Sonbaharın yüzünü gösterdiği topraklarda yapraklar teker teker düşüyor yeryüzüne. Kurumuş sarımsı yapraklar tıpkı bahar gibi terk ediyor bu diyarı. Hava her düşüşte değişiyor. Her yaprak ardında fırtınayı getiriyor. Uçsuz bucaksız bir buğday tarlası burası. Rüzgarla dans edercesine sallanan buğdayların arasında sonbahardan nasibini almış birde ağaç. Gözlerini bu sarılıktan alamamışken eski tahtadan bir ev giriyor ağacın arkasına. Kulağına uğuldayan rüzgarın eşliğinde ilerliyor tahta eve. Nereden geldiği bilinmeyen bir tını kalbine işliyor. Sesin geldiği tarafı bulmaya çalışıyor. Bulamıyor. Bu uçsuz bucaksız arazide kendinden başka kimseyi göremiyor. Dökülen yaprakların arasından geçip bu tahta evin kapısında dikiliyor. Pencerelere bakıyor. İki küçük pencerede kahverengi perdelerle örtülü olduğunu görüyor. Elini kapının kilidine uzatıyor. Anahtarı çeviriyor.
Çevirdiği anda hava birden değişiyor. Kulağında beliren tını yerini çığlıklara bırakıyor. Yapraklar kayboluyor ağaç tamamen çıplak kalıyor. Buğday siyaha boyanıyor havayı sis kaplıyor.
Kilidi dönen kapı gıcırtıyla açılıyor. Zifiri karanlığın içinden Anastasia nın yüzü beliriyor. Gözlerinden iki damla siyaha bulanmış yaş akıyor. Panikle ona doğru uzatıyor ellerini. Kollarının arasına almak istiyor fakat o anda Anastasia kayboluyor. Eve girmeye çalışıyor. İçeriye giremiyor.Sonrada tıpkı Anastasia gibi ev gözden kayboluyor. Buğdaylar çıktıkları tohumlara geri dönüyor ağaç devriliyor.
"ANASTASİA!"
Russell koşarak Leonardo nın geldi. Terleyen alnını yastığın üzerinde duran bezle silmeye çalışırken Leonardo elini alnına götürdü. Derin derin nefes aldı. Üzerine örtülen ince ipek örtüyü attı. Yatağının yanında duran ayakkabıları giydi ayağına.
"Leonardo uyuyalı bir saat bile olmadı. İki gündür ayaktasın. Lütfen kendine zaman ver."
"Amca Anastasia kay..boldu." Leonardo hüngür hüngür ağlamaya başladı. Az önce kalktığı yatağa bıraktı kendini. Canının daha önce bu kadar yandığını hatırlamıyordu. Boğulacakmış gibi hissediyordu. Her yerde onu arıyordu ama yoktu. Yeraltına bile haber göndermişti. Tüm gücünü kullanmıştı. Fakat kendi gücü tükenmişti. Ne yapacağını şaşırmış bekliyordu. Aklı karışmıştı. Dün gece Dedria dan duyduklarının dehşetiyle bile sarsılıyordu. Anastasia nelere maruz kalmış nelerden mahrum kalmıştı. Dün gece bir genç kızdan çalınan hayatı dinlemişti. Anastasia şimdi gözünde yaralı bir kuş gibiydi.. Öğrendikleriyle nereye kadar uçabilecekti...
"Leonardo her yerde onu arıyorlar bulunacaktır."
"Ona bir şey olmasından korkuyorum."
"Başına bir şey gelmiş olsaydı duyulurdu. Hastahanelere baktık. Hem belki yalnız kalmak istemiştir."
"Yalnız nerede kalacak? Gidecek hiç bir yeri yeri yok. "
"Leonardo mantıklı düşünemiyorsun. Sağlıklı değilsin. Lütfen dinlen artık."
Russell konuşmasına devam ederken kapı açıldı. Ayağındaki topuklu ayakkabıların iğneleyici tıkırtısı ile odaya girdi Rose. Öfkeden kuduruyordu. Neredeyse kendini kaybetmek üzereydi. Oğlunu bu halde görmeye dayanamıyordu.
"Leonardo artık kendine gel. Bütün malikaneyi yasa boğdun bir hizmetçi parçası yüzünden!"
Leonardo insanlık denen hasletin üzerinde tesirini göstermediği annesine baktı.
"Onu seviyorum."
Söylediği cümle hedefine varmıştı. Gergin bir yayın arasında keskince sıyrılan bir ok gibi girdi kulaklarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anastasia (Tr)
RomanceDün gece yarım bıraktığı işi tamamladı. Yavaşça dudaklarını ona yaklaştırmasını beklemeden genç kızın ensesinden tutarak kendine çekti ve tek harekette onu kendine hapsetti. Yumuşak dudakları kendi dudaklarında kaybolurken Anastasia da Leonardo da k...