Odaya yansıyan davetsiz gün ışığı ile istemsizce çatılmıştı kaşlarım. Ağırlaşmış göz kapaklarım kaldıramayacak kadar yorgundum. Her ne kadar zorlansam da gözlerimi araladığım kadar etrafı seziyordum. Uyandığımda gözlerimin âşina olduğu bu odanın her karesini, sanki ilk defa görüyormuş gibi izliyordum.Evet, yine başa dönmüştük.
Herşeyin başladığı yere...
Evimden çok vaktimi burada geçiyordum. İstemediğim halde ne de çok alışmıştım buraya? Çocukluğumu çaldığı halde buradan nefret edemiyordum. Babamın ait olduğu bu yerden nasıl nefret edebilirdim ki? Ne de olsa bu dünyada ki tek varlığımdı. Onun emeklerini hissettiğim bu yerde en çok da ona kızıyordum.
Kapanmıştı yorgun gözlerim. Gökyüzüne kızıyordum bir parça. Artık mavi değil karanlık görüyordu gözlerim.
Ya gözyaşlarım? Onlar temizler miydi gökyüzünden bu karanlığı?
17 yaşıma kadar kısıtlanmış sokak havasını soluyandım ben. Sokakda oynayan çocukları, özlemle penceremden izlemekle yetinendim ben. Anne hasretini bile kalbimde barındıramayacak kadar küçük ve yetersiz kalbi olandım ben...
Aldığım nefesi bile tereddütle alıp veriyordum. Çocukluğumu hissetmeden omzuma yüklenen bu ağırlıktı belki de sebebi.
İlk önceleri çok problem yaratmayan kalp yetmezliği hastalarıyla aynı kaderi paylaşıyorken dün gece Kemal bey ile babamın konuşmalarını istemeden de olsa duyduğumdan beri o hastalardan daha da umutsuz olmam gerektiğini anlamıştım. Kalp bulunmazsa öleceğimi bile söylemişti babama. Sözleri hala kulaklarımda yankılanıyordu. Bana hep iyileşeceğimi söylemişlerdi. Yalan mıydı?
Ya babam? Oda mı yalan söylemişti?
Bu hastanenin sahibi ve alanında uzman bir kalp cerrahı olması sebebiyle benim hastalığımın büyük bir sorumluluğu ona yükleniyordu.
Onun bu olanları başından beri bildiğinden hiç şüphem yoktu. Beni yalanlarıyla büyütmüş ve iyileşeceğime inandırmıştı. Bu zamana kadar bulunmamış kalbin bulunacağına inanacak kadar saf kalmış kalbimden yakınıyordum. Hakim olamadığım gözyaşlarım durmaksızın yanaklarımdan süzülüyordu.Hastane kokusu sinmiş bu yataktan doğrulmaya çalışsamda uğraşlarım boşaydı.
" Uyandın mı kızım? "
Yardım için uzanılan el ile durdum ve bakışlarımı mavi tonundaki gözlerinde sabitledim.
"Sakın müdâhale etme! Burda kalmak istemiyorum." dedim yatağımdan biraz daha doğrularak.
"Arya kendini fazlasıyla zorluyorsun. Biliyorsun ki sende..."
Daha cümlesini bitiremeden içeriye gelen hemşireye doğru yönelmişti babam.
"Yavuz bey, acil olarak yeni gelen hastaya bakmanız gerek durumu ciddi."
Geldiği gibi giden hemşireye bir teşekkür borçluydum sanırım. Çünkü babamla bu konuları gerçekten konuşamayacak kadar yorgundum.
"Ben hemen gelirim. Sende biraz dinlenmene bak Arya."
Artık tahamül edemeyeceğimi barındıran suratımı bıkkınlıkla diğer tarafa döndermiştim. Onu dinlemek bile istemiyordum.
Odadan çıktığını anladığımda, zor da olsa ayaklanarak gözlerime ilişen pencereyi perdeleriyle buluşturdum.
Gökyüzün hep siyah haliyle büyümüş bir kız için bu mavilik fazla açıktı....
"O ölmedi... Yaşıyor hala! "
Duyduğum ses ile irkilmiştim. Hastane sanki onun sesiyle yankılanıyordu. Ne olduğunu anlamak için hemen kapıyı açıp koridora yöneldim. Burası ne ara bu kadar kalabalıklaşmıştı ki?
"Bakar mısınız? Ne oluyor burada?"
Sorularımın cevabını almak için durdurduğum hemşire bile aceleden beni cevapsız bırakarak gitmişti.
O anda koluma çarpan birinin omzuyla geriye doğru sendelemiştim. Daha ne olduğunu bile anlamadan bana çarpan adama baktım. Yüzü kanlar içindeydi. Tam göremiyordum. Koşan adımlarla giderken kolunda ki hançer dövmesine kaymıştı gözlerim. Ama daha ne olduğunu bile anlamadan kaybolmuştu ortalıktan.
"Ah! Arya ne arıyorsun burada?"
Babamın kolumu tutup beni odaya geri götürmesi bir olmuştu. "Sana dinlenmeni söylemiştim."
"Arya dinlemiyor musun beni?"
Babamın beni kollarımdan sarsmasıyla kendime gelmiştim. Aklım hala o adamdaydı.
"Baba..." zorlukla söylediğim bu kelime kekeleyerek de olsa ağzımdan çıkmıştı. "Orda ne oluyor?""Bir trafik kazası daha kızım. Kadın ağır yaralı, ve şimdi gidip ona bakmam gerekiyor. Sende odadan dışarıya çıkmamalısın."
Babamın söyledikleri ile şaşkınlıkla açılan gözlerim, gözyaşlarıyla kapanmıştı. Sadece başımı onaylarcasına sallayabilmiştim.
Neler oluyordu böyle? Bugün hiç bitmeyecek miydi?
Artık kendi derdimi bile unutmuş gibiydim. Bedenimden çok zihnimin yorulduğunu hissediyordum. Burda kaldığım her dakika daha da kötü oluyordum.
Giyindigim gibi odadan çıkıp hastanenin çıkışına doğru ilerledim. Gördüğüm ilk taksiyi durdurup evin yolunu tutmuştum.
Senden değil gökyüzü, kararmış renginden kaçıyorum. Kirlenmiş bulutlarından, dinmek bilmeyen yağmurlarından kaçıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇALINAN RİTİMLER
Mystery / ThrillerHavanın Soğuklugu Tenimle Buluşurken Üşüdüğünü Hissettiğim Kalbime Doğru Uzanmıştı Küçük Ellerim. Nasılda Ahenk İçinde Dans Ediyordu Kimin Olduğunu Bilmediğim Ama Uğruna Babamın ve 4 Doktorun Ölümüne Sebeb Olan Bu Kirli Kalp... Ritimlerini İlk Defa...