Karşıma çıkan kadının yaşı, tahminimce annemle birdi. Biraz şaşırmış bir şekilde bana bakmaktaydı. Açıklama yapmam gerekiyordu ancak düşüncelerim, dilime sağlam bir kilit vurmuştu. Kendimi toparlayarak konuşmaya başladım :
" Me.. Merhabalar. Ben Betül yani Betül Akyüz."
Bunu söyledikten sonra kadının şaşkınlığını, karmaşık düşüncelere sahip olmama rağmen görebiliyordum. Konuşmama devam ettim :
"Babam bana buranın adresini verdi ve babaannemi bulabileceğimi söyledi. "
Kadın yutkunarak söze girişecekti ancak etrafına şaşkın bir şekilde bakındı. Ne yapacağını o da bilmiyordu ve böyle davrandığı için doğru adres de olduğumu anlamamı sağlıyordu. Kapıyı biraz daha açarak :
"İçeri gir. Üst katta."dedi.
Bende ayakkabılarımı girişte çıkararak, sol tarafımda bulunan küçük kahverengi ayakkabılığa yerleştirdim.Kapının karşısında duran ahşap merdivenler, mavi duvarlarla birleştiğin de kasvetli bir atmosfere dönüşüyordu. Bu atmosfer heyecanımı ve geri dönme arzumu daha çok artırmaktaydı. Kadını takip ettim ve üst kata bir daire çizerek çıktık. Büyük kapıyı açtığında ise kocaman bir odanın içinde yatan ve kafasını camdan ayırmayan yaşlı bir kadın bulunmaktaydı.
Büyük bir divanın üzerinde seruma bağlanmış bir şekilde yatan bu kadının cılız sesini duyduğum an, içimde ki garip ürperti daha fazla artmaya başlamıştı. Tahminimce öz babaannem olan kadın sonunda bizi fark edebilmişti. Eski divanda hareket ettikçe gıcırdama sesleri azda olsa duyuluyordu. Baş ucunda üçlü koltuğa, bana kapıyı açan kadın geçtikten sonra benim de ayak ucunda bulunan tekli koltuğa oturmamı rica etti.Evin içinde televizyon olmayışı bana garip gelmişti. Koltuğa oturduğum gibi orta yaşlı olan kadın söze başladı :
"Anne. Betül geldi. Hatırladın mı ?"
Kadının siyaha yakın olan yorgun gözleri, bir an da açılarak bana doğru yöneldi. Kafasını kaldıramadığı için ellerini uzatarak gel işareti yapıyordu. Gözleri ansızın yaşlar ile dolunca, ne yapacağımı şaşırdım.Ellerimden destek alarak kalktığım eski koltuktan kadına doğru ilerlerken, temkinli davranmaya çalışıyordum.Yavaş yavaş giderek yanı başına otursam da ellerimin titremesi ve soğukluğu bir türlü geçmemekteydi. Kadının gözyaşları çoğaldıkça söyleyecek hiçbir şey bulamıyordum. Yol boyunca aklımda ki olan tüm sorular, bu eve girdikten sonra kaybolmuştu.Kadın bana bakarak , kesik soluduğu nefesi ile:
"Büyümüşsün. Kocaman olmuşsun Betül.Betül Maria Güçpınar."
Birden kadının akıl sağlığından şüphe etsem de baş ucunda duran kadına bakarak ne demeye çalıştığını anlamaya çabalıyordum. Kadında benim kafa karışıklığı için de olduğumu anlayacak ki açıklama yapma gereğinde bulundu:
"Senin gerçek ismini ve soy ismini söyledi.Muhtemelen sadece tek bildiklerin , seni büyüten anne ve babanın aslında öz ailen olmadığı, bununla birlikte koca bir mirasa sahip olduğun."
Sinirlerime hakim olmaya çalışsam da içimde tutamadığım bu sözcükler, bir bir dışarıya uçup gitmişti :
"Onlar benim ailem. Lütfen bu şekilde ithamda bulunmayınız. Ben buraya tüm gerçekleri öğrenmeye geldim. Gerçekleri öğrenip bir an önce buradan gitmek istiyorum."
Bunları söyledikten sonra yaşlı kadının elini bıraktım ve kendi yerime geçerek bir an olsun sakinleşmeye çalıştım.
Orta yaşlarda ki kadın bana her şeyi derin bir nefes aldıktan sonra ,anlatmaya başladı :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benmari
Tiểu Thuyết ChungBazı hayatlar kendi ateşinde kavrulurken , bazıları içinse ateş kelimesinden uzak bir yansıma da suyun üstünde güçlenmeye yer tutan izler oluşur. Her yerin dolup taştığı dünyamızda tek bir kişinin hayatımızı değiştirme gerçeği saçma görünse de yaşam...