Alarmın sesi beni delirtiyordu. Saat ne zaman 7 olmuştu ha? Kafamı yorganın altına sokup alarmın sesini duymamaya çalıştım. Lütfen dursun şu lanet alarm. Allah'ım duymak istemiyorum diye söylenirken birden rahatladım. Alarmın sesini duymuyordum. Beynim otomatik olarak sesi yok etti sanırım. Bunun bilimsel bir açıklaması olmalıydı. Ben mutlu ve huzurlu bir şekilde uyumaya devam edecekken annemin yorganı açması bütün hayallerimi yıkmıştı. Haydi kahvaltıya deyip odamdan çıktı. Ben ne mi yapıyordum? Ben ağızım açık bir şekilde aptallığımı düşünüyordum. Alarmı beynim değil annem kapatmıştı. Saniyelik 'son alarm bükücüyüm ben' havalarım yerle bir olmuştu.
'Saat üçte ışığın yanıyordu Eylül. Tabi kalkamazsın. Okulun ilk günü bari biraz heyecanlan ne bileyim hazırlık falan yap. Milletin kızı iki gün önceden başlıyor hazırlanmaya. Sen bıraksam pijamayla okula gideceksin. Büyüdükçe tembelleşiyorsun.' Annem yine başlamıştı. Yahu bari sabahın körü söylenmeseydi. Nerden buluyor bu enerjiyi anlamıyorum ki. Konuşmaya başladığından beri üç kez anne demiştim ve beni umursamamıştı. Ah bu anneler. Ne var yani uyumadıysam. Ben keyfimden mi uyumadım. Suçlu ben değilim ki Rüzgar. Dün marketin önündeyken bana gülümsemesi, yanımdan geçerken bu ne uyum demesi aklımdan çıkmıyordu. Sahi o dalga mı geçmişti? Ece'yle benzer kıyafetler giymem komik miydi? Tabi ki komikti. 17 yaşında ki bir kız 5 yaşında ki kızla aynı kıyafetleri giymişti. Kim bilir nasıl görünüyordum. Beynim bu düşüncelerle doluyken nasıl uyuyabilirdim ben.
Okul yine bunaltıcı havasını ısrarla sürdürüyordu. 11. sınıfa geçmem demek yeni bir sınıf ve yeni insanlar demekti. Çok samimi arkadaşlıklar kurmamıştım lisede zaten. İki sene boyunca olduğu gibi yine tek takılacaktım. Benim için sadece Arya vardı. Benim güzeller güzeli arkadaşım. 5 yıldır bir tek ona güvenir, onunla eğlenirim. Aynı lisede oldukları halde en yakın arkadaşlarıyla araları bozulan insanlar tanıyorum. Ama ben Arya'yla aynı okulda değilken bile hiç kopmadım. Onu ilk tanıştığımız andan beri seviyorum. Beraber şiir okurken tanışmıştık. O masumluğu, temizliği tüm bu kirli dünyanın kirli insanlarına rağmen ilk gün ki gibi devam ediyordu. Sanırım o bir melekti. Bana verilen bir melek.
5. dersin bitmesi için dualar ediyor, dakikaları sayıyordum. Tatille ilgili konuşuyorlardı ve bu benim ilgimi çekmiyordu. Sıkıcı bir tatil geçirmedim ama insanların parasıyla hava atması fazla kötüydü. Herkes tatilde nerelere gidip hangi pahalı eşyaları satın aldıklarını anlatıyordu. Özel okulların sanırım en berbat yönü bu. Sonuçta hepimiz ailemizin parasıyla gezip tozuyorduk. Kapı sesiyle herkes gibi kafamı kapının olduğu yöne çevirdim. Birden bir çocuk girdi içeri. Ah hayır hayır bu olamazdı. Rüzgar benimle aynı sınıfta olamazdı. Özür dileyip ancak yetişebildiğini söylediğinde şansıma bir küfür daha savurdum. Bu çocukla gereğinden fazla karşılaşıyordum. Yan tarafımda ki kızın yanına oturmuştu. Herkes 'yeni' sıfatıyla Rüzgar hakkında konuşuyordu. Çünkü Rüzgar önceden bu okulda değildi. Dış görünüşü sebebiyle ben dahil tüm kızların ilgisini çekmeyi başarmıştı. Sadece kızlar değil erkeklerde bakıyordu. Vallahi haklılardı. Farklı bir enerjisi vardı.
Durun durun burada bir saçmalık var. Rüzgar bana mı bakıyor? Yok canım duvara bakıyordur o, saçmalama Eylül. İçimdeki minik gerçekçi kız 'Aptal olma Eylül bu çocuk sana bakıyor işte kör müsün?' diyordu. Sanırım haklıydı.
Bir dakika o benim yüzüme değil dudağıma bakıyor. Sapık çıktı işte, bütün erkekler böyle. İğrenerek ona baktığımda, bana bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark ettim. Dudağın dedi. Birden gözlerimi açtım, sapık çocuk işi ilerletiyordu anlaşılan. Ama ben buna izin vermeyecektim. 'Sapık' diye cırladım. Sınıftakilerin çoğu bana döndüğünde Rüzgar gülüyordu. Bir de gülüyordu ya. Nasıl bu kadar rahat oluyordu insanlar. Utanma da kalmamış ki. Küstah!
Paydos zili çaldığında 5. dersten beri sıradan kaldırmadığım kafamı kaldırıp hızla servisin yanına gittim. Böyle bir ahmaklığı nasıl yaptım ben ya. Çocuk dudağımın kenarında çikolata kalıntıları olduğunu ve silmem gerektiğini anlatmaya çalışıyordu. Seda aptal olduğumu ekleyerek yaptığım ahmaklığı anlattığında yerin dibine girmiş, uyuma numarası yapmıştım. Oysaki rezilliğimi düşünüyordum. Servise binene kadar Rüzgar'ın etrafına dahi bakmadım. Eve gidip saç kurutma makinasının kablosuyla kendimi öldürmeliyim.
Ece'nin mis gibi kokusuyla buluşan burnum tüm sene boyunca okula giden öğrencinin yaz tatili sevincini yaşıyordu. Onun kokusunu seviyorum. Kardeşim olmasını çok istemiştim. Bir kardeşim olacağını öğrendiğimde, ilk mutluluktan ağlama olayını yaşamıştım. Birde cinsiyetini öğrendiğimde saatlerce dans edip şarkılar söylemiştim. Özenle yetiştireceğim kardeşimi dediğimde annem bana sarılıp, yürekten inanıyorum demişti. Şimdi ise dünyanın en masum meleğine sarılıp o büyülü gül kokusunu içime doya doya çekiyordum. Huzur uzun sürmemişti. Duyduğum ses telefonumun mesaj geldiğinde çalan müziğiydi. Telefonumu elime alıp whatsAppa baktım.
-Uyudun mu? -R
2.bölümün de sonuna geldik.
'' - R kim sizce? '' diye bir soru yöneltmeyeceğim tabi ki de ama belki de bambaşka bir karakter olabilir. Kim bilir...
Evet evet ben bilirim 😀
Mutlu günler diliyorum herkese 💜💚💛💜😥❤️💝💜💚💛💜😥❤️💝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ILIK RÜZGAR 🌫️
Teen Fiction🌫️🌫️🌫️O gün dünya durmuştu sanki... Ilık ılık yüzüme değen rüzgar ve ona eşlik eden kalp atışları... Bu bir aşk hikayesiydi, evet artık kendi hikayemin yazarı olacaktım. Çünkü o daha ilk günden hissettirmişti bunu bana. 🌫️🌫️🌫️