thirteen

2K 154 228
                                    

[Louis Tomlinson ft. Bebe Rexha-Back to You ile okumanızı tavsiye ederim.]

11. Bölümün sonundan:

Harry'nin kollarının hemen arkasında çınar ağacının çaprazında donuk bir ifadeyle bana ve ona sarılmam için açtığı kollarına bakan eşimi gördüm. Orada öylece duruyor, sevdiğim adama sarılmam için bekliyordu. Bir dakika sonra yüzünde bir gülümseme belirdi. Ben şok içerisinde ona bakmaya devam ederken, bana anlayışla kafasını salladı. Gözünden bir damla yaşın beyaz gömleğine süzülüşünü ve orada oluşturduğu ıslaklığı izledim.

Kalbimin tüm organlarımın altında ezildiğini hissettim.

Her şey çok güzel olacak, biz sonsuza kadar mutlu olacağız.

🍁

Olduğum yere çivilenmiştim, hareket edemiyor konuşamıyor ve burada ne olduğunu sorgulamıyordum.

Kollarını açmış ona sarılmam için bekleyen Harry'nin yüzündeki gülümseme yerini şüpheye bırakırken Thomas belkide dakikalardır göz bile kırpmadan beni izliyordu. Bu lanet yerde ne olduğunu algılayamayan beynim isyan bayraklarını çekmişti. Başımın döndüğünü ve görüntümün bulanıklaştığını hissediyordum. Ayaklarım beni daha fazla taşıyamayacak duruma gelmiş olmalı ki, iki adım sendeledikten sonra yere düştüm. Ağır çekimde ilerleyen olaylar bir anda son hızla gelişti, yerdeki çakıl taşlarına sürtünen elimin acısıyla yüzümü ekşittim. Harry ve Thomas inanılmayacak bir hızla yanıma geldiklerinde telaşlı gözüküyolardı.

"Elin kanıyor," dedi Harry taşların kestiği elimi avcuna alıp göğsüne bastırdı. "Pansuman yapmamız gerek."

Thomas ise, bir elini başımın arkasına diğerini dizime koymuştu. Bir daha düşersem diye tetikte beklediğini görebiliyordum.

"Tansiyonun düştü galiba Dorothy, yemek yemedin mi?"

İkisinin de birbirinden anlamasız ve gereksiz sorularına karşılık vermedim. Kafamın içinde dönüp duran sorular onların sorularından daha ciddi ve anlamlıydı.

Bu iki lanet adam burada ne arıyordu?

Thomas neden New York'a gitmemişti?

Birisi içimdeki hırçın tarafı oyuna dahil etmişti, ikisininde dokunuşlarından kaçtım. Harry'nin avucundan elimi çekerken birkaç adım geriledim. Thomas elini çekmek zorunda kalmıştı. Kendimde ayağa kalkacak gücü bulamıyordum, bu yüzden oturmaya tercih ettim. En son isteyeceğim şey burada düşüp bayılmaktı.

"Neler oluyor?"

Sorumun muhattabı değillermiş gibi birbirlerine baktılar. Bakışlarında ki saf nefreti ve öfkeyi görebiliyordum. Sessizliklerini korumaları hiç iyi olmuyordu çünkü ben her geçen dakika kafamda çok farklı teoriler üretip daha fazla sinirleniyordum.

"Burada neler oluyor dedim."

Özenle benimle göz teması kurmaktan kaçınıyorlardı. Harry müebbet yemiş bir mahkum gibi suçlulukla başını öne eğdi.

"Bir karar vermen gerekiyordu.."

Afalladım. "Ne? Ne kararı?"

"Hangimizle olmak istediğinin kararı."

Harry cümlesini tamamladı ve Thomas onu onaylamak için kafasını salladı. Elimin ve dizimin acısını unutmuştum bile, sanki fiziksel olarak çektiğim tüm acılar dondurulmuştu. Belki de böyle hissetmemin sebebi duygusal anlamda çektiğim acının tüm vücudumu çökertecek kadar güçlü olmasıydı.

Palindrome | h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin