Klasik bir pazartesi sabahından bahsedecek olursak ; minibüs, otobüs, metrobüs ve sonu "büs" le biten benzeri toplu taşıma araçlarıyla yazımıza başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Giriş - gelişme - sonuç şeklinde ilerleyecek olursak; alacağımız hizmete karşılık olarak İstanbul gibi kentlerde (fazla akbili olan var mı?) edasıyla bilinen Bursa, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde kullanılan "kent kart" ın ve Anadolu köylerinde ödenen (gayme-mangır-sipali ve kene olarakta bilinen tabiriyle) "nakit para" sorunsalını kaleme alacağım (klavye başındayım beya kağıt kalem mi kaldı hem) havalı olsun diye öyle söyledim. Yetersiz bakiye sesiyle başlayan gün ne kadar güzel başlar ki ? İnsanların kart vermemek için havaya-suya bakan gözleri, şoförün "paran yoksa binme" der gibi eş zamanlı hareket eden dudakları ve kaşları oda yetmezmiş gibi salak cihazın sesinin bütün sesleri bastırmasıyla zihinde yankılanan "fakir, fak fakir paran yok çek kartı üstümden" algısı ile birinin kartını uzatması nihayet mutlu sona ulaştırıyor. (Bok mutlu son daha adama verilecek bozuk para arama telaşesi var. Hele bide bozuk yoksa sen düşün 5 vereyim 2 al 3 vereyim 1 çevir ) gibi hiç akla mantığa sığmayan, okulda öğretilmeyen ve düz insanların başaramadığı bir hesap trafiği sizi beklemekte derken elimde "ben işe gidiyorum", "ameleyim ben" diye bağıran iş elbiselerimin bulunduğu çantayla ilerlemiş ve kendimi otobüsün en havasız en iğrenç (300 spartalı filminde bulunan büyük kuyuyu anımsatan ) alan olan ortada buldum kendimi. Neyse ki civarımdaki herkes de bu aksesuara sahipti kendimi yalnız hissetmiyordum. Hatta onlardan 1 tık öndeydim de diyebiliriz, çünkü; benim elimdeki mağaza çantasıydı onlardaki ise pazar poşeti.
Gelişme kısmını da bu şekilde tamamladıktan sonra ineceğim durağın yaklaşmasıyla yeni bir sıkıntı stres aldı başımı sorma gitsin. Düğmeye basar mısınız, kaptan orta kapı, müsait bi yerde inebilir miyim gibi (tek atımlık kurşun) gibi olan o sözü sarf ettim etmesine fakat silah tutukluk yaptı sanki. Kapı açıldı ama ben hala kuyudaydım, ilerleyemiyordum. Zaman geçtikçe o inememe korkusu sardı etrafımı. Azmettim ve başardım. Sanki savaştan sağ salim çıkmış gibi, az önceki durumları hiç yaşamamış gibi kuğul yürüyüşlerle ve ilk yarıyı bitirmenin rahatlığıyla dükkanın yolunu tuttum. İkinci yarı olan akşam 6 çilesinde görüşene dek otomatik kapılara dikkat edelim (şoför amca kafam kapıya sıkıştı)adlı çalışmalarla biraz neşelenelim..
Şişman gözlüklü gobel : https://www.youtube.com/watch?v=C72jKQ6avGk
Tatlış çocuk : https://www.youtube.com/watch?v=-0oABn7um40
Acayip kardeşler : https://www.youtube.com/watch?v=ulLn40-a7do
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iş hayatı işte..
Short StoryGirişimler, batmalar çıkmalar ve deneyimlerden oluşan tecrübeler..