Harry'nin dudağı benim dudağımın üstündeydi. Beni öpüyordu ve o an şimdiye kadar hiç olmadığım kadar heyecanlı ve utanmış hissediyordum. Bütün vücudumu ele geçirmişti ve kalbim deli gibi atıyordu. Bir süre öylece durduktan sonra geri çekildi ve
-O halde seni seviyorum, Rachel'i değil!, dedi. Şaşkın gözlerle ona bakıyordum. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Beni sevdiğini söylemişti. Hep bunu demesini istiyordum ama o anın şuanda gerçekleşeceğini asla tahmin edemezdim. Kafamdaki havluyu sırtıma örttü ve bana sıkıca sarıldı. O kadar güzel sarılıyordu ki uyumak istemiştim. Tıpkı bir annenin huzurlu kolları gibi...💕
-Hana. Bir daha sana karşı bir hata yapmak istemiyorum. Lütfen bana kızgın olma, dedi üzgün bir ses tonuyla. Aslında hatalı olan bendim. Ona bunun sır vermek olduğunu söylemek gibi bir saçmalığa başvurmuştum. Kendimi suçlu gibi hissediyordum. Belki de ben özür dilemeliydim. Tam ağzımı açıp özür dileyecekken Harry sarılmayı bırakıp
-Daha fazla ıslak durursan hasta olacaksın, dedi. Doğru ya! Beni öpünce herşeyi unutmuştum.☺️ Hemen duş almak için banyoya girdim. Sıcak suyun altındayken çok rahatlıyordum ve o günle ilgili yaşadıklarımı genelde duş alırken düşünürdüm. Ve şuanda da aklıma sürekli beni öptüğü an geliyordu. Sanırım deliriyordum. O kadar mutluydum ki! 🙈💕💋
Banyodan çıktıktan sonra saçlarımı kurutacakken yanıma geldi ve kendisinin kurutmak istediğini söyledi. Heyecanlı olduğum için birşey söyleyemedim. Aslında o andan beri konuşamıyordum. Dilim tutulmuştu galiba.
Saç kurutma makinasını çok iyi kullanıyordu. Hiç başımı yakmamıştı ve parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırırken o kadar güzel hissediyordum ki bunu nasıl tarif edebilceğimi bilmiyorum. Kurutma işlemi bittikten sonra güzelce taradı ve başımı okşayarak kafama birşey taktı. Ne olduğunu anlamak için elimle dokundum. Bir tokaya benziyordu. Aynaya baktığımda çok güzel kırmızı bir toka vardı başımda. Şaşırmıştım. Benim sormamı beklemeden cevapladı.
-Bunu geçen gün gördüğüm bir takıcıdan aldım. Kırmızı rengi sevdiğini biliyordum. Bence sana en çok yakışan renkte bu, dedi gülümseyerek. O bu kadar saf ve masumken ona nasıl kızgın olabilirdim ki? Ben gerçekten aptalım. Bir daha asla onu bırakmayacağım. Ne olursa olsun!
###
Ertesi gün okula giderken onun elinden tutmayı çok istiyordum. Fakat eminim bu onun aklına bile gelmiyordu. Ona biraz birşeyler öğretmesi adına sabah erkenden okul kütüphanesine gittim ve romantizm içeren rehber kitaplarından aramaya başladım. Böylece ona söyleyemediğim şeyleri ben demeden yapacaktı. Yani umarım yapardı. En son böyle bir bilgi okuduğunda "baş döndürme" kelimesini gerçek anlamda sanmıştı. Çok komikti!😂
-İşte bu!
Bir kitap bulmuştum ve adı 'Romantik Aşk Rehberi'ydi. İçinde tam kızları mutlu edecek şeyler vardı. Bunu kesinlikle ona vermeliydim. Heyecanlı bir şekilde oradan ayrılacakken birden bir gürültü duydum. Ses kütüphanenin deposundan geliyordu. Etrafta kimse olmadığı için kendim bakmaya karar verdim.
Depo odasının kapısı açıktı ve içerde iki üç tane erkek bir kızı dövüyordu. Saçlarından tanımıştım. Bu kesinlikle Gyuri'ydi! Geçen seferde ona zarar veren birileri vardı. Bu kez ona yardım etmeliydim. Ama nasıl? Bu tarz insanlar gizlice yaptıkları bu pisliği bir başkası görünce onun peşini bırakmazlardı. Bunu benim okulumda ki zorbalardan öğrenmiştim. Ama bir şeyler yapmalıydım. Çok fazla kişi oldukları için doğrudan müdahale etmek mantıklı olmazdı. Etrafıma bakıp onların dikkatini dağıtacak bir şeyler aramaya başladım. Bulundukları odaya çok yakın bir kitap rafı vardı. Hemen onlara görünmeden oraya gittim ve tüm kitapları birden yere attım. Çıkan ses dikkatlerini çekmeyi başarmıştı. Sonrada kütüphane nöbetçisi rolünü takınıp
-Üzgünüm öğretmenim. Kitapları hemen toplayacağım. Çok özür dilerim, dedim. Hemen ayaklarımı yere vurarak biri geliyormuş gibi ses yapmaya başladım. Planım işe yaramıştı. Öğretmenin geldiğini zannedip depo odasından çıktılar. Sonrada etrafa bakınıp kütüphaneden uzaklaştılar. Beni görmüşlerdi fakat yerdeki kitapları topluyordum. Bu yüzden yüzümü görmediler ve beni gerçekten nöbetçi zannettiler. Onlar gittikten sonra odaya girdim. Gyuri yere oturmuş bir şekilde öksürüyordu. Hemen yanına çömeldim. Yine kan kusuyordu. Onun için gerçekten üzülüyordum.
-Keşke o pisliklere karşı gelebilcek cesaretim olsaydı! Lanet herifler!, dedim kızgınlıkla. Bana döndü ve zar zor nefes almaya çalışarak
-Neden burdasın? Sana benimle konuşmamanı söylemiştim, dedi.
-Gyuri. Sana yardım etmek istiyorum. Seni daha tanımıyor olsamda neler hissettiğini anlıyorum-
Birden sözümü kesip bağırmaya başladı.
-Nerden bilebilirsin ki? Hayatında hiç dayak yiyip zorbalığa uğradın mı? Hiç seni görmemezlikten gelip dışladılar mı? Vücuduna değil kalbine vurdukları darbelerin ne kadar acıttığından haberin var mı!
Ağlamaya başlamıştı.
-Var! Bunun ne kadar zor birşey olduğunu çok iyi biliyorum. En az senin kadar iyi biliyorum. Çünkü bir zamanlar bende aynı şeyleri yaşadım ve kimse bana yardım etmedi. Düştüğümde kimse elimden tutmadı. Kimse bana ne hissettiğimi sormadı. Ama ben sana soruyorum. Sana yardım etmek istiyorum. Aynı şeyleri senin de yaşamanı istemiyorum! Artık bir haksızlık gördüğümde umursamıyormuş gibi davranmak istemiyorum. Ben hem kendimin hem de senin gibilerin intikamını almak istiyorum.
Bunları söylerken benimde gözümden yaşlar akıyordu. Ne yaparsam yapıyım mazimden kaçamazdım. Ama geleceğimi değiştirebilirdim. Eskisi gibi ezik ve dışlanmış olmak istemiyordum. Bu yüzden Gyuri'ye yardım edecektim.
-Kan! Gözünden...kan akıyor, dedi parmağıyla göstererek.
Elimle kanı sildim.
-Biliyorum. Bu bir hastalık. Korkmana gerek yok. Benim gibi olmak istemiyorsan izin ver yardım edeyim!
Şaşkınlık içerisinde bana baktı ve o da gözyaşlarını silerek
-Benim yüzümden zarar görmeni istememiştim. Onlar gerçekten çok acımasız. Üzgünüm, dedi.
Ecza dolabından ona ilaç aldıktan sonra onunla bir plan yaptık.
-Bundan sonra yanına her yaklaşacaklarını gördüğün an onların seslerini kaydet. Bu bizim haklı olduğumuzu gösterir. Eğer bir kereliğine de olsa videoya alabilirsek onları kesinlikle şikayet edebiliriz.
-İşe yarar mı sence?
-Umarım yarar. Onları alt etmek için gereken herşeyi yaparım. Bu arada başlarında ki kişinin adı ne? Yani Sunbae'nin?
-Kang Tae Hwang. Üst sınıflardan. Ona bulaşma sakın. Yoksa bir daha peşini bırakmaz.
-Merak etme. Temkinli olurum.
###
Öğlen yemeği vaktinde bahçede büyük bir kalabalık vardı. Yine Harry'nin hayranları olduğunu düşünerek oraya koştum. Şu kızlara artık bir ders vermenin zamanı gelmişti! Kalabalığı yarıp olayı görünce bunun Harry ile alakası olmadığını anladım. Üst sınıflardan iri bir çocuk kızgın bir şekilde bağırıp duruyordu.
-Kim yaptı bunu? Hangi çömez beni şikayet eder? Hemen çıksın ortaya! Onun kemiklerini kıracağım! Ölmek mi istiyorsunuz ha? Kim olduğunu söylesin yoksa ben bulucağım!
Olayı tam anlamış değildim fakat sanırım biri onu şikayet etmişti. Etrafındaki konuşan öğrenciler onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
-Hey! Tae Hwang Sunbae. Neden bu kadar kızgınsın ki? Sakin ol. Kimse seni şikayet etmeye cüret edemez.
O ise inatla bağırıyordu.
-Hayır! Birileri benden korkmuyor demek ki! Onu kişiyi bulduğumda onu öldüreceğim. Doğduğuna pişman olacak!
Dedikoducu öğrenciler sayesinde onun bu okuldaki en korkulan kişi olduğunu öğrendim. Kendi sınıfındakilerden bile iki yaş büyükmüş. Bu yüzden herkes ona Sunbae diyor. Bir nevi okulun ağası gibi birşeymiş.
-Kang Tae Hwang Sunbae! Fighting! Öldür o kendini birşey sanan kişiyi!
Tabiki içlerinde ona gaz verenlerde vardı. Fakat ismi bana tanıdık geliyordu. Biraz düşününce bunun Gyuri'ye eziyet eden Sunbae'nin olduğu aklıma geldi. Onu hiç görmemiştim. Bu yüzden biraz geç tanımıştım. Hemen gözüm Gyuri'yi aradı. Onu görmüştüm. Kalabalığın ortasına gelerek
-B-ben şi-kayet ettim, dedi. Ne yapıyordu bu? Ölmek mi istiyordu? Yaptığımız planlar boşa gitmişti. Birden korkak bir sesle bağırmaya başladı.
-Ye-yeter artık Sunbae! Bana böyle davranmandan bıktım. Bu-bu yüzden seni şika-şikayet ettim!
Herkes sessizlik içerisinde ona bakmaya başladı. Sunbae'yi daha çok kızdırdığından emindim. Tam elini kaldırıp ona vuracakken birden önüne atlayıp 'Yapma!' diye bağırmayı çok istemiştim. Ama hala korkuyordum. Cesaretimi bir türlü toplayamıyordum. Fakat o anda benim yerime başka biri onun vurmaya hazırlanan kolunu tuttu ve cesur bir şekilde Gyuri'nin önüne geçti. Bu...bu Harry'ydi!
-Kızlara vurmak hoş bir davranış değildir, dedi ciddi bir tavırla. Onun ara sıra çocuksu halden çıkıp bu şekilde erkeksi olmasına bayılıyordum. Beni etkilemeyi herşekil başarıyordu.
Sunbae sinirle kolunu çekmeye çalıştı fakat Harry o kadar güçlü tutuyor olmalıydı ki, iri yapılı olmasına rağmen kolunu kurtaramamıştı. Etraftaki herkes olacakları izliyordu. Tam o anda biri daha geldi ve gülerek elini Sunbae'nin omzuna koydu.
-Naber dostum? Sanırım yardıma ihtiyacın var, dedi. Bu Nam Joon'du.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
RomantizmKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -