Ben Kimim?

55 6 1
                                    


Kim olduğumdan, neden böyle bir kitap yazmaya başladığımdan ve kitabın nasıl bir kitap olduğundan söz edeceğim. Bununla ilgilenmeyenler direkt diğer bölüme geçebilir.

Kim olduğumun çok da önemi yok aslında. Haftalardır düşünceler içinde boğuşuyorum. Eminim ki sen de öyle.
Defalarca fantastik türde ve romantizm üzerine kitaplar yazdım. Kimini yarım bıraktım kiminde ise güzel bir başarı elde ettim. Ama hiç biri bana iyi hissettirmedi. Çünkü okurlarımla aramda bir bağ oluşmadı. Kendi kendime çalışmalarım benim için bir anlam ifade etmemeye başlamıştı artık.
Kendimi bulma arayışındayım. Bu uğurda da her yolu denemeye çalışıyorum "mümkün olduğunca."
Kalemim iyidir, hayalgücüm de geniş. Ama benim buna ait olmadığımı düşününce bıraktım kurgu romanları.

Artık gerçekleri yazma zamanım gelmişti.

Uzun zamandır yazmaya yelteniyorum ama her defasında kendimi durdurdum. "Daha değil, henüz yeni bir profil bile açmadın."
Tamam dedim ve bekledim. Çünkü çok üşengeç bir insanım. Zaten bölümler gecikirse bilin ki üşengeçliğimden. Yoksa aklımda ne düşünceler var bir bilseniz.. Her hazır hissedişimde tekrar hatırlattım kendime "bu işi kendi hesabınla yapamazsın " diye.

Sonralarda düşünmeye başladım, hesabı açsam ne diye başlayacağım, kapak bile yok. Öyle böyle derken, hep kendimi durdurmuşken "artık yeter" dedim. Bugün -16 Temmuz 2017 pazar günü-'nde ilk kapağımı özensiz bi şekilde oluşturup profili açtım. Dedim ki kendime "bu sefer de mükemmel olmasın " mükemmellik takıntısı olan bir insana göre fazla basit bir kapakla bu işe başlıyorum. Çünkü bu takıntımın beni oyaladığını ve amaçlarımla arama duvarlar ördüğünü fark ettim.

Birilerinin kalbine dokunmak istiyorum. Üzüldüğünde dayandığı sırt, ağladığında yaslandığı omuz olmak istiyorum. Ben birilerine yalnız olmadıklarını göstermek istiyorum.

19 yaşındayım. Kuran kursunda eğitim görevlisiyim. Arapça gramer, Kuran-ı kerim, mahreç, tecvid, eski medrese ilimleri, fıkıh, iğtikadi meseleler hakkında vs eğitim veriyoruz. 14 yaşından beri de öğrenci idim. 5 yıl. Hayatımdan silmek için şansım olsa 1 an bile düşünmeyeceğim 5 yıl.

Yurt hayatı ne kadar güzel ve zevkli de olsa ben bunun tadına varamadım. Bu %70 benim hatamdı. %30'u ise insanların karaktersizliği ve hastalıklarım. Ve bu %70lik hatanın %50si susmamdan %50si herşeyi kafama takmamdan kaynaklanıyordu. Netice olarak da %100 mutsuzluk.

Sbs denemelerinde defalarca türkiye 1.oldum. Kendimi bildim bileli de okul 1.siydim zaten. Her notu 100, öğretmenlerine saygılı bir öğrenciydim. Müziğe oldukça yetenekliyim. Kulaktan nota çıkarır, hiç bilmediğim aletleri ufak bir uğraşla mükemmel çalabilirdim. Bağlama ve yan flütte son derece başarılı olsam da muhafazakar bir ailede olduğumdan "baba bana yan flüt al " diyemeden, plastik flütümün hava çıkması için olan kısmından üfler yan tutarak çalardım. O zamanlar çok mutluydum.

6.sınıftan beri beyinle alakalı kitaplar okuyorum. Beyin ameliyatları izliyorum. Yabancı dillerdeki beyin ve beyin hastalıklarıyla alakalı tezleri google translateden çevirip çıktı alıp okulda tenefüslerde okurdum. Anlamsız çevrilirdi ama okumaktan zevk alırdım. Manyak gibi beyinle alakalı şeylerle meşgul olurdum kısaca. Çünkü hala içimde kalan beyin cerrahlığı aşkı ta o zaman düşmüştü yüreğime.

Ders çalışmayı sevmem. Tembel bir insanım. Sadece çok dikkatli, odağı yüksek, hafızası da sağlam bir insandım. Derste dersimi dinler evde ödevimi yapardım. Test çözmekmiş, deshaneymiş, özel dersmiş.. Bizim ailede yok öyle şeyler. Kız çocuklarının yeri ortaokuldan çıkar çıkmaz yatılı kuran kursudur.

Ben de kendimi bu düşünceye hazırlıyordum bir yandan ama oğlak burcuyum. Her yerde başarısıyla dikkat çeken biri olmalıydım bi kere. Öyle 2. 3. Olmakmış, dersten 95 almakmış. Geçin o işleri. O yaştayken bile kimsede olmayan hırslara sahiptim. Okumayacaksam bile okulda adımı duyuracaktım.
Öyle de oldu.

496.832 ortalamayla Samsun Fen lisesine giriş yapmaya hak kazanmıştım.

8.sınıfa kadar ailem yurda ben de okula gitmek istiyordum. 8.sınıfta işler tersine döndü. Kuzenlerimin ve babadan olma sülalemin hepsi ya talebe ya hoca, dedem falan da hafız. Çok mübarek bir ailem var :P onların ailede takdir görüyor olmaları beni etkilemişti. Beni de sevsinler, takdir etsinler istedim. Ve yurda gitmeye karar verdim. Ailem de derslerimin çok iyi olduğuna kanaat getirince hem yurt hem lise olsun dediler. Ama şansa bakın ki inkılap hocamızın bize kayıt için verdiği tarih, kayıtların bitmesinden bir hafta sonraki tarihti.

Neyse, ben bunu sorun etmemiştim o zaman. Dedem falan da benle çok konuşmuştu lisenin düzgün bir ortam olmadığından kendimi koruyamayacağımdan falan bahsetti. Baskı yoktu, koruma içgüdüsü ve şefkat vardı bu konuşmada. Ben de dedemi hiç kıramam. Sonuç olarak yurda başlamış bulundum işte.

Gel zaman git zaman ben aölden mezun oldum 3.yılımda. Ygs'ye kaydolmayı unuttum. Çalışmamıştım da zaten. Neyse, 4.senemin başında öğrendim ki; meğersem bu kazanıp da kaydolamadığımız liseye 3 yıl boyunca kaydolma hakkımız duruyormuş. Peki ben bunu ne zaman öğrendim?
-4.yılımda.
Nasip bir şekilde bir yere getirecek ya insanı, bazen söz boğazda düğümleniyor işte. Ne demişler, nasiple kavga edilmez.

Öğrencilik hayatım çok zor geçti yurtta. İğrenç insanlar gördüm. İgrenç muameleler gördüm. Dışlandım. Şimdi anlıyorum ki beni kıskandıklarındanmış her şey. Kibir mibir yok bende, beni kıskanıyorlar diyemiyordum o zaman. Allah'ım ne olur normal biri olayım, derslerim çok iyi olmasın, hocalarım beni sevmesin diye çok dua ettim, aptalca şeyler yaptım. Şimdi çok pişmanım, keşke az daha güçlü durup çatlatsaydım o patates kafalıları. Yurdu çok seviyorum, hocalarımı ve muhabbet edebildiğim insanları seviyorum. Ama hayatımı zehir eden o insanlardan nefret ediyorum.
Sadece bunlar da değil. Üzüntüden stresten bedenim zarar görmeye başladı. Migren, ülser, skolyoz, fibromiyalji, depresyon.. Ne ararsanız çektim. Psikolojim iyice bozuldu. Özgüvenimi yitirdim. Hiçbir şeyi anlamaz ve yapamaz bir hale geldim. Kendime acıyordum. O yaşlarım hastanelerde geçti. Zaten babam da annemi aldatıyordu 8-9 yıldır, o ayrı bi mevzu anlatırım belki. Netice olarak hayatımın şu son 2 haftaya kadar olan kısmı tabiri caizse kusmuk gibiydi.

Şimdi insanlar benim gibi depresyona girmesin, yalnızlıktan kafayı sıyırmasın diye bu kitabı yazmaya başlıyorum, inşallah başarılı olurum.

Aklınızda kalmasın diye söylüyorum, hocalık zevkli, arkadaşlarımla aram çok iyi. (Allah nazarlardan korusun -Amin.)
Yarın ilk öğrencilerim gelecek. İnşallah herşey çok güzel devam eder, dua istiyorum sizden.
Çok depresif biri olduğum ve yıllardır yüzüm gülmediği için hem biraz umutsuzum, hem de ufak bir sorun olsa çok fazla kafaya takıp bütün iyi şeyleri unutabiliyorum. Karamsarlığa düşüp anın tadını çıkaramıyor, tekrar hayatı kendime zehir ediyorum. İçime sinen bi psikiyatrist bulsam gideceğim ama bulamadım, varsa Samsun'da bildiğiniz önerirseniz sevinirim.

Mantıklı bir insanım, ağzım iyi laf yapar. Bana danışan insanları her zaman mutlu olacağı yöne yönlendirebildim. Dertleşen herkes onlara iyi geldiğimi söyler. Ama gelin görün ki bunları kendime söylesem bile uygulayamıyorum. Bu yüzden de çoğu şeyi atlatamıyordum. Neyse ki son 1 aydır falan kendi sözümü dinliyorum, çok daha iyiyim. Sanırım kendimi yeterince fazla anlattım, hatta buraya kadar okumamış bile olabilirsiniz, sorun değil. Önemli olan diğer sayfalar..

Kitap, size olan tavsiyelerimden, sizin ne kadar değerli olduğunuzdan bahsedecek. İlginizi çekerse okumanız beni mutlu eder.

Sevgiyle ve mutlulukla kalın..:))

DİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin