3.

25 1 1
                                    

Sabah uyandığımda diyemeyeceğim saatlerdeydim. Öğle yarısını geçmişti. Kendime gelmem, yaşadıklarımı hazmetmem zamanımı almıştı. Korunmaya muhtaç hissediyordum kendimi. Yalnızlıkla harmalanmış ruhum, en derinden hissediyordu her şeyi. Dün gece yanıma aldığım telefona baktım tekrar. Ranadan ses yoktu. Umursamamaya çalıştım. Saat geç olduğu için, ya da keyfim olmadığı için okula gitmeyi yarına bıraktım. Her sabah istinasız yaptığım şekilde duş aldım. Not kağıdını nereye koymam gerektiğini düşündüm. Aklıma bir şey gelmiyordu. Bunu yazan ve bırakan kişi, istese bana zarar verebilirdi, öyle değil mi? Ama yapmadı. Muhtemelen evde tek olduğumu da biliyordu. Korkularım, çaresizliğim ve hissettiğim kötü olan her şey bir araya gelmiş gibiydi. Arkamda beni kovalıyorlardı. Varlık gibiydiler. Eğer hızlı koşarsam, kaçmak için, bir yerlerden düşebilirdim. Eğer normal yürürsem, yakalanma ihtimalim vardı.

Neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum sadece. Adımlarımı dikkatli atmalıydım. Özellikle babamın yokluğunda, hep yaptığım gibi doğru kararlar almalıydım. Oyun varsa ortada, en iyi oyuncuları bendim. Bunu biliyorlardı. İsmim çoğu yerde her şeyi halledebilecek güce ve potansiyele sahipti. İstesem bunu yapan kişiyi bulabilir miydim, işte orası beni bile aşıyordu. S kişisinin ismi her neyse, benim kim olduğumu biliyordu. Bunu yapacak cesarete sahipse, ismimden daha önde gelen biri olmalıydı. Güç kimdeyse, insanlar o tarafta olurlardı. Eminim tek hareket eden biri değildi. Üstümü giymeden, havluyla, oturuyordum sadece. Beni bekleyen işlerim vardı. Derslerim vardı. Uğraşmam gereken şeyler vardı.

Bulunduğum yerden kalktım ve üzerime, siyah spor denilebilecek, dizlerimin bir karış üstünde biten siyah elbiseyi giydim. Oldukça yazlıktı, rahattı, sadece göğüs dekoltesi vardı. O da abartı sayılacak kadar değildi. Ayakkabı olarak siyah bilekten bağlamalı, önü kapalı, kalın topuklu ayakkabılarımı giydim. Oldukça rahat hissediyordum. Dudaklarıma bordo ruju yedirdim. Yeni almıştım ve denemeye fırsatım olmamıştı hiç. Yine rimel sürdüm, biraz bronzer da kullandım. Yüzümü ısıtmak için. Göz altlarımla ilgili bir problemim yoktu. Yalnızca dün uyuyup uyandığımdan, tekrar uyumakta zorluk yaşadığımdan gözlerimin altı hafif kızarmıştı. Görüntüden hoşlanmadığım için kapatıcı sürdüm. Siyah, üstünde şekilleri olan el çantamı buldum. İçine arabanın anahtarını koydum. Kredi kartımı, telefonumu ve biraz da nakit para aldım. Parfüm sıktım ve aşağı indim.

Evde tek olduğumu iliklerime kadar hissediyordum. Buram buram yalnızlık kokuyordu. Ağır, baş edilmesi güç bir kokuydu hatta. Dışarı çıkmaya karar verdim. Bunaltıcı bir hava vardı ama, sahil kenarı belki biraz eser diye düşündüm. Evi kilitleyip, anahtarı çantanın içine koydum ve çıktım.

Saatler birbirini kovalıyordu. Arabadan çıkmış, önüne yaslanmış bir şekilde duruyordum. Her zaman gizemli sayılabilecek notlar almıyordum ve kafamı epey meşgul eden yegane şey buydu. Sahibiyle tanışmak ve sorunun ne olduğunu sormak istiyordum. Neden kimseye güvenmemem gerektiğini, neden bana yardım ettiğini. Ben kimseden yardım istememiştim ki. Yardıma muhtaç falan da değildim. Ailemin ölümünden sonra her şeyi yoluna sokmayı bile başarmıştım. Neydi yani sıkıntı. Neden ben? Hani sorarlar ya öyle, yılışık yılışık. Neden ben diye. Benim kast ettiğim bu değil. Neden beni buldun. Özellikle, odama nasıl girip çıkıyosun. Sanki kendi odası.

Önümden geçen kız çocuğuna baktım. O kadar güzeldi ki. Çocukların hepsi güzeldi. Günahsız olmaları, kötülük nedir bilmeyen kalpleri, onları en güzel varlıklar yapıyordu. Ağlıyordu. Gözlerini  sımsıkı yummuş, küçük elleri gözlerinin üstüne kapanmış, içini çeke çeke ağlıyordu. Bulunduğumuz çevrede parmakla sayılabilecek kadar az kişi vardı.

Küçük kızın yanına doğru yürüdüm. Ona göre bir yabancı olarak, onu ürkütmek istemiyordum. "Hey küçük, göz yaşlarına değecek kadar seni üzen şey ne?" Seslendim usulca. Korkmasını, kaçmasını, niyeti bozuk olan binlerce insandan birini bile bulsun, bilsin istemiyordum. En yakınımızda bulunan banka doğru ilerledim. Peşimden gelmesini umarak. Oturdum bankın bir köşesine. Özellikle, zarar vermeyeceğimi anlasın diye, iyice kenara kaydım. Ağlamaları durdu yavaş yavaş, gözünü ovuşturdu hafifçe, rüzgarda salınan sarı kıvırcık saçlarını geriye itti ve gözlerini açtı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 07, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin