HAYAL ETTİĞİN KADAR VARSIN

201 3 10
                                    

HAYAL ETTİĞİN KADAR VARSIN

  Siyah dışlandı çünkü farklıydı. Beyazda bulunmadığı için suçlandı…

13 KASIM 1995

  Yapraklar dolunayın gümüşi ışığında yıkanırken insanların, varlığından habersiz olduğu ormanın derinliklerinde, kimsenin bilmediği, kimsenin görmediği ve işitmediği yerde, üç tane güzel kadın kucağında üç tane güzel bebekle bekliyordu. Ne baykuşların uğultusu geceyi bölüyordu ne rüzgârın fısıltısı… Sanki hayat nefes almayı kesmişti.

  Gecenin bürünmüş olduğu ölüm sessizliğini bölen kadın ormanı yırtarak diğerlerinin beklediği açıklığa ulaştı. Ağarmış saçları ve kirli yüzüyle bir dilenciye benziyordu. Kadın eteklerini yere sürüyerek yoluna devam etti. Ortada durduğunda, elinde tuttuğu üvezden yapılma asasını kaldırdı ve toprağa bir şeyler çizmeye başladı. Diğerleri ise olacakları bekliyordu. Bebeklerin kaderi yazılıyordu. Yaşlı kadın işini bittiğinde eserine dikkatle baktı. Eksiksiz olmasını istiyordu.

  Bir merkezden çıkan üçlü spiral…  Triskele…

   Suratına yerleşen gülümsemeden yaptığı işten memnun kaldığı anlaşılıyordu. Arkasını döndü ve ilk bebeği eline aldı. Sevimli bir kız çocuğuydu. Olacaklardan habersiz bir şekilde uyuyordu. Bebeği çizdiği şeklin yanına götürdü ve spirallerden birinin üzerine koydu. İkinci bebekse bir oğlandı. Onu da alıp diğerinin yanına koyduktan sonra sıra üçüncüye gelmişti. Kadın son bebeği de kucağına aldı. Daha ona dokunduğu ilk anda diğerlerinden farklı olduğunu anlamıştı. Çocuğun gözleri şaşılacak bir şekilde açıktı ve gümüşi renkte parlıyordu. Yaşlı cadının suratına bir gülümseme yerleşti. Elinde tuttuğu son çocuğu en üstteki spirale koydu. Bir adım geriye çıkıp cebinden aldığı gümüş alaşımlı bıçakla avucunda bir yara açtı. Damlayan kanını sırayla bebeklerin alnına sürdü. Ellerini yukarı doğru kaldırdı ve kadim dilde bir şeyler haykırdı. O anda zaman durmuş gibiydi. Sadece bir saniyeliğine her şey soluğunu yitirdi. Cadı işini bitirdiğinde arta kalan tek şey ise gülümsemesi oldu.

  Tanımadığım birinin daha omzuma dokunmasıyla irkildim. Bana teselli vermek için yapılan bir hareket olsa da artık kimseyle konuşacak durumda değildim. Yanımdaki adam benden uzaklaşırken bakışlarımı mezar taşına diktim. Ayakta duracak gücüm kalmamıştı. Düşüncelerim beynimi kemirirken duygularımsa kalbimi yiyip bitiriyordu. Daha fazla cenaze havası teneffüs edemeyeceğime karar verdim. Kalabalığın arasından sıyrılıp ilerlemeye başladım. Annemle babamı aynı anda kaybettiğime inanamıyordum. Bu haksızlıkmış gibi geliyordu. Olmaması gerekiyordu. Nereye gittiğimi bilmez bir şekilde yürümeye devam ettim. Mezarlıktan çıktığımı anlamam biraz zamanımı aldı. Geri dönmek istemiyordum. İnsanların bana acıyan gözlerle bakmasını ya da bana destek olmasını da istemiyordum. Karşı kaldırıma doğru ilerlemeye devam ettim. Kapalı bir dükkânın önünden geçerken camdaki yansımamı gördüm. Ağlamaktan kızarmış olan gözlerim sudan yoksun bir tarla gibi kurumuştu. Suratımda ise psikopat bir katilin ifadesi vardı. Kendime bir kez daha baktığımda annemin sesi beynimde yankılandı.

  “Saçların gece karası ve gözlerin ay ışığı…”

  Ama beni gerçek hayata döndüren büyükannemin sesi oldu. Yanına gelmem için elleriyle işaret yaparkenki hali sirk cambazlarınınkinden bile beterdi. Arkamı döndüm ve ona doğru ilerlemeye başladım yanına geldiğimde, yumuşak bir tonda “Hadi…”dedi “Gidelim.”

  Onu ikiletmemeye kararlıydım. Birlikte yan yana yürümeye başladık. Sonsuzluktan daha da uzun bir süre sonra eve vardık. Kendimi yatağıma atmam sadece birkaç saniye sürmüştü. Uykuya dalmam ise saniyenin onda birlik kısmını bile doldurmazdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 31, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HAYAL ETTİĞİN KADAR VARSINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin