrı kesiciyi aldım. Ellerim titriyordu. Sürahiyle su dolduracağım zaman sürahi elimden kaydı ve yeri boyladı. Sürahi düştüğü anda tuzla buz olurken her yer cam ve su olmuştu. Yere çöktüm. Bir süre bekledi ama hala geçmemişti ve giderek daha çok ağrıyordu. Gözlerimde yaşlar süzülmeye başlamıştı ve hala titriyordum. Etrafı temizlemeliydim. Yavaşça ayağa kalktım. Peçete alıp camsız olan yerlerdeki suları silmeye başladım. Suyu bira emdirdikten sonra camları temizlemeye başladım. Çok fazla küçük parça vardı. Yerde ki büyük parçaları alırken ellerimin titremesi yüzünden tam olarak tutamadım ve avuç içimde kocaman bir kesik oluştu. Artık kafamdaki acıyı umursamayıp sinirden ağlamaya başladım. Neden tüm her şey benim başıma geliyordu. Kanamayı umursamayıp etrafı temizledim. Elimdeki peçete tamamıyla kan olmuştu. Banyoya girip yarayı temizledim. Tek elimle biraz zor olsa da yarayı sarıp banyodan çıktım. Odama çıktım. Üstümü değiştirip yatağa yattım. İlaç alamamıştım. Başım zonkluyordu. Ağrıdan dolayı uyuyamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZ KARDEŞ
ChickLitO okul bana, hayatımda gerçek olarak bildiğim her şeyin bir yalan olduğunu gösterdi...