Terketmeyi bilmeyen bir çocuktum, bir kaç zaman önce sonra, hayatı öğrendim.
Israrla çalan telefon bir türlü açılmıyordu, sabırla bekledim. Cevap alamadığım bir aramadan sonra tekrar aramaya karar verdim, ve işte yine çalıyordu. Dördüncü defa duyduğum dııııt sesinden sonra telefon açıldı.
''Efendim?''
''Şirinim?'' dedim usulca.
''Şirine sen misin ? Bu kimin numarası neredesin sen bir şey mi oldu ?'' dedi telaşla.
''Benim şirinim, evet. Merak etme bir şey yok sadece haber vermek için aradım.'' Dedim.
''Ne haberi Şirine Neler Oluyor.'' Diye tekrarladı sesinde merak ve korku vardı.
''Anlatacağım, dinle.'' Dedim ve anlatmaya başladım.
Konuşma boyunca şirin beni bölmeden dinlemişti, bu evde tanımadığım bir adamla kalmamın doğuracağı sıkıntıları dile getirmiş ve beni vazgeçirmeye çalışmıştı. Hala onu dinliyordum yapmamam gerektiğini burada kalamayacağımı söylüyordu.
Eve dönmeyecektim bu kesin ve geri dönülemez bir karardı. Telefon konuşmamız hararetli bir şekil de devam ederken birden bastıran yağmurla ıslanmamak adına sağ tarafımda duran kamelyaya doğru ilerledim ve Mavi gözlü adamın etrafımda bir yerler de olup beni duyabileceği endişesiyle etrafıma bakındım. Ortalıkta kimsecikler gözükmüyordu, salonun bahçeye açılan kapısı kapalıydı. Sırtımı eve doğru dönerek konuşmaya devam ettim.
Açıklama yapmamı bekleyen bir adam vardı telefonun diğer ucunda, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi bilen anlayan tek kişiydi o Gökay'a yapmamı beklediği açıklamaları yaparken arkamda bir çıtırdı duydum, muhtemelen Mavi gözlü adam şuan arkamdaydı, çıtırtıya sebep olan şey bir kedi de olabilirdi. Eğer tam şuan da Mavi gözlü adam arkamdaysa varlığını hissetmediğimi düşünmesi adına Gökayla yaptığım telefon konuşmasına aynı seyirde devam etmeliydim, bundan sonra eve dönmeyeceğimi hep burada kalmak istediğimi Mavi gözlü adama söylememin en iyi yoluydu bu. Telefonun diğer ucunda ki Gökay'a üzerine basa basa geri dönemeyeceğimi burada kalmaktan başka çarem olmadığını anlattım. Eğer duyduğum çıtırtının sahibi Mavi Gözlü adamsa, anlatmak istediğim şeyi anladığını umarak Gökay'ı dinlemeye devam ettim, Gökay'ı bir şekil de ikna edip ona yerimi bildireceğimi bir hafta boyunca benden haber alamazsa buraya bana yardım getirmesini tembihledikten sonra telefonu kapattım ve mesaj bölümüne girip ona bulunduğum evin konumunu attım, konumu yolladıktan sonra mesajı ve arama kaydında ki Gökay'ın numarasını sildim, Gökay'a gönderdiğim konuma göre hala İstanbul sınırları içindeydik ve Beykoz'daydık, eve bir daha geri dönmeyecek oluşum bir yana henüz hala evimin yakınların da bir yer de olmak dahi huzur ve güven vericiydi. Önümde uzanıp giden manzarayı seyrettiğim sırada Mavi Gözlü adam yanıma geldi.
Yağmur çiseliyor ıslanma diye şemsiye getirmiştim..'' dedi elinde ki şemsiyeyi işaret ederken, telefon konuşmam bitmişti.
Mavi gözlü adamın elinde ki şemşiyeyi alıp, teşekkür ettim.
''Ailenle yaptığın görüşme bittiyse artık içeri geç, yağmur fena bastıracak gibi duruyor.'' Dedi gökyüzünün karanlığına bakarken.
''Sanırım biraz daha burada kalmak istiyorum, birazdan girerim içeri merak etmeyin. Dedim.
Pekala, içerde bekliyor olacağım.'' Dedikten sonra arkasını dönerek, ağır adımlarla eve doğru yürüdü mavi gözlü adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZILCA KADIN
ChickLitKatledilen Bir Hayatın Perde Arkası S;anılanın Aksine Hep Daha Karanlıktır.. Masumluğunu Kaybetmiş Bir Kadının Kaleminden KIZILCA KADIN.. ''-Bardağın Dolu Tarafından Bak Derdi Hep, O'nun İçin Hayat Kolaydı. Ben Eksiklikler Ve Doldurulamaz Bir Boşlu...