Bölüm 33

88 4 0
                                    

Yemeklerini çoktan yemişlerdi. Merva masayı toplamış, kalan son birkaç parçayı topluyordu. Burası evin mutfak bölümüydü. Erta yattıkları odadaki diğer kapının genişçe bir hole açıldığını ve bu holdeki altı kapıdan birinin de mutfağa açıldığını öğrenmişti. Diğer kapılarında nerelere açıldığını çok geçmeden öğreneceği kesindi. Bulundukları odanın bir köşesinde ocak ve hemen ocağın yanında üç tane genişçe dolap vardı. Odanın ortasında bir masa ve dört sandalye vardı. Sandalyelerden ikisinin hiç kullanılmadığı hemen anlaşılıyordu.

Adra, artık misafirleri ve kızı ile konuşmasının zamanının geldiğine karar vermiş ve bu konuşma için en uygun zamanı kollamaya başlamıştı. Uygun zamanın geldiğine karar verdikten sonra yavaşça masadan kalkarak hole geçti ve kısa bir süre sonra elinde kahverengi renkte bezle sarılı ve iple sıkıca bağlanmış bir kutu ile geri geldi.

Merva göz ucu ile babasını süzerken, elinde tuttuğu şeyi daha önce hiç görmediğini fark etti. Erta ise bu bezlerin aynısından daha önce Kayis'in ahırında görmüştü. Bu bezin içinde saklı olan her ne ise kesinlikle görevleri ile ilgiliydi. Merakla bezin içinde sarılı olanın ne olduğunu beklemeye başladı.

Adra, elinde tuttuğu bu her ne ise hafifçe üfleyerek bezin üzerinde birikmiş olan tozlardan temizledikten sonra dikkatle masanın üzerine koydu. Merva'nın işlerini çoktan bitirmiş olduğunu görünce eli ile kızına işaret ederek oturmasını istedi. Merva, hiç itiraz etmeden babasının yapmasını istediği şeyi yaptı. Adra'da kendi yerine oturduktan sonra eli ile kalan toz parçalarını almak ister gibi bir hareket yaptı. Özenle bezi sıkı bir şekilde tutan ipleri yavaşça açtıktan sonra itina ile bezin katlarını açtı. Ortaya siyah renkte kabı olan bir kitap çıktı. Kitabın oldukça eski olduğu burunlarına gelen keskin kâğıt kokusunun yanı sıra yıpranmış görünümünden de anlaşılıyordu.

Nihayet Adra söze başlayarak odadaki sessizliği bozdu.

"Şimdi sözümü kesmeden beni dikkatle dinleyin. Burada anlatacaklarım çok önemli ve hepimizi ilgilendiren ortak şeyler. Bu masada anlatacaklarım sadece bu masada bulunanlar tarafından bilinecek, bir birinizden başka hiç kimse ile bu bilgileri paylaşmayacaksınız ta ki Gizem Kalesi'ne kadar."

Adra'nın bu söyledikleri odada bir anda sanki zamanın durmasına neden oldu. Erta, Gizem Kalesi'ni duyduğu an heyecanlanmıştı. Dün gece bahçede Adra ile sadece papirüs hakkında konuşmuşlardı, papirüsteki yazılardan hiç bahsetmemişti. Öyleyse Adra o papirüste nelerin yazılı olduğunu biliyordu. Aynı gece Adra bu konuda kızı ile bile konuşmaması gerektiğini söylemişti, ama şimdi bilgileri kızının olduğu bir ortamda kendisi konuşmaktaydı. Bu adamın söylediklerinin bir birini tutmaması Erta'yı rahatsız etti. Bir den kaşları çatıldı ve kaybolduğunu sandığı papirüsü fark ettirmeden kendisinden almış olabileceğini düşünmeye başladı.

Merva'da, masada bulunan bu dört kişiyi ilgilendiren ortak konuların neler olabileceğini merak etmekten kendini alamıyordu. Merakını gidermek için biraz daha beklemesi gerektiği kesindi ve merak ettiği konuların cevabının sadece babasında olduğu apaçık ortadaydı.

Adra konuşmasına ara vermeden devam etmek istiyordu, ancak Erta'nın kaşlarının çatılması dikkatini çektiği için önce onun kafasındaki sorulara cevap vermesi gerektiğine karar verdi. Bu gencin ne düşündüğünü anlamış gibi elindeki kitaptan, birkaç karıştırmanın ardından bir sayfayı açtı ve ona doğru çevirdi.

"Bu sayfaya bak."

Erta kendisine söyleneni istemeyerek yaptı. Kitabın sayfasına baktığında buradaki yazıların kolyesinin, kılıcının ve papirüsün üstündeki ilkyazılar ile aynı olduğunu fark etti. Ama o bu yazıları o zamanda okuyamamıştı şimdi de okuyamıyordu.

MELEKLERİN OĞLU YERA; GİZEM KALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin