11. BÖLÜM: "AZRAİL"

4.4K 718 245
                                    

Medya: Çiğsel

Ayaklarımın dibine düşen örtüye gözlerimi sabitleyerek bir süre baktım. Ne diyeceğimi bilemez bir halde bir süre sustum. Zaten konuşsam da ona verebilecek bir cevabım yoktu, sahi ben kilitli kapının ardında ne yapıyordum? O odada benim görmemem gereken ne olabilirdi ki? Başımı yerden hiç kaldırmadan, gözlerimi benden cevap bekleyen, sinirden deli divaneye dönmüş olan Mert'e diktim korku ve endişeyle. Burnundan soluyordu...

"Sana diyorum? Ne işin var burada?" dedi kütük gibi bir sesle. "Başını yerden kaldır!"

Ayaklarımın dibine düşmüş olan örtüyü alarak: "Örtüyü, örtüyü almaya geldim."

Bir yandan da içeriden gelen sesleri dinliyordum, kilitli kapının ardında ne olduğunu öğrenmeye çalışarak.

"Bak Çiğsel! Eğer gerçekten mutlu olmak istiyorsan, sana yasakladığım hiçbir şeyi yapma, yapmaya da kalkışma. Beni zor durumda bırakıyorsun, sana zarar vermek istemiyorum."

"Gerçekten mutlu olmak mı istiyorsam? Sen benimle dalga mı geçiyorsun he? Bu evde mutlu olan biri varsa o da sensin, sen! Sen mutlu ol diye bütün saçmalıklarına katlandım. Hastalıklı ruhuna da!" dedim ağlayarak. Ardından titrek ve boğuk bir sesle: "Bak bana, bana bak! Sence mutlu muyum he? Evet, seni seviyorum ama seni sevmeme de izin vermiyorsun. Neymiş efendim, kuralların varmış. Aşk kural tanır mı?" diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım dizlerimin üzerine çömelerek. "Sen beni sevmiyorsun Mert, sevmiyorsun..." dedim titreyerek.

Kanlanmış gözlerimi Mert'in put gibi yüzüne diktim. Söylediklerimin aksini duymak istercesine... Hiçbir şey demeden salona doğru yürümeye başladığında arkasından hınçla bağırdım: "Ruh hastası!" Ellerimle yerden destek alarak ayağa kalktım ve onun peşinden salona doğru yürümeye başladım. Fedora, Aysima'yı uyuması için odasına çıkartmıştı. En köşedeki tekli koltuğa oturup, masanın üzerindeki gazeteyi aldı ve sanki az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi okumaya başladı. Gözlerimi hınçla onun yüzüne diktiğimde, elindeki gazeteden gözlerini ayırarak: "Sinirin geçti mi?" dedi düz bir sesle.

"Elindeki gazeteyi bırakmazsan geçmeyecek. Lütfen, biraz olsun beni umursa..."

"Ben seni her zaman umursuyorum, senin görmen gereken bir şey değil

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben seni her zaman umursuyorum, senin görmen gereken bir şey değil. Tamamen benimle alakalı ve ben senin görmeni istemiyorum. Bu evde ne yapıyorsam, ya da ne yaptıysam her şey senin mutlu olman içindi. Aşk kural tanır mı ben de bilmiyorum."

"Beni seviyor musun?" dedim gözlerimi gözlerine sabitleyerek.

"Seni sevmemem için neden yok ama seni sevmem için nedenlerim var... Mesela; sevginin damarlarımda dolaştığını hissediyorum. Bana dokunmasan da sevgini bütün vücudumda hissediyorum yani damarlarımda kan yerine senin sevgin dolaşıyor." dedi elini göğsünün sol tarafına koyarak konuşmasına kaldığı yerden devam etti: "Sol kulakçıkta senin sevgin birikti şimdi, atardamarım sevgini bütün vücuduma yaymak için oldukça heyecanlı." dedi masum bir ses tonuyla.

PARANOYAK (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin