10. BÖLÜM: "KİLİTLİ KAPILAR"

4.7K 741 306
                                    

Medya: Mert ve Aysima

Belki de dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren kandırılıyorduk; beynimizdeki yüz milyar nöron, duyu organlarımızla beraber hareket edip ya bizi kandırdıysa?

Gökyüzünün kararmasıyla birlikte, elini çenesine koyup düşünen Mert'i sanki buğulu bir camın ardından izliyordum. Karşı koltukta bir beden vardı ama odanın loşluğunda, yüz hatlarının fark edilmesi neredeyse imkansızdı. Uzun uzun düşünerek, derin derin iç çekiyordu, canını sıkan bir şey vardı muhakkak. İki kere seslenmiştim ama cevap alamayınca üzerine gitmek istemedim. Fedora, elindeki gaz lambasını tam ortamızda duran beyaz masanın üzerine koyduktan sonra tek tek mumları yakmaya başladı. Gaz lambasının odayı aydınlatmasıyla artık onun yüzünü net bir şekilde görebiliyordum.

"Canını sıkan bir şey mi var?"

Alt dudağına dişlerini geçirerek, sıkıntılı bir ifadeyle yerinden kalktı. Ardından gözlerini yüzüme doğru dikti. Dudaklarını hafifçe aralayarak sanki bir şey söylemek isteyip de söyleyemiyormuş gibi bir havası vardı.

"Evet, seni dinliyorum."

"Canımı sıkan hiçbir şey yok." dedi sert bir ses tonuyla.

Öylece kalakalmıştım. Bir süre etrafıma boş boş bakınarak: "Peki sen bilirsin, odaya çıkıyorum." dedim umursamaz bir ses tonuyla. Tahta merdivenlerden gacır gucur sesler çıkartarak odama doğru çıkarken, omzumun gerisinden aşağıya doğru baktığımda sinirle kulaklarını kapatarak avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"Kes şu sesi, sana kes diyorum. Fedora sustur şunu!"

Ayaklarımı yere sürterek yürüdüğümün farkına vardığımda, dizlerinin üzerine çömelip kulaklarını hınçla kapatan Mert'e korkuyla: "Özür dilerim, yemin ederim ki bilerek yapmadım. Yemin ederim ki..." diye tekrar ettim.

Çömeldiği yerden kalktı, sağ elini yumruk yaparak: "Allah kahretsin!" diye sallayıp arkasına bile bakmadan dışarıya doğru çıktı. Merdivenin tırabzanına tutunarak olduğum yerde Fedora'ya boş bir ifadeyle bakıyordum.

"Siz Mert Bey'in kusuruna bakmayın lütfen. Misofonya hastası, isteyerek size bağırmadı, zamanla onun bu durumuna alışacaksınız efendim." diyerek simsiyah gözlerini gözlerime dikti.

"Misofonya da ne demek?"

"Duyma ile ilgili bir algı bozukluğu yani bazı seslere karşı aşırı öfkelenebilirler; ağız şapırdatması, aşırı gürültü, bebek ağlaması vb. sesler bu kişileri rahatsız eder, hatta öfkelendirir. Demin Mert Bey'in öfkelendiği gibi. "

"Anladım. Bu eve taşınmadan önce beni gezmeye çıkardığında, önümüzde ayaklarını yere sürte sürte yürüyen adamın yüzüne yumruk atmıştı. Demek ki bu yüzdenmiş, her şeye sebep olan misofanya hastalığıymış..." diye tekrar ettim sessizce.

"Anlamadım efendim."

"Hiç... Parçalar yavaş yavaş yerine oturuyor da. Peki siz bu kadar şeyi nereden biliyorsunuz?"

"Çok okuyorum, öğrendiklerimi defterime yazıyorum."

"Kitaplarınızı benimle paylaşır mısınız?"

"Kitaplar Mert Bey'in efendim. Size bahsetmedi sanırım." dedi ve eliyle en köşedeki odayı göstererek konuşmasına kaldığı yerden devam etti: "Bu oda baştan başa kitaplarla dolu, hepsi Mert Bey'in. Okumak için alacağım kitabı deftere kayıt ediyorum. Tıpkı kütüphane sistemi gibi. Odanın içerisinde kameralar var, kapıya da bir düzenek kurmuş, kim odaya girerse Mert Bey'in saatine haber gidiyor. Ondan izinsiz o odaya girmem yasak."

PARANOYAK (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin