Gözlerimi araladığım an gözlerimi yaktı güneş. O cumartesi sabahı farklı bir odaya açılmıştı gözlerim. Yatakta diğer tarafa dönüp ardına mavilikleri saklayan dünyanın en mükemmel kirpiklerine sahip göz kapaklarına diktim gözlerimi. Deniz sevdiklerimi çalmıştı, kin tutar izlerdim ama bu deniz mavisi gözler denizi sevdirebilirdi bana. Belki de gökyüzüm olur, kalbinin cennetini yansıtırlardı.
Kirpikler yavaşça ikiye bölündü,
masmavi gözler gözlerimi buldu. "Merhaba." diye mırıldanıp gülümsedim. Ağzını açtı ama ses çıkmadı. Bu beni kıkırdatırken o da gözlerini kapatıp gülümsedi. "Bu sabah yine cennet kokuyorsunuz.""Siz de sabah sabah çenesi düşüksünüz bakıyorum." Kaşlarımı kaldırdım. Kıkırdayarak yüzünü yastığa sürttü, başımı tutup kendine çekerek göğsüne yasladı. Gözlerimi sıkıca yumup tarçın kokusunu ciğerlerime doldurdum.
"Cennet tarçın kokuyor deselerdi inanmazdım." diye mırıldandım. Eli sırtıma sürtünerek yukarı tırmandı, parmakları saçlarım arasından geçti.
"Ben de meleklerin bu kadar güzel olduğunu çok duymuştum ama bana kimse mükemmel olduklarını söylememişti." Kızardığımı hissettim.
"Mükemmel kavramına inanmıyorum." Saçlarıma bir öpücük bıraktı.
"Ben de inanmazdım." Gülümsemekten alamadım kendimi.
"Benden hoşlanır gibisiniz."
"Kaan yanımda bok yemiş bence." Yutkunmaya çalıştım ama yutkunamadım.
"Ve kıskanır gibi..."
"Yalan da söylemem." Kıskandığına göre cidden bir değer söz konusu olabilir miydi?
"Melekler acıkabiliyordu, değil mi?" O an karnım guruldayınca kıkırdamaya başladı. Kızardım.
"Sana kahvaltı hazırlamam gerekiyor." Kıpırdandı ama beni tekrar sıkıca sardı. "Ama seni bırakıp kalkmak istemiyorum."
"Kalkma."
"Ama açsın." Omuz silktim.
"Yıllarca yemeden burada durabilirim."
*
Kahvaltıdan sonra salona geçtik, üzerimize mavi tüylü battaniyeyi çektik. O uzandı, ben göğsüne sokularak bacakları arasına girdim. Televizyonu açtık, kanalları gezmeye başladık. Öyle saçma programlar vardı ki...
"Çizgifilm izleyelim." dedim sonunda. Bakışları yüzümde dolandı, gülerek başını iki yana salladı. "Hadi lütfen!" Dudaklarını birbirine gömüp çizgifilm kanallarını buldu. Cartoon Network'de Juniper Lee vardı. Heyecanla televizyona döndüm. "Bu benim en sevdiğim çizgi filmdi!"
"Cidden..." diye homurdandı. "Ben Sonic izlemeye bayılırdım."
"Ve Camp Lazlo çok güzeldi." dedim eskilere dalarak. Yüzünü buruşturdu. Ona kaş çattım.
"Samurai Jack."
"Bayılırım." dedim gözlerimi kapatıp. "Regular Show."
"Bilmiyorum." Gözlerimi irilttim. Telefonumu elime alıp internetten Regular Show'u açtım. En az yarım saat onu izledik. Bittiğindeyse bakışlarımı suratına diktim. "Saçmalık."
"Fazla olgunca düşünüyorsun." Bunu izlerken yaptığı yorumlara dayanarak söylüyordum. "Çizgifilm izlerken derin düşünülmez."
"Öyle mi?" dedi yüzümü süzerken. Çatık kaşlarımı düzeltip dudaklarımı birbirine gömdüm. Onu öpme dürtüm hareketteydi. Uzanmak istedim dudaklarına ama utandım. Bana o an dünyanın en lezzetli çileği gibi görünüyordu.
"Öyle." diye mırıldandım dudaklarına bakarak.
"Öyle bakarak kendimi yasak elmayı arzular gibi hissetmemi sağlıyorsun."
"Yenmesini destekler miydin?" diye mırıldandım kısık sesle.
"Şu an evet." diye mırıldandı. Nefes alışverişim hızlanırken dudakları kilometrelerce uzağımdaymış ve ben saatte bir kilometre hızla ilerliyormuşum gibi hissettim. Biri gaza basmalıydı çünkü benim bedenim fazla soğumuştu hareket edebilmek için.
"Ye o zaman."
Ve dudakları dudaklarıma hafifçe temas etti. Titrek bir nefes alırken dişlerimle alt dudağını yakalayıp ağzıma çektim. Burnu burnuma temas ederken bu hissin her şeyden daha güzel olduğuna karar verdim. Demir inanmadığım mükemmelliğin simgesiydi benim için. Onu bir odaya kapatıp sonsuza dek izleyebilirdim. Ve herkesten saklamak isterken buluyordum bazen kendimi. Ondaki güzelliği kimse görmemeli, bilmemeliydi. Bana özel bir sır olarak kalmalıydı.
Dudaklarımız acelesizce birbirine sürtünüp geçerken nefes alabilme arzusuyla ayrıldım bu kez. Derin bir nefes aldığımda göğsüm göğsüne çarptı. Eli saçlarımı sıvazlayıp yüzümden geriye itti. "Sen bu dünyadaki en güzel detaysın. Seni defalarca kez çizmek istiyorum. Beyaz kağıda yakışabilecek en mükemmel insansın. Ve ben seni en iyi yansıtabilecek insan olmak istiyorum. Sana doya doya sarılmak, seni defalarca kez öpmek, sana sahip olup herkesten saklamak, seni sadece ben sevebilmek istiyorum Sarp."
"Cennetindeki tek melek olmak, tüm güzelliklerine yalnızca ben erişebilmek istiyorum. Dudaklarının tadını yalnızca ben bilmek, sen konusunda dünyanın en bencil insanı olmak istiyorum. Sadece ben tanıyayım, sadece ben görebileyim seni istiyorum. Sevgini sadece bana ayır istiyorum. Yalnızca kalbinin cennetini değil, zihninin cehennemine kadar, en ince detayına kadar istiyorum seni Demir."
"O günden beri biliyordum senden başkasına ait olamayacağımı zaten." diye mırıldanıp dudaklarımızı tekrar birleştirdi.
*
"Beni öptü." dediğimde bakışları bana döndü Yeis'in. Odamda oturmuş, Another izlerken yer fıstığı yiyorduk. Animeyi durdurdu.
"Ne? Hani sana öyle yaklaşmıyordu?"
"Ben istedim. Yeis ben galiba çok feci aşık oluyorum."
"Ayvayı yedin desene." Kaşlarımı kaldırdım. "Aşk acı verici. Kaldırabileni nadir."
"O da benden hoşlanıyor sanırım."
"Umarım öyledir." Göz devirdim.
"Bir günde karamsar olma be oğlum."
"Karamsar olmak daha iyi. Bir işi yaparken tüm kötü ihtimalleri hesaplıyorum ve ona göre davranıyorum. Hem sonuca kendimi hazırlamış olduğum için çokta üzülmüyorum."
"Ben kendimi neye hazırlamalıyım?" dedim korkarak.
"Seni kullanabilir. Aldatabilir. Başkası için seni terk edebilir. Sevişip bir kenara atabilir. Kendi hakkında yalanlar söylüyor olabilir. Ciddiye almıyor ola-"
"Yeter." Yüzümü buruşturdum. "Kafamı karıştırma, korkutma."
"Hayatın gerçekleri bunlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy Issues (Gay)
Ficção AdolescenteDÜZENLENDİ! "Cennet... Cennet senin için yeniden can buldu Sarp. Seni gördüğüm gün yıllar sonra kalbim yeniden hızla tekledi. Göksu'dan sonra ilk defa bu kadar hızlı çarptı. Kalbimin cehennemi beynime hücum etti ve kalbim senin için beyaza boyandı."...