37.BÖLÜM

15.6K 759 473
                                    

37.BÖLÜM

İntihar sessizce edilmiş bir yemin gibidir. Seni senden başka kimse duyamaz. Tam şu anda, onun karşısında sessizce bir yemin fısıldadım. Beni duymadı. Hiçbir zaman da duyamayacak. Bir kabullenişin, bir vazgeçişin ayini gibi bir söz, bir yemin bu. Artık her şey önemsiz. Karşımda duran mavi gözlü çocuk önemsiz. Öptüğü esmer kız önemsiz.

Saniyeler içine ne büyük hatıralar sıkıştırabiliyordu... Ayaz daha önce okulda görsem umursamadan yanından geçip gideceğim kızı öpüp bana geri döndükten sonra geçen zaman dilimi o kadar kısaydı ki; anlamıyordum bu dar zaman dilimi nasıl böylesine güçlü bir değişim yaratabiliyordu?

Öptüğü kız da tıpkı benim gibi şoktan kılını bile kıpırdatamaz hale gelmiş, parmak uçlarını dudaklarına ağır çekimde götürüp saf saf Ayaz'a bakıyordu. Ben şok mu geçiriyordum yoksa hissettiğim acı bedenimi kaskatı bir hale mi sokmuştu bilmiyordum.

Ayaz sağ elini saçlarına götürürken gözlerim onun bu minik hareketini istemsiz olarak takip etti. Yumuşak saçlarına elini sertçe daldırırken bileğinde bir şey gördüm. Bir dövme... Tam dikiş izlerinin üzerini kapatacak şekilde bir sembol çizdirmişti. Bir hayat ağacı.

Bana hediye ettiği hayat ağacı kolyesinin boynumda ağırlaştığını hissettim birden. Hayat ağacı, "Seni ailem olarak görmek istiyorum," diyebileceğiniz insanlara hediye ediliyordu. Beni terk etmiş olsa bile kolyeyi onun için takmaya devam etmiştim çünkü kabullenmek istememiştim. Sanki bu kolyeyi takmaya devam edersem bir gün bu saçmalığa son verip bana geri dönecekmiş gibi inatla ve gizlice takmaya devam ediyordum. Kolyenin tılsımı tenimi yaktı.

Gözlerimi Ayaz'ın gözlerine sabitleyip kolyeyi asılarak boynumdan çıkardım. Zinciri koparken boynumu acıttı ama umursamadım. Ayaz'ın dudakları kolyeyi görünce şaşkınlıkla aralandı ama bir şey söyleyemedi. Ben de tek kelime etmeden sadece gözlerine bakarak dövme yaptırdığı elini alıp kolyeyi avucuna bıraktım. Kolyeyi koyduğum eli açık bir şekilde havada dururken yanından hızla geçip bahçeye koştum.

Koşarken yanımda anılarım da vardı. Onlardan kurtulmak ister gibi daha hızlı koştum ama ben hızlandıkça anılar da acımasızlaştı. Bana sarıldığı bir anı saldırdığında koşmaya devam ettim. Bana gülümsediği, bana baktığı, bana ağladığı anılar... Tek tek saldırdı ama koştum. Ayaz'ın beni öptüğü bir anı bana saldırdığında tökezledim ve arka bahçede bir ağacın dibine düştüm.

Bacaklarımı karnıma doğru çekip kollarımı etrafına sardım ve bekledim. Neyi beklediğimi bilmiyordum ama bekliyordum işte. Sanki mümkünmüş gibi kollarımı daha sıkı sarmaya çalıştım kendime.

Ayaz'ın neden öyle bir dövme yaptırdığını merak etmem gerekiyordu ama onun tutarsız davranışlarına kafa yormak için fazla yorgun hissediyordum. Belki de bu yüzden ağlayamıyordum? Fazla yorgundum.

"Hey! "

Hareket etmeden durmaya devam ettim. Onun gelmeyeceğini biliyordum, istemiyordum da zaten ama yine de içimde söz geçiremediğim bir yanım onu bekliyordu. O yanıma bir tokat patlatıp çenesini kapamasını söylemek istedim. Artık o yoktu.

"Ağlamıyor musun cidden? " Ceyhun'u duymazdan gelmeye devam ettim. Ama o her zaman olduğu gibi beni sinir etmeden gitmemek konusunda kararlı görünüyordu. "İnan ben de şok içinde izledim," dedi. Dalga mı geçiyordu yoksa ciddi miydi anlayamadım. "Galiba haklısın," dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştım. "Ayaz'ın sana olan hisleri gerçekten körelmiş gibi. "

Aldığım nefes boğazıma tutunup inatla orada bekleyince bir an boğulacağımı sandım. Temiz havanın ciğerlerime ulaşması biraz zaman aldı.

"O zaman def olup gitmeye ne dersin? " diye soğuk bir sesle söylenmeye çalıştım.

KÜLLER (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin