Medyayı sözlerinden dolayı tercihen Seven'ın şarkısı olarak adlandırıyorum. Bu bölümü de pek sevdi.
--
" İnsanlar bir sürü duyguyu hissedebilirler. Hepsi mutlu olabilir, üzülebilir, şaşırabilir, sevebilir. Onları insan yapan şey budur. "
Genç kız gözlerini büyültüp karşısında çiçekleri sulayan, yüzünde narin bir gülümseme besleyen kadına baktı. Kadın ona bakmıyor ama sanki dinlediğini veya dinlemediğini biliyor, aklı farklı bir düşünceye kaysa hemen onu hissediyordu.
" Eğer bir insan bu duyguları hissedemezse... o zaman ölür, ya da öldürür. Dünyanın değişmez kanunu budur. " Kadın hafifçe ona doğru bakıp samimi bir şekilde gülümsedi. " Kaybetmemek için ikinci tarafta olmalısın. "
Öldürmek.
" Onları öldürmelisin, Akira, ya bir silahla, ya da onları kendine aşık ederek... Yoksa asla sana itaat etmezler. Asla işine yaramazlar. "
Derin bir haykırış boğazına saplanırken nefesinin tıkandığını hissetti ve aniden doğruldu. Kolunun altında kalan yumuşak yorgan kaydı, dengesini kaybetmesine neden oldu. Nefes alış verişi normale dönene kadar gördüğü rüyayı gerçekten ayıramadı.
Gözleri yanıyor ve başı dönüyordu. Üste, kendi yatağında değildi. Rika'nın apartmanında olduğunu da sanmıyordu. Bir yatak... sürekli hareket eden bir yatak.
Seven'ın su yatağı.
Hafifçe doğruldu ve nefes alış verişi normale dönünce telefonun ekranını açtı. Saat daha dokuza gelmek üzereydi.
Ölüm için hala vaktim var.
Bunu düşünmek içine tatlı bir burukluk konduruyordu. Bu mantıklı mıydı? Bilemezdi. Hayatı boyunca görev için birçok kişinin hayallerini yok etmiş, canını almıştı. Ama RFA için kendisini bu şekilde feda etmek ne kadar asildi, bilemiyordu.
O sırada hafifçe sola dönüp yatağa doğru baktığında yatak oynadı ama üstündeki ağırlığı rahatsız etmedi. Seven, koca yatağın ucunda yatıyordu ve yüzü ona dönüktü. Gözlüğünü ve ceketini çıkarmıştı, gözlerinin altı ise gölgeliydi. Gözlüğü olmadan ne kadar da çok Saeran'a benziyordu.
Alnındaki ve yanaklarındaki yazılar hariç.
Hafifçe kaşlarını çatıp okuyabilmek için Seven'ın alnındaki saçlarını yavaşça çekti.
Özür dilerim, Tanrılar da uyur.
Yüzüne belirsiz bir gülümseme yerleşti ama aynı anda kalbi binbir parçaya ayrıldı. Bu bir vedaydı. Ölümü iki saat uzaktaydı, Seven'a bundan daha güzel bir veda etmek istese de onu uyandırmaya kıyamıyordu.
Kimseye veda edecek vakti olmayacaktı.
Yataktan indi ve dün çıkardığı kıyafetleri buldu. Kıyafetlerin üzerinde dün çıkardığı ufak tefek bıçaklar ve bir tabanca vardı. Sahte V silahsız olmakla ilgili bir şey söylememişti. Ölümü mücadele etmeden karşılamayacaktı, bu nedenle kıyafetlerini giydikten sonra yaptığı ilk şey silahı kemerine sıkıştırmaktı.
Odadan çıkmadan önce Seven'a ve yüzündeki aptal ifadeye baktı. İçindeki bütün ruhu yumuşadı ama buna zamanı yoktu. Son zamanlarda ona ne zaman baksa böyle tuhaf hissediyordu, nedenini bile bilmiyordu. Ama bildiği tek bir şey vardı.
Canı yanıyordu.
Seven'ın her zaman fotoğraflarda gördüğü ferrari'leri garajındaydı ama Mint Eye'dan aldığı araba evin önünde duruyordu. Akira da onu kullanacaktı. Seven'ın yaptığı güvenlik sistemi içten dışarı çıkmayı engelliyor muydu bilmiyordu, zira onu pasif hale getirip getiremeyeceğini bilemiyordu. Bunun için Saeran'ı aramak da ölüm fermanını yayınlamak olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVEN: DEADLY SINS || mystic messenger
Fanfiction" Saeran bana seni seçmememi söyledi, Saeyoung. Ama ben yine seni seçtim. " - MC, ah küçük, aptal MC. bir bombayla aynı evde yaşıyor ve kırmızı saçlı bir ineğin kendisine emir vermesine, kalbini kırmasına izin veriyor. çünkü MC bu işler için fazla s...