~ BİR SONUN BAŞI ~
Hafif adımlarla yürüyerek arabama bindim. Fatih bir an olsun gözlerini benden ayırmadı. Arabayı çalıştırdım. Ve oradan uzaklaştım. Çok yorgundum ve bir an önce eve gitmek istiyordum. Bu yüzden arabayı hızlı kullanıyordum. Bir anda içimde kötü bir his oluştu. Kulağımda o çığlıklar yankılanmaya başladı. Neler oluyor anlamıyorum. Bir anda geldi yine gözümün önüne. Her şeyi boşverip yola odaklandım. Burası çift yönlü bir yoldu. Ve arabalar oldukça hızlıydı. Ben biraz acemi olduğum için onlardan bir tık yavaş sürüyorum tabiki. Telefonum çaldı. Kim arıyordu ki acaba? Babam bu saatte aramazdı. Zaten Fatih benim aramamı bekliyordu. Bir elle direksiyonu tutup diğer elimle çantamdan telefonu çıkarmaya çalışıyorum. Gözüm bir yolda, bir çalan telefonumun bulunduğu çantada. Tam telefonu çıkardım derken korna sesi ve karşıdan gelen bir araba gördüm. Karsı şeride geçtiğimi farkettim. Çok korktum. Arabaya çarpmamak için direksiyonu sola kırdım.
FATİH'İN ANLATIMIYLA
Miray ve Bora'yla kafede oturmaya devam ediyoruz. Bir kaç arkadaş daha var yanımızda. Biraz vakit geçirmek istediler. Saatte zaten daha erkendi. Eve gitmek istedim Bora kal diye ısrar edince kıramadım. Aklım Sude'deydi. Neredeyse gideli 1 saat olacaktı ama hâlâ aramadı. Miray çok geçmeden bir soru sordu.
"Sude aradı mı Fatih?"
"Hayır daha aramadı Miray."
"İyide şimdiye kadar çoktan evde olması lazımdı. Dur ben bi arayım." Miray telefonunu eline aldı ve Sudeyi aradı. Çok sinirlenmiştim. Normalde hemen telefonunu açardı. Ama bu sefer açmadı. Miray bir daha aradı. Bu sefer telefonu açtı.
"Alo Sude?"
"Alo? Siz Sude'nin neyi oluyorsunuz?"Bir şeyler oluyordu. Miray'ın bana bakışlarından bunu anlıyordum.
"Ben arkadaşıyım beyefendi siz kimsiniz?"
Beyefendi mi? Kim o adam? Sude'nin telefonunu bir adam nasıl açar derken Miray "NE!" diye çığlık atarak ayağa kalktı. Bora telefonu elinden aldı.
"Beyefendi neler oluyor? Sizde kimsiniz?"
"Bakın ben Polis memuru Mehmet. Arkadaşınız bir trafik kazası geçirdi." Bora telefonu kapattı ve Miray'ı sakinleştirmeye başladı. Çok sinirlendim. Kimse bana bir şey anlatmıyor.
"Neler oluyor. Biriniz bir şey söylesin artık. Sude'nin telefonunu açan adam kim? Sude nerede?"
Bora yanıma geldi.
"Fatih önce bir sakin ol. Sude bir kaza geçirmiş. Şuan hastaneye götürüyorlarmış."
O an yıkıldım. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Saatler önce evlenme teklifi ettiğim kadın, şuan bir ambulansta. Bir trafik kazası yüzünden. Nasıl olur? Koşarak arabama gittim. Çalıştırıp hızla hastaneye doğru sürüyorum. Kırmızı, yeşil, sarı. Işıklar umrumda değil. Benim Sude'nin yanında olmam lazım. Onun bana ihtiyacı var. Onu nasıl tek başına bırakabilirim. Aptalım ben. Benim yüzümden. Kahretsin. Arkamda Miray ve Bora. Hastaneye gidiyoruz. Arabanın içinde kendi kendime söylenmeye başladım. "Az kaldı sevgilim. Az kaldı. Sana hiçbir şey olmayacak. Buna izin vermiyeceğim asla. Asla." Nihayet hastaneye geldik. Arabadan hızla indim. Anahtar falan umrumda değil. Hemen ordaki görevliye
"Az önce trafik kazası oldu. Buraya bir kadın getirdiler. Nerde şimdi o?"
"Sakin olun beyfendi. Gelir gelmez ameliyata aldılar. Durumu ciddi. Ameliyathane üst katın en sonunda."
Durumu ciddi ne demek? Hızlı hızlı merdivenlerden koşarak çıktım. Kolidor bitmek bilmiyordu sanki. Ameliyathanenin kapısının önündeyim. Kimse yok. Hiç kimse.
Sude içerde. Saatler önce yanımda olan kadın şimdi orada yatıyor. Üstelik benim yüzümden. Onu ben bıraktım tek başıma. Nasıl olur? Miray'la Bora yanıma geldi. Omzuma elini attı Miray.
"Korkma Fatih. O benim çocukluk arkadaşım. Onu en iyi ben tanırım. O çok güçlü ve inatçı bir kız. Emin ol bunuda atlatacak. Sen sakin ol." Bir hemşire geldi yanımıza. "Siz hastanın neyi oluyorsunuz?"
"Erkek arkadaşıyım."
"Bunun içinde hastanın eşyaları var. Telefonu durmadan çalıyor. Bir bakın isterseniz."
"Teşekkürler hemşire hanım." Telefonu Miray'a verdim. Arayan kişi Sude'nin babası Oğuz amcaydı. Miray telefonla konuşmak için dışarı çıktı. O sırada poşetin içindekilere bakarken Sude'ye evlenme teklifi etmek için aldığım yüzüğü gördüm. Elime aldım. Avucumu sımsıkı sıktım. Duvara bir yumruk attım. Bora elindeki suyu uzattı.
"Hayır istemiyorum Bora."
"Tamam ama sakin ol Fatih."
Saatler geçiyor hâlâ içeriden biri çıkmadı. Bir sağa gidiyorum, bir sola. Sude'nin annesi, babası, Pelin, Miray, benim ailem. Herkes burda. İçimden 'hepimiz seni bekliyoruz birtanem, hadi gel artık.' Diye dualar edip duruyorum. Ameliyathane kapısı açıldı sonunda. Sude sedyenin üzerinde öylece yatıyordu. Onu öyle görmeye dayanamıyorum kahretsin.
"Sude ben burdayım kalk bitanem, hadi uyan. Hadii!" Annesi bi yandan ben bir yandan aynı cümleleri tekrarlayıp duruyoruz. Sude'yi normal odaya aldılar. Doktoru geldi. Sude'nin babası 'kızım nasıl? Neyi var? İyi mi?" Bir aralar dizilerde ya da filmlerde izlerken klişe gelen bu sorular ilk defa anlamlı geldi kulağıma. Doktorun ağzından çıkacakları bekliyordum.
"Bakın Oğuz Bey kızınız ciddi bir kaza geçirdiği gibi oldukça ciddi bir ameliyat atlattı. Hayati tehlikesi yok. Ama..." ama da neydi şimdi?
Oğuz amca sinirlenerek "Ama ne doktor hanım?"
"Oğuz bey bakın, Sude emniyet kemerini takmasaydı daha kötü şeyler olabilirdi belkide ama Allah'tan emniyet kemerleri takılıymış. Tek sorun bacakları sıkışmış. Ve bu ciddi bir hasar oluşturabilir. Ne yazikki Sude uyandığında bacaklarını hissedemeyebilir. Uyandığında her şeyi anlayacağız." Duyduklarım karşısında öylece kalakaldım. Diyecek hiçbir şey bulamıyorum. Kalbim durdu sanki. Canım çok yanıyor. Ne demek bacaklarını hissedemeyebilir? Ben böyle bir şeyi Sude'ye nasıl anlatacağım. Allah'ım ne olur böyle bir şey olmasın. Hava almak için dışarı çıktım. Hastanenin önünde otururken omzumda bir el hissettim. Kafamı kaldırıp baktım ve yanımdaki Sude'nin babasıydı.
"Üzülme evlat. Benim kızım güçlü. O ayağa kalkıcak. Yürüyecek, koşacak, hatta inat edip araba kullanmaya devam edicek. Korkma. İnsanın korktuğu şey başına gelirmiş."
"Oğuz amca, ben onu çok seviyorum. Benim yüzümden bu durumda."
"Senin bir suçun yok oğlum. Böyle olması gerekiyormuş. Ben bilirim kızımı. O çok inat. Sen ısrar etmissindir kesin ama o istememiştir bunu."
"Oğuz amca ona bir şey olmasın."
"Olmayacak oğlum. Sen üzme kendini. Doktorlar yarın uyanır dediler. Yarın ola hayrola."
Oğuz amcanın bu sözleri azda olsa beni rahatlamıştı. Yukarı çıkıp sabah olmasını beklemeye başladım. Oturduğum yerde uyuyakalmışım. Gözlerimi bir sesle açtım. Bu ses... Bu ses onun sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜSME AŞKA
RomanceAynı günde hem geleceğe yeni bir adım atarken hem de o adımla yere çakıldım. Daha yürüyemiyorken ona koşmayı seçtim ben. Önümdeki yolları bilmeden gittim ona. Bilmiyordum beni neler bekleyeceğini. Öğrendiğimde yeniden nasıl düşeceğimi. "SÖZ VERİYOR...